Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

2 Haziran 2023 Cuma

Demirtaş değişimin kapısını araladı; İmamoğlu başkanlık arayışında

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Demirtaş değişimin kapısını araladı; İmamoğlu başkanlık arayışında

01 Haziran 2023 Perşembe


Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişimi, yenilenmeyi ve yerel seçimlere doğru olabilecekleri anlamaya ve tartışmaya çalışırken Selahattin Demirtaş’ın aktif siyaseti bıraktığı açıklaması, siyasete yeni bir açılım ve tartışma getirdi. HDP/Yeşil Sol Parti’nin seçimlerde önemli oy kaybı, umulan başarıyı gösterememesi Demirtaş’ın bu kararında etkili oldu.

Peki, Demirtaş neden kendini bu gerileyişten sorumlu tutarak aktif siyasetten çekildi?

Demirtaş, hapishanede olmasına rağmen gerçekten de aktif siyaset sürdürüyor, politika öneriyor, HDP/Yeşil Sol Parti’ye yol gösteriyor, iktidarı eleştiriyor, meydan okuyor ve seçmeni sandığa çağırıyordu.

Yani sanki dışarıdaymış gibi eylemli politika yürütüyordu.

Demirtaş’taki heyecan HDP liderlerinde pek de yankı bulmuyordu.

Bir süredir HDP içinde önemli görüş ayrılıkları gündemdeydi. Demirtaş’ın önerdiği politikalarını ve söylemlerini izleyenler, HDP’yi Türkiye sorunlarına odaklı bir partiye dönüştürme iradesini gözlemliyordu. HDP’nin Demirtaş konusunda yeterince veya gereği kadar sahiplendiğini söylemek de söz konusu değil. Demirtaş tek başına bir parti gibi kalmıştı Edirne’de.

‘DEMİRTAŞ’I ÖNEMSEMEYİN’

Halk TV’de Seyhan Avşar HDP içinde farklı görüşte olanlardan aldığı izlenimleriyle HDP içinde yaşananları dışa aktardı. Bir kısmı “Fazla büyütmeyin, önemli değil, aktif siyasetten ayrılması, partide zaten bir görevi yok, normal bu kararı alması” derken Demirtaş görüşüne yakın olanların da Demirtaş’ın partiye gönderdiği düzenli politika mektuplarının pek de dikkate alınmadığını, kendisine sadece kuru “teşekkür” edildiğini belirtiyordu.

Kürt siyasi hareketi içinde öteden beri bilinen önemli görüş ayrılığı, Demirtaş’ın aktif siyasetten ayrılma kararı ile yeni bir aşamaya geldi.

Aslında Demirtaş “aktif siyasetten” derken HDP’ye bugüne kadar yaptığı önerilerin dikkate alınmadığını ve bunun seçim sonuçlarında da görüldüğünü kastederek, HDP ile bu tür bağını kopardığını, yani önerilerde bulunmayacağını söylüyor olabilir.

Demirtaş aktif siyaseti bırakacak bir insan değil.

‘YÖRESEL DERNEK’İN ANLAMI

Bugün yayımlanacak olan mektubunda da seçim sonuçları perspektifinden hareket ederek HDP veya Yeşil Sol Parti’nin neden başarısız olduğuna ilişkin kendi gerekçelerini okuyor olacağız. Zaten bunun ilk işaretini, önceki sosyal medya paylaşımında vermişti: Yöresel bir dernek gibi çalıştılar!

Bu ifade bile çok şey açıklıyor.

Yöre’den kastettiği belirli bir Kürt nüfusun yaşadığı bölge olsa gerek. Oysa tüm Türkiye politikanın kapsama alanıdır.

HDP’deki iki farklı görüşün ayrımı biliniyor. Demirtaş şimdi yeni hamlesiyle bu ayrımı keskinleştirecek bir meydan okumaya soyundu.

Seçimlerde Saray’ın muhalefete, Millet İttifakı’na, Kılıçdaroğlu’na haksız hukuksuz olarak, teröristlerle işbirliği suçlaması ile seçimi çekip almasında önemli rolü olduğunu görüyor ve söylüyorsak seçimin kaybedilmesinde bu suçlamanın etkisini, üstelik kendisine de yönelik olarak Demirtaş, gayet keskin bir politik davranışla görerek ortaya koyuyor, diyebiliriz.

Evet, bir yenilenmenin kapısını ilk açan Demirtaş oldu. Umarım özgürlüğüne tez elden kavuşur.

İMAMOĞLU ADAYLIĞINI KOYAR MI?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kastederek soruyorum. Öyle görüyorum ki Ekrem İmamoğlu siyaset olarak kendisine CHP liderliğine uzanan bir yol açıldığı kanaatinde. Cumhurbaşkanı yardımcılığı adaylığıyla zaten belediye başkanlığı adaylığı sürecini bitirdiğini ortaya koymuştu. Şimdi CHP’de özellikle yerel seçim sonrası yenilenmenin kendisine yeni bir fırsat yarattığını görüyor.

Saray, seçimlere giderken Ekrem Bey’i belediye başkanlığında tutar mı, yoksa uydurduğu ve dünyanın en siyasi ayıp, en sahte, en utanmaz suçlamasıyla açtırdığı dava ve aldırdığı kararı kısa sürede uygulamaya geçirtir ve İmamoğlu’nu başkanlıktan alır mı... Durum, yerel seçimlere giderken Ekrem Bey’i orada tutmayacağının işaretlerini veriyor. 5 yıl daha iktidarda olacağı hesabıyla yargısının bağımsız ve adaletli bir karar vermesini beklemiyorum. (Umarım sürpriz olur!)

Saray, CHP’nin içini de karıştırmak istiyor. Bu başka bir değerlendirme konusu, CHP ile birlikte... Bakalım.

Boş tencere’ye karşı vaatler neden karşılık bulmadı?

 obursali@cumhuriyet.com.tr

‘Boş tencere’ye karşı vaatler neden karşılık bulmadı?

30 Mayıs 2023 Salı


Ekonomik büyük çöküşe rağmen iktidarın seçimi kazanmasını, muhalefetin başarısızlığına bağlamak en kolay yoldur. Şüphesiz bu da önemlidir. Şüphesiz muhalefetin, liderinin kurduğu kampanyanın etkililiği de sorgulanmalıdır. Benim üzerinde bu açıdan durduğum en önemli nokta, iktidarın kurduğu kampanyanın ana motiflerinin seçmen üzerinde etkisinin hesaplanamamasıdır.

Çok dile getirilen konu, muhalefete ve tabii ki Kılıçdaroğlu’na “Erdoğan ile uğraşma projelerini açıkla, umut ver, nasıl bir Türkiye kuracaksınız, bunu anlat, boş ver Erdoğan’ı” gibi, muhalefette ve kanaat önderlerinde egemen olan görüştür.

Neden karşılık bulmadı?

Bu yapıldı, “Sana Söz” ana sloganı altında. Evet bir dizi gerçekleştirilebilir projeler ve vaatler sunuldu. Bu da yetmedi, deprem evlerinin devlet tarafından parasız yapılıp sahiplerine teslim edileceği gibi, makul gerekçeleri de izah edilerek depremzedelere vaatler yapıldı. Memurlara, asgari ücretlere yapılacak zamların sözü verildi. Olmadı maçların şifresiz TRT’den yayımlanacağı bile duyuruldu.

Gördüğümüz kadar bunların etkisi sıfır ya da çok az oldu.

Bu açılardan bakıldığında bir muhalefetin yapabileceği ülke geleceği ve yurttaşların daha refah içinde yaşıyabilmeleri için öneriler karşılık bulmadı.

Boş tencere çalmanın da bir karşılığı olmadı sanki.

Nedenini araştırmak tamamen şimdinin işidir. CHP ve diğer partiler sahaya çıkmalı, tabii anket şirketleri de görevlendirilerek halk içinde bu proje ve vaatlerin neden karşılığının bulunmadığı araştırılmalı.

Bilgi eksikliği veya yoksunluğu, sonraki projelerin kampanyaların da hayallere asılı kalmasına neden olur.

İktidarın karşı hamlesi

Bu açıdan bakıldığında ekonomi her şeydir tezinin çöküşünü ilan edebilirsiniz.

Ama o kadar da değil. İktidar, milleti aylarca süründürdükten sonra, seçim ayarlı zamlarla, bütçeyi ve Hazine’yi tamamen boşaltma pahasına, kesenin ağzını açtı. Emekliler, asgari ücret, temmuzda zam vaatleri, EYT’liler sorununun çözümü, ailelere yardım paketleri, deprem evleri için temel atmalar, büyük çöküşe karşı önlemleri devreye soktu.

Ayrıca tüm kaynakları zorlayarak, belki de sıfırlayarak demeliyiz, ekonomik hayatı kısmen canlı tutan politikalarda ısrar etti ve işsizliğin katlanmasını önledi.

Bunları yapmasaydı, ekonomik çöküş, Recep Bey’i götürürdü. Ama bunu bilecek kadar da deneyim sahibi artık.

Ekonomi her şey değildir

Fakat yine de ekonomi her şey değildir. Ekonominin tamamen belirleyici olması için bir rasyonel seçmen kitlesi gerekir. Mesela gelişmiş bir Avrupa ülkesinde iktidarlar patır patır düşerlerdi. Çünkü bu ülkelerde rasyonel düşünen, buna göre karar veren seçmen kitlesi bizim ülkenin üç dört katıdır.

Muhalefetin yarının ülkesi için vaatlerine seçmen kitlesinin, iktidarı devirecek kadar yanıt vermemesinin birkaç nedeni var.

Bu nedenleri, ekonominin üzerine örtülen katmanlar olarak kabul edebiliriz.

Bunlardan biri, iktidarın ekonomik silahını çekmesi ise benzer ölçüde etkili olan Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nı Kandil’le terörle ilişkilendiren ısrarlı sahteciliği ve propaganda katmanıdır.

Üçüncüsü savunma sanayi katmanıdır.

Dördüncüsü din tüccarlığı katmanıdır.

Beşincisi dünya lideri, büyük ve güçlü Türkiye katmanıdır.

İkinci tur muhalefeti

Başa dönersek proje ve vaatler temelli ilk kampanya, iktidarın çok farklı bel altı vuruşları karşısında sanki etkisiz veya savunmasız kaldı. Şüphesiz bunda muhalefetin konuşmalarının ve vaatlerinin önemli ölçüde iktidar medyası tarafından perdelenmesinin de rolü var. Bel altı vuruşlarına ancak ikinci turda ve sınırlı olarak yanıt verilebildi.

Yazılacak çok şey var. Ama her şeyi bu kısa seçim süreci belirlemedi. Bunlara daha önceki yazılarımda değinmiştim. Lütfen bakın:

18 Mayıs: Seçim analizi 2- Sandığı biçimlendiren son 15 yıl

16 Mayıs: Uçak, füze, gemi soğan patatese karşı

8 Mayıs: Seçimi savaş alanı görüyorlar, nedeni açık değil mi?

Büyük güç’ imajı pahalılığı yendi, milliyetçiliği bile yendi!

 obursali@cumhuriyet.com.tr

‘Büyük güç’ imajı pahalılığı yendi, milliyetçiliği bile yendi!

29 Mayıs 2023 Pazartesi


Nasıl bir seçim süreci yaşadığımızı burada yinelemenin bir anlamı yok. Süreç içinde seçimi çalmak için her şeyi devreye sokan bir iktidar...

Millet iradesinin üstünde bir irade gerçi yoktur ama bu iradenin üzerinde bir Saray gölgesi, yalanı, vardır.

İnşa ettiği “Büyük Güç” imajı, pahalılığı yendi.

Milliyetçiliği bile yendi!

Ülkeyi bir mülteci, sığınmacı-göçmen ülkesine dönüştürmesine, nüfus yapısını değiştirmesine, emeği ucuzlatmasına ve işsiz bırakmasına rağmen...

Şimdi ülke önünde zor bir süreç duruyor.

Ekonomi, şimdilik daha büyük yoksulluk öngörüyor.

Sosyal-demografik yapı daha da bozulacak ve ülkemizdeki 5 milyon sığınmacı mültecinin peyderpey, vatandaş değil seçmen yapılması süreci devam edecek. Bu sürecin doğuracağı büyük problemleri de yaşayacağız.

Liyakatsiz yönetim, talan, yandaş ihaleleri, vergilerimizin çarçur edilmesi sürecek.

MUHALEFET KOLLARI SIVAMALI

Muhalefet tüm bu yakıcı konulara, seçim sürecinin işleri, seçim bitti onlar da rafa kalktı düşüncesiyle yaklaşmamalı.

Hemen yarından itibaren kolları sıvamalı.

Mülteci meselesini durmadan ve bu kez meydanlara taşıyarak...

Pahalılık meselesini, evet durmadan halkın içinde yeni yöntem ve bakışlarla, gerektiğinde meydanlara taşıyarak...

Liyakati..

İnsan hak ve özgürlüklerini...

Yeni bakışlarla savunarak...

Kadınlar üzerindeki baskılara karşı mücadeleyi kadınlara bırakmayarak...

Eğitim meselesinin ateşini durmadan yakarak...

ÖNÜMÜZDE YEREL SEÇİMLER

Evet, İstanbul, Ankara ve büyük kentlerin yönetimini sürdürmek ve büyütmek, CHP ve ittifaklarının bir nolu meselesi olmalıdır.

CHP küçük partileri büyük özverilerle Meclis’e soktu.

Şimdi tüm partiler, yerel seçimlere odaklanmalı bir yandan.

Belediye başkanlarına büyük görev düşüyor.

Şimdi işleri daha da zor.

İktidar, seçim sürecindeki tüm baskılarını ve manipülasyonlarını, yerel seçimlerde misliyle devreye sokacaktır.

Görevden almalara kadar uzanan bir baskı, yalan, sahte davalar gündeme gelecektir.

Herkes buna hazırlıklı olmalı.

Öncelikle İstanbul ve Ankara, iktidarın hedefindedir.

***

Zor süreç şimdi yeniden başlıyor.

Büyük bir demokrasi mücadelesine tüm partiler hazır olmalı...

Ya yoksulluk ve talan ya da onurlu yaşam

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Ya yoksulluk ve talan ya da onurlu yaşam

28 Mayıs 2023 Pazar


Sık sık milletler yol ayrımına gelir. Bu ayrımda seçilen yol, salt kendi ve ailesinin kaderini değil, daha da önemlisi, ülkesinin ve milletinin de kaderini belirler.

İşte en önemlisi de budur. Yani millet ve ülke ön planda.

Murat Ağırel’in Sayıştay Belgeleriyle Yağma kitabı (Kırmızı Kedi), ülkeyi yöneten veya yönetecek siyasi partilerin neler yapmaması gerektiği konusunda neredeyse sonsuz derslerle dolu. Murat, “kalemin namusu”nu, gazeteciliğinin temel ilkesi yapmış bir genç meslektaşım.

Ona benzer az sayıda ama güçlü arkadaşlarımın varlıkları, gelecek için umut kaynaklarım.

‘ÇALIŞIYOR’UN ABİDELERİ NEYİ GİZLİYOR?

Bugün pazar, biraz edepli yazmak zorundayım.

Neden 9 gün önce alelacele kurulan bir şirket yüz binlerce liralık ihaleyi bir çırpıda alır? Ve bir sürü benzer konu, olay, belge... Ülkenin vergi gelirlerinin asla çarçur edilmemesi, kuruşu kuruşuna hem yetim hakkı hem de o inançlıların dillerinden düşürmedikleri beytülmal (milletin malı-hazinesi) adına harcanması, siyasetin ve ülkenin 1 no’lu ahlak veya ahlaksızlık sorunudur.

“Ben vergi veriyorum, dolayısıyla hesabını sorarım” her yurttaşın bilincine yerleşmeden ahlaksız siyasetçiyi, hele yargıyı hukuku da üç kâğıda bağlamışsa yağmadan alıkoymak mümkün değil. Hesap sorma hesap isteme bilincini yok etmek ve işlevsiz hale getirmekle başlıyor her şey. “Çalıyor ama bana da pay veriyor, yani ben de çalıyorum ama çalışıyorum da” gibi bir mantığın genelgeçer kabul ettirildiği bir ülkeyi, siyasetin yağmasından, yoksulluktan, eşitsizliklerden, adaletsizliklerden, hakkaniyetsizliklerden kurtarmak olanaksızdır.

Hele vergiyi kontrol edecek tüm mekanizmalar da bir şekilde dumura uğratılmışsa...

“Çalışıyor”un en çok göze sokulanı ve çalmayı mazur gösteren de aslında, görünen devasa yapılar olduğunu hiç düşündünüz mü? Hepsi de birer talan kaynağı üstelik! “Bak çalışıyorum senin için” mesajını satıyor...

Sistem böyle çalışıyor.

Millete “Neden ben, -biz- ülke böyle” sorgulamasını yaptıracak ve vergilerin nerelere harcandığını soracak basit el kitapçıkları mı dağıtmalı, bilinç yükselmesi için?

‘SESSİZ İSTİLA’

Hande Karacasu’nun “Sessiz İstila”sına değinmek de günün anlam ve öneminin en tepe noktaya ulaştığı zamana denk geldi (Kırmızı Kedi).

Kitabı yazmaktaki temel dürtüsünü şöyle açıklıyor: “Toplumları yok etmek için katliamlara gerek yoktur. Demokrafik değişimle adeta bir Ortadoğu ülkesi haline getirilen Türkiye’de toplum, stratejik göç mühendisliği ile adeta yok edilmek isteniyor.”

Milletin temel kültürel bileşenleriyle oynandığı ve kuruluşa ve varolan yapıya yabancı yeni bir toplumsal bileşen yaratılmaya çalışıldığı açık.

Bu düşünce temelinde, yapılanları, planlananları, olguları, programları inceliyor yazar.

Önemli bir “yer değiştirme” (trans-location) olgusunu gözlüyoruz uzun bir süredir.

Türklerin kendi ülkelerinden Batı’ya, Doğu ülkelerindekilerin ise Batı’ya (Türkiye’ye) göç hareketi.

Buradan önemli değerler gidiyor, yerlerini ise “önemsiz değerler” alıyor,

Doğu’nun önemli değerleri; zaten kuş uçuşu ile Batı yolculuğunu, Türkiye’nin üzerinden uçarak gerçekleştirmekte.

Ha, kitapta ayrıca ülke için “ASRİKA” projesi üzerinde fiilen çalışan ve en üst düzeyde kabul ve destek gören SADAT gibi bizim için kimliksiz örgüt de var.

Bugün hayırlara vesile olsun...