Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

13 Kasım 2015 Cuma

“Rejim korkusu yok” diyen RTE’ye inanalım mı?


Cumhurbaşkanı bizi ferahlattı! “Hukuk sorunu yok, rejim sorunu yok, kaç yıldır buradayız, rejim mi değişti” dedi. Seyrettim: Rahat ve güven verici bir yüz ifadesi takınarak.. Sonra düşündüm: Daha ne isteriz! Ülkenin bir numarası garanti veriyor!
Fakat çevreme bunu ilettiğimde bana garip baktılar. Ben de, yahu kardeşim inanmak istiyorum diye söylendim! Bir kahkaha koptu, ama acı, üzüntü, keşke öyle olsaydı’larla dolu!
Yani güven sıfır Cumhurbaşkanına. Dahası, Cumhurbaşkanının kendilerini aldattığı düşüncesindeler. Ben de öyle düşünüyorum. Rejim duruyor, neresi değişti demek bile insanı şaşırtıyor. 

Hayır inandırıcı hiç değil. Rejim değişiyor
1) Rejim yerinde durmuyor. Parlamenter sistem şeklen var, mesela seçim yapılıyor, milletvekili seçiliyor, Meclis toplanıyor, ama sistem çalışmıyor. 7 Haziran’da seçim yapılıyor, Meclis çalıştırılmıyor. Davutoğlu’na koalisyon kurmamasını söylüyor: Kendini yok edecek bir işbirliğini girersin! RTE “rejimi” değiştirici, terminatör –büyük yokedici– rolünde.
2) Devleti partileştirdi; AKP’lileştirdi. Devlette kendilerinden olmayan insanları tasfiye ediyor veya etkisizleştiriyorlar. Müfettişler kendilerinden olacak, eğer çalışacaklarsa; diğer memurlar da. Devletin personel politikasını AKP merkezi yönetiyor. Mesela şimdi devlette kalan tüm diğer memurların işine son verdirecek bir yasa hazırlığı içinde oldukları söylentisi de var.
Anayasasız yasa çıkartıyorsunuz, yasa iptal edilse bile yapacağınızı yapmış oluyorsunuz. Devlet örgütü, tüm siyasi oluşumların kullanabileceği bir aygıt olmaktan çıktı. Kazara sizden başka bir parti iktidara gelse, bu aygıtı kullanma şansı sıfır. Onu hızla değiştirmek zorunda.

Kralın dediğine geldik: Devlet benim!
Bu rejim değişti demek: Osmanlıda liyakat aranırdı. Devletiniz, size biad eden, neredeyse hepsi sizlerin birer klonu insanlardan oluşmaya başladı. Bu sizin devletiniz oldu. Devlet sizsiniz. Her şey sizsiniz. Merkez bankası dahil. Özerk yapılarını parçaladığınız tüm kurumlar da sizlerden oluşuyor.
Güçler ayrılığını esas alan parlamenter rejim yerine, güçler birliğine dayalı bir rejim kuruyorsunuz. Hukuk kontrolünüzde. Bunun modern tarihteki adı totaliter lider ve devlet sistemi. Yakın tarihte bu sistemi kuran liderlerin isimlerini burada anımsatmak bile istemem. Hiç hoşlanmazsınız!
Rejim değişiyor. Laik devlet sistemini değiştirdiniz. Siyasal İslami ideolojik bir yapı kurdunuz. Devlet rejiminiz giderek bu yolda ilerliyor. Sistemin dışında kalan muhalefete de şimdilik müsamaha ediyorsunuz.
Eğitim sistemini giderek dincileştiriyorsunuz. Bu dönem büyük bir atılım yaparak mahallelerde imam hatip dışındaki okulları yok etmeyi hedef aldınız. Bakanınız Avcı’nın, maşallahı var!

Tüm yaşam alanları adım adım işgalde
İnsanların yaşam alanlarını işgal ediyorsunuz her geçen gün. Milletin Müslümanlığını normal yaşamasını da işgal ediyorsunuz. Yerine sünni Hanefi yaşam kültürünü bile aşan, onu ezip geçen bir siyasal selefilik kapısını açtınız. Eğitimi siyasal dincileştirerek, bu yolda kapıyı açtınız, bunun acısını bütün Türkiye çekecek.
70 ilahiyat fakültesi ve 3 bin kadro. Buradan yetişen ilahiyatçıları devlet kadrolarına, öğretmenliği atanıyor veya aile vb sorunlarını çözmek üzere evlere gönderilecek. Vatandaşın tüm kamusal ve özel yaşam alanlarını giderek artan bir yoğunlukla işgal ediyorsunuz. Üniversiteler, okullar.. herşey..
Öyle ki Ertuğrul Özkök’ü bile işgale giriştiniz. Size atfettiği “muazzam değişikliklerin” ne olduğunu anlatmaya, anlamaya çalışıyorum.
***
Şimdi tüm bu değişikliği anayasaca tasdiklemeyi, temel çalışma alanı ilan ettiniz. Başkanlık sistemi. Bakıyorum, hazırlığınız size parlamentoyu istediğiniz zaman feshetme yetkisi bile veriyor. Bir “yasal mutlaklık” peşindesiniz.
Bekleme odasına aldığınız sistemi totaliterliğe dönüştürmenin eşiğine getirdiniz memleketi.
Ülke bir sınavın eşiğinde.. Bu eşiği “ne değişti ki” masum ifadesiyle kolayca geçme girişiminde bulunuyorsunuz.
7 Hazirandan sonra olanlara bakarak, acaba bu eşiği atlatmak için neler yaşayacağız diye merak ediyoruz.

12 Kasım 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder