Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Aralık 2015 Perşembe

Sancar şüphesiz özgürlüklerden yana


Büyük bir haksızlık, hukuksuzluk içinde keyfi olarak içeri atılan arkadaşlarımızdan Erdem Gül’ün (merhaba Can!) dünkü yazımın içine gömülmüş mesajı çok iyiydi: “Nobel ilaç gibi geldi” diyordu:
Bu toprakların insanı, bilim insanı Aziz Sancar’ın Nobel ödülü aldığı töreni büyük bir gururla izledim. Maalesef kötü haberlerle şerbetlenmiş bir ülkeyiz. Bu kadar kötü haber arasında sayın Sancar’ın ödülü bir ilaç gibiydi. Sancar’ı tebrik ediyorum, kutluyorum. Bu ülkenin her şeye rağmen iyi haberlerinin çoğalacağı günlerin yakın olacağını düşünüyorum.”
Erdem meseleyi özünden yakalıyor. Bu ülke insanı çok şey başarabilir, dünyaya ayak uydurabilir, yaratıcılığını harekete geçirerek üst düzey her şeyin üretiminde söz sahibi olabilir..
Ama bütün bunları başarabilmek için ülke iklimi- atmosfer diye bir şey gerekli. Bunu da yaratacak olan siyasal iktidarlar, devlet kurumları, hukuk, yargı vb.dir. Özgürlüklerdir şüphesiz, insan haklarına saygı ve bütün bunların olumlu yönde desteklenmesidir.
Ülkemizin temel sorunudur bu.

Türkiye’ye zarar gelmesin
Aziz Sancar farklı mı düşünüyor? Sanmıyorum, dahası hayır diyeceğim.
Sancar ülkesini çok seven, Cumhuriyete, Ata’sına son derece bağlı, kendine müthiş güvenen, Türkiye-Türk kavramlarını içselleştirmiş, ama özgürlüklere hiç de kayıtsız olmayan mert bir insan. Kendisiyle bu konuları konuştuğumda tutumunu, siyasi demeçler vererek, ülkeme devlete zarar verecek, dışarıdan birilerinin kullanacağı bir hareket yapmamayı ilke edindim, biçiminde açıklıyor. Temelinde ülke sevgisi yatıyor. Konuştum kendisiyle.
Basın özgürlüğünü şüphesiz ki demokrasi, demokratik bir ülke için gerekli, zorunlu şart görüyor.
Hukuka, bağlılığı, yasaların kendi amaçları doğrultusunda uygulanmasını, insan hak ve özgürlüklerin gelişmesini, şüphesiz ki bir ülke için olmazsa olmaz görüyor. Sancar ABD’ye bunca yıl yaşamış bir insan. Bilimin de ancak özgürlük temelinde gelişeceğini gören ve bilen bir insan. Başka türlüsü olabilir mi?
Ailesinin pek çok bireyini tanıdım, çok yetenekli bireylerden oluşuyor, adeta seçilmiş bir genetiğe sahipler. 8 kardeşi mutlaka okutan, ama kendileri okuma yazma bilmeyen mükemmel bir ana babaya sahipler. Annesi Allah’a inanıyor, müslüman şüphesiz ki, ama Aziz’in ifadesiyle “Atatürk’e de adeta tapıyor”. Kardeşler ve Aziz de farklı değiller.
Sancar, içeride olan Can Dündar ve Erdem Gül için de, “ikisinin de gözlerinden öpüyorum ve bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını diliyorum, lütfen bu mesajımı kendilerine iletin..” dedi. Bunu bana yazmak için söylemedi, yazma da demedi, ama bunun yazılmasından da hiç rahatsız olacak bir insan değil.
Sancar tüm Türkiye’yi kucaklamak isteyen bir bilim insanı. Derin siyasi farklılıkların içine düşmek ve orada boğulmak istemiyor.

Davetler bekleyecek bir süre
Bir mesajını da ileteyim. Sancar’a çok sayıda davet geliyor, hemen her yerden, üniversitelerden, derneklerden kurumlardan, işverenlerden, çeşitli önemli günlere katılmasını isteyenler o kadar çok ki, hiç bir iş yapmaması, laboravuarına gitmemesi, yarım kalan bilimsel araştırmalarını terk etmesi gerekiyor.
Ona zaman tanıyın. O bir bilim insanı her şeyden önce, onu mutlu eden bilimsel çalışmalar.. Orada korkunç bir yarış var, ve Aziz de her zaman bu yarışı önhde bitirmek konusunda inatçı mı inatçı..
Yarın umarım son çalışmasını ve beklediği sonuçları anlatacağım.

Düzeltme ve özür:

3 Aralık Perşembe günkü yazımda, Ahmet Tonak’ın kitap tanıtımında, kaybettiği arkadaşları arkasından yazdığı yazıları anımsatırken, Sungur Savran diye yazdım. Savran’a bol, sağlıklı ve uzun ömür diliyorum. Kastettiği şüphesiz ki benim da gençlik anılarımın olduğu Nail Satlıgan’dı. Savran’dan çok çok özürler..
13 Aralık 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder