Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

11 Nisan 2021 Pazar

Kanal İstanbul ve Montrö, bir taşla iki kuş vurma eylemi

Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 8 Nisan Perşembe, 2021


Vatansever emekli denizci subaylar, üstelik hepsi amiral düzeyde denizlerimiz konusunda uzman, tüm denizlerimizi boğazlarımızı yıllar boyunca karış karış biliyorlar, Montrö konusunda konuşmayacaklar, açıklama yapmayacaklar da kim yapacak?

Montrö anlaşması ile Kanalİstanbul’u ilişkilendiren Saray ve adamları, Kanalİstanbul’un bize boğazlar konusunda şeni açılımlar getireceğini söylüyorlar. Dahası “Atatürkçüler, Kanal İstanbul’u desteklemeliler, bu milli eğemenliğimizle ilgili” diyorlar.

Atatürkçüler, vatanseverler, Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını sonuna kadar koruyan “monşer”ler, uzman akademisyenler, tarafsız strateji uzmanları, hemen hepsi Kanal İstanbul’un açacağı belaları yıllardır çok iyi analiz ediyorlar. Bu konuda Saray’ın siyasi rant oluşturma politikasının “Atatürkçülüğüne” ihtiyaçları olduğunu hiç sanmıyorum.

 

Geride ne kalacak

 

Montrö ve Kanal İstanbul konusunda ısrarlarının stratejik nedenleri ve “sağlayacağı yararları” konusunda hemen hiç bir ciddi “politika, askeri ve stratejik tartışma metni” ortaya koymayan ve köşe yazarlarının suya tirit yazılarıyla idare eden Saray ve adamları, Kanal İstanbul’un ticari büyük bir rant alanı yarattığı konusunda tamamen sus pus içindeler.

Kanal İstanbul projesi uluslararası alanda Boğazlar konusunda ülkeye hiç bir yarar sağlamayacaktır. Tersine Türkiye’yi zor durumda bırakan uluslararası boyutta bir tartışma ve zorlamaları beraberinde getirecektir.

Ama son tahlilde Kanal İstanbul’dan geride kalacak olan, egemenlik tehditlerinden başka, muazzam yeni zenginlikler olacak. Bu zenginliklerin rantını da daha şimdiden kanal boyunca tüm arsaları kapatmış olan, Araplar ve dostları iktidar siyaset ve çevresi, kanal boyunca yapılacak lüks evler, mahalleler, yaşam alanları olacaktır.

İktidarın adamlarının Kanal ve Montrö ilişkisi üzerinde dururken, asıl gözden sakladıkları budur.

İstanbul’un sırtı üzerinde muazzam yeni bir kambur yaratıyorlar.

Oraya gerekli suyun ve altyapının yükünün tümü, İstanbul’da yaşayanların yaşam kalitelerini düşürecek, daha yaşanmaz bir kent içinde bocalayan bir kente dönüşecek İstanbul.

 

İktidarın ultra zenginlerine lüks yaşam kanalı

 

Kanal boyunca ortaya çıkacak lüks yaşamı, tüm Türkiye, vergi veren tüm yurttaşlar finanse edecektir. AKP döneminin yeni ultra zenginleri ve Arap dostları için yapılıyor her şey..

Ahret yaşamını yoksullara bırakarak, dünyevi yaşamı kendilerine inşa ediyorlar.

Montrö tartışmasıyla, iktidarın çabası bir yandan da, kanalda yaratılmakta olan büyük zenginliği gözde kaçırmasıdır. Dikkat edin, özellikle bu konuda yapılan araştırmalara, yayınlara, haberlere, yani özetle bu topa hiç girmiyorlar.

Tam tersine, bu konudaki gerçek haberlere sürekli yasaklamalar getirmekle meşguller.

Saray sözcüleri ise Kanalİstanbul’u bize egemenliğimizi artıracak proje olarak dayatıyor ve kabul ettirmeye çalışıyor.

Vatansever emekli subayların ülkeye mesajları, şüphesiz Kanal’ın Boğazlar konusunda yaratacağı büyük tehlikeye odaklı.

 

Başımıza dert açacak

 

Kanal İstanbul’un yaratacağı egemenliğimizle ilgili tehlikeleri, hemen kısa bir süre önce de 126 üst düzey emekli diplomat dile getirmişti. Subaylar, kanalın, ülkenin güvencesi olan Montrö anlaşmasını tartışmaya açacağını, Atatürk Türkiyesinin Lozan’dan sonra en büyük başarısı olan anlaşmanın, ülkemizin Çanakkale, Marmara ve İstanbul boğazı üzerindeki mutlak egemenliğini tehlikeye sokacağını bildirdi..

Hepsi, uluslararası diplomatik siyasetinin içinde pişmiş emekli diplomatlar tıpkı vatansever subaylar gibi, Kanalın başımıza açacağı tehlikeleri dertleri tahmin etmeyecek te, kanalı muazzam rant kapısı olarak gören Saray ve adamları mı bilecek...

 

Hukuk oldu guguk

 

Vatansever emekli subayların tıpkı Fetö zamanında olduğu gibi üstelik sabah şafağında uzun süreli gözaltına alınmalarına, Danıştay ve Yargıtay’dan gelen destek mesajları, tüm yargı için yüz kızartıcıdır. Daha neyle suçlanacakları bile belli olmadan, haklarında dava açılırsa, dosyalarına bakacak olan Yargıtay ve Danıştay’dan gelen ve daha başlangıçta olaya siyasi olarak baktıkları ortaya çıkan açıklamalar, Sarayın yargısı kanaatinin belgeli somut ifadesi oldu.

Darbe girişimi iddiaları ise, iktidarın sadık eski ve yeni kalemlerinin rezaletini bir kez daha ortaya serdi.

Türkiye’de hiç kimsenin Anayasal yasal ve hukuksal güvencesi olmadığını görüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder