Kıvırtan kıvırtana, yok öyle demedik, yok bu o anlama gelmez, başkanlık mı sistem mi, o
dedi ama ben demedim..
Kendileri son derece tepe zekalı, izleyen ve
okuyan toplum ise aptal.. Siyasal analizle durumu saptama ve böylece kişileri
ve kurumları bu analizin içine yerleştirme ve davranışlarını anlama çabası
olmayınca, kıvırtmalar siyasetinin esiri olursunuz. Mesela HDP, HDP’ciler ve
Kürtçü siyasetçiler.
Konumuz yeni anayasa ve RTE’ye bugünkü fiili
durumunu yasallaştıracak olan başkanlık sistemi verilecek mi verilmeyecek mi.
Tabi soru tersinden de önemli: RTE bunu Meclis’ten alabilecek mi?
Diğer partilerden 14 oy alamazsa, anayasa
referanduma gitmez. 3 partinin önceki konumlarına bakılacak olursa, bu desteği
vermeyecekler, Demirtaş “seni başkan yaptırmayacağız” diye tepinip durdu!
HDP’yi bir kenara ayıralım, buna geri döneceğiz.
Kürtlerin
“ana ilkesi” ne?
9 kasım tarihli AKP, TSK ile ittifak halindeyken
HDP ile anayasa anlaşması yapar mı? başlıklı yazımda konuyu
ayrıntılarıyla tartışmış ve şöyle demiştim: “RTE sahada PKK ile kıyasıya savaşırken, Meclis’de HDP
ile pazarlık yapar mı? Şimdilik pek mümkün değil. ‘İşin sonuna’ geldiklerini
düşündükleri bir zamanda, üniter birliği zedelemeyecek minimal bazı tavizler
üzerinde HDP’lilerle görüşebilirler..” Ve eklemiştim:
“Eğer yeni anayasa hikayesi bir-iki yıl
sonraya ertelenmeyecekse, RTE’nin Meclis’ten en azından referanduma götürecek
sayıda, 330 ve üzerinde oy alabileceği tek merci MHP gözüküyor.” 14 milletvekili hala
ortada. MHP’den kopma olur mu, şimdilik bilinmez. Ama başkanlık anayasasının
Meclis onayına gelme sürecinde MHP üzerinde çalışmalar başlar.
HDP destek verir mi vermez mi. Siyasetin ilkeden
çok bir pazarlık konusu olduğunu unutmayalım. Demirtaş RTE’ye destek verse ilkesizlik
mi yapar? Belki bunca kampanyadan sonra politikacı olarak kenara çekilir, veya çekil artık denir, bilemem. Ama ilke/ilkesizlik derken dikkatli
olunmalı.
HDP bir
Kürt partisidir,
PKK / Öcalan ile ana politikalarda uyum içindedir. Politikalarının mihverini
Kürtlerin şu veya bu şekilde kendini yönetme sevdası oluşturur. Özyönetim,
özerklik, federatif yapı, ne derseniz deyin, politik isteğin ucunda Kürt
devleti vardır.
PKK’yı
“Türkiyeleşmek” ilgilendirmiyor
Savaştığı
ülke Türkiye iken, Türkiyeleşmek, komiğin de komiği bir inançtır başkaları için.
16 yıldır savaşı sürdüren / yöneten dağ kadrosunun böyle bir derdi yoktur.
Zaten seçimlerden hemen sonra savaş açmasının; Demirtaş, HDP ve politikalarını
eleştirmeye yönelmesinin de nedeni budur. Bu
“Türkiyeleş(tir)me” politikalarına reddiye idi.
PKK’ye göre, bu politika, Kürt hareketini Türkleştirme anlamına gelir, her türlü
terörle sürdürdükleri 30 yıllık “savaş”larını inkar, anlamsızlaştırma
çabasıdır. Ama HDP’nin de ana politikası, PKK’dan sapmış değil.
Parti içinden “bize istediklerimizi verdiklerinde başkanlığı niye desteklemeyelim ki”
gerçeğini de bu nedenle dile getirdiler. Demirtaş “başkanlık sistemini tartışırız, tek adamlığı değil”.
Neden başkanlık sistemini tartışırsınız? Pardon
ama.. Parlamenter sistemi daha da güçlendirmeyi tartışmak varken? Biri bana
bunu anlatsın.
AKP’nin, Ordu ile ittifakı, üniter birliği
zedeleyecek bir nitelik taşımaz, taşıyamaz. Ama Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konan çekinceleri
kaldırmayı planladıklarını açıkladı AKP. Zaten bu metin, siyasal bir metinden
çok demokratik bir belgedir. HDP ve PKK’nın, bugünkü durumları itibariyle salt
böyle bir değişiklik ve “Türk” sözcüğünün Anayasa’dan kaldırılması
karşılığında, RTE’nin tek adamlığına evet der mi bilemem. Fakat, bu konuda
pazarlık alttan alta sürüyor. Bazılarına bu kâbus gibi görünse de.
Bir de: RTE-TSK’nın, “özyönetim”, “devletsi”
yapıları her şeyi göze alarak dağıtma politikası sonucu, HDP ve PKK’da bu iş savaşla-terörle olacak şey değil,
kanaati yerleştir mi? HDP ne koparırsak
kârdır noktasına gelir mi?
PKK’ya bir şey diyemem çünkü artık bir
“ülkeleri” var Suriye’de.
HDP? “Türklerin” eline geçer mi? Yani
“Türkiyelilerin”...
Her şeyin ucu açık..
24 Kasım 2015 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder