Teşbihte hata olmaz: Bir ülke parçalanmaya
görsün, tüm çakallar üzerine üşüşür; Suriye tıpkı vahşi yaşamda öldürülen bir
hayvanın leşi gibi görülüyor. Şüphesiz Suriye henüz ağır yaralı, ama son darbelerle
onu canlı canlı parçalayıp herkesin payını tıkınacağı bir yemeğe dönüştürme
uğraşısı var.
Hayır, vahşi hayvanın gözü sadece o anı, yemeği,
görür. Ne gerisi (geçmiş) ne ilerisi (gelecek) vardır. Mesela Osmanlı
İmparatorluğu’nun son anını anımsayan var mı? Sevr haritasını? O haritayı yayın masaya ve Suriye’nin parçalanmış
haritasını da yanına koyun... 2003’de ABD’nin 22 ülkenin haritası değişecek
sözünü anımsayan var mı?
Suriye’yi parçaladılar ya, biz de, düne kadar IŞİD’ten
başka gözü görmeyen iktidarın aklına Türkmen’lerin yaşadığı bölge düştü.. Yoksa
o bölge üzerinden içeride tehlikeli bir
başkanlık savaşının temeli mi oluşturuluyor.
ABD’nin
iki yönü
Afedersiniz, Birleşmiş Milletler’e üye Suriye
var! Başkenti Şam ve meşru yönetiminde Esad ve rejimi oturuyor. Diktatör falan,
bütün bunları bir kenara koyun. ABD için diktatör olması mı önemli? O zaman
Suudiler de diktatör ve Körfez ülkeleri de..
ABD için, Suriye’nin parçalanmasının iki yönü
var: İlki Rusya’nın dostu Esad’ın
yerine bir Amerikan işbirlikçisinin alması, ikincisi de ülkenin parçalanıp bir Kürt bölgenin daha serbest
kalması. Diğer parçalarla da bir şeyler yapılabilir tabii.
Büyük mü büyük bölge analizcilerine bakıyorum,
ne kadar rahatlar, Rusya’nın stratejik planlarından, ABD ile politik
çekişmesinden vb yazıp çiziyorlar; ama hiç biri yahu bu ne utanmaz bir durum, bir ülke parçalanıyor gözler önünde, durun,
o bir BM’nin tanıdığı ülke, diyen yok.
Türkmen’lerden bahsedenler, onların Suriye
yurttaşı, yaşadıkları bölge de Suriye olduğundan söz eden yok. Ne kadar silahlı
çete varsa dağlarda; Suriye’nin Rus desteği ile de olsa (ve İran), ülkesinin
topraklarına yeniden sahip çıkma savaşını lanetleyen lanetleyene!
Orada gerçekten rejime karşı savaşmayan sivil
Türkmen halkına kıyım mı var, yoksa bu salt bir savaş propaganda yalanı mı.. Bu
köşede, yalan propagandaya bilerek alet olmama kararı var. Gerçek neyse onu
bulmalıyız.
Vurdun da,
ne kazandın ne kaybettin
Ankara Rus uçağını vurdu. Mesele “sınırı geçti
mi geçmedi mi” sorusunun ötesindedir. Geçtiyse bile, bu Türkiye’ye karşı bir saldırı amaçlı mı, yoksa bir kaza mı veya “it
dalaşı” mı..
Angajman kurallarıymış. Bu “kurallar”
sadece siyaseten önem taşır! Uygularsan ne elde edersin, uygulamazsan ne
kaybedersin, bunun hesabıyla ilişkilidir.
Bu denklemden bakarsan, diyelim bu kurallara
uygun davrandın ve vurdun, ne kazandın?
Yooo, kazanacağın bir şeye yatırım yaptın:
İçeride başkanlık rejimini geçirmek için uygun ortam hazırlıyorsun.. Çünkü 7 Haziran’dan sonra gördün ki, bir kaotik
ortam yaratma riski alman, sana seçimi kazandırdı.
Şimdi savaş aletiyle bu kez Suriye üzerinde
oynarsan, içeriden hem büyük alkış yaşa varol, büyük Türk ve Müslüman
naraları ve kahramanlık çığlıkları
altında, mesela MHP’den 14 kişiyi çekebilirsin hesabına odaklanmayı planlarsın.
Bu öncelikle seçime yatırımdır. Bir
de “vahşetin içinde olalım, bize de pay düşer” beklentisine yatırımdır...
Ama ne
pahasına?
1)
Suriye’nin
parçalanmasına hizmet pahasına!
2)
Bu
kez de Rusya’yı düşman kazanma!
3)
Büyük
ekonomik kayıplar: yılda 3 milyon Rus turist, 3 milyar $ döviz..
4)
Rusya’ya
ihracatımız 4 milyar $
5)
Rusya’da inşaat
işlerinin son 5 yıldaki rakamı yaklaşık 22.5 milyar $
Doğal gaz
bağımlılığını, dostuluğu geliştirerek ekonomik faydayı arttırmayı, Batı’ya olan
bağımlılığı dengelemeyi falan bir kenara bırakıyorum. Ve Rusya ile Suriye
üzerinde artan çatılma olasılığını da.. Tabi
ülkemizin bütünlüğünün de masaya konması tehlikesini de..
İktidar, risk
almanın yararını gördü, ama her risk bekleneni vermez, baten çökertir de..
26 Kasım 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder