CHP’de adaylar ortaya çıkıyor. Önceki yazımda,
Kemal Bey’in 5 yıl içinde yüzde 5 puan artışıyla partiyi yüzde 25’e
oturttuğunu, ama şimdi yüzde 30 için yeni bir rüzgara ihtiyaç olduğunu
yazmıştım. Bu mümkün mü? Kılıçdaroğlu veya başka bir liderle?
CHP’de aktif olmayan “eski CHP”liler veya
yenileri, yine seçim kazanamadı diye
Kemal Bey’in istifasını istiyor. Geçmişlerinde seçim kazanmış durumları sıfır!
“Yine kazanamadı”yı ileri sürerek
kolları sıvayanların amacı, şüphesiz yönetim koltuğuna oturmak. Bir iktidar
mücadelesi. Tabii ki “ben olsam
kazanırdım”i ileri sürecekler. Kazanamadıklarında ise nasıl olsa bin bir
gerekçe var..
Fakat, 7
Haziran veya 1 Kasım seçimlerine giden süreçte Başkan olsaydın, ne yapardın da
seçimi kazanırdın sorusunu yönelttiğimde, yanıtları olmadığı görülüyor.
Peki, kendileri diyelim bugünkü koşulların sürdüğü 4 yıllık süreçte, CHP’yi
iktidar yapabilirler mi?
Evet diyec
eklerdir. Bu, tek kişinin iradesinin
sosyolojik-politik süreçleri altüst etmeye yeterli olabileceği gibi bir müthiş
bir öznel yanılgı içerir. Tabii ki aldatıcıdır.. Bazılarınızın şimdi, ama
politika da zaten epey aldatmaya dayalı bir etkinlik değil mi, dediğini
duyar gibiyim!
Diyelim ki lider önemli; gerçekten toplumun
arayıp bulamadığı müthiş bir adam çıktı; tabii oylarda bir yükseliş
yaratabileceği varsayılabilir, ama böyle bir durum gözükmüyor.
Ortam
kazanmaya elverişli olmalı
Temel soru: Partide her şeyin ‘mükemmel’ olduğu
koşullarda CHP’nin mesela önümüzdeki seçimlerde çoğunluk zaferiyle çıkma
olasılığı var mı?
Mümkün, ama eşzamanlı, siyasi-toplumsal ortamın da CHP’nin kazanmasına elverişli olması
gerekir. İktidarın değişmesinin şart olduğu konusunda seçmende ciddi bir
eğilim ortaya çıkmalı!
Seçmen durup dururken iktidarı değiştirmez.
Bunun ekonomik-siyasal-sosyal koşulları oluşmalı. Hele, CHP-AKP kutuplaşmasının
son derece yoğunlaştırıldığı, seçmenin genel karakterinin “muhafazakar” olduğu
ülkemizde.
Tabii buna, AKP liderliğinin, medyayı neredeyse
total baskı altına alarak, kamuoyu üzerinde kurduğu siyasal-ideolojik tahakkümü eklemeliyiz. Demokrasinin görünüşteki
kötü varlığını ve hukukun güdülenmesini de..
Yine de, ülkemizde iktidarın el değiştirmesi
için, ekonomik-sosyal-siyasal koşulları en önemli etken olarak görüyorum.
Neden? Çünkü geçmişte elimizde bunun bilgisi var. 2001 öncesinde, millet erken
ve genel seçimlerde neredeyse bütün partileri denedi. Birilerini indirdi
birilerini çıkardı.. Sonuçta 1999
seçimlerinde iki partiye DSP (22,18) ve MHP’ye (17,98) iktidar yolunu
açtı.
İktidar
değişiminin dinamiği
90’larda seçimlerin dinamizmi, iktidarların
ülkeyi ekonomik krizlere sokmasıydı. 1999’da bir de Öcalan teslim edilmişti ve
Ecevit’in oyları 8 puan artmıştı. Ecevit, CHP ve sağ kesimlerden epey oy
devşirmişti. Fakat o sırada çoğunun işleri ülkeyi batırmakla geçen 4 sağ parti
vardı!
1991: Sosyal Demokrat Parti (İnönü) 20,75 + DSP-Ecevit 10,74= 31,49
1995’te CHP+DSP oyları: 10,71+14,64= 25,35
1999’da: DSP 22,18+ CHP 8,71= 30,89
2002: DSP-Ecevit 1,22 + CHP 19,39=20,61
Ecevit’in 1977 seçimlerindeki yüzde 41 küsur oyu, ülke için olağanüstü bir
patlamaydı. Kendine özgü koşulları vardı. 1991 ve 1999’da Ecevit’in sol oylardaki
artı etkisi, 2002’de sıfırlanacaktı! CHP 1977’nin yüzde 41’ini yakalayamaz mı?
Tabii ki, ama dediğimiz gibi mükemmel zaman aralığının yakalanması koşuluyla!
Kürt
meselesi dinamiği
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin yüzde 41’in
altını görmesinde temel etken, PKK-Kürt
politikalarıydı.. AKP’den kaçan
oylar milliyetçi (MHP) ve etnisite (Kürt) temelliydi! 1 Kasım seçimlerinde
ise aynı dinamik tersine işledi. Tabii, Muktedir’in, yarattığı kaos-kargaşa
ortamı ile 7 Haziranı tersine çevirdiğini altını çizelim.
Yani AKP’nin yüzde 41’lik ana seçmen gövdesine bir şey olmamıştı! Yani,
ekonomik-sosyal-siyasal koşullar yeterinde olgunlaşmamıştı. Muhalefete bir şans
doğmuştu ama esas MHP yüzünden bu şans kullanılamadı.. CHP’ye devam..
16 Kasım 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder