Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

KONUŞMALAR, SUNUMLAR: MEDYA, SİYASET, BİLİM


Tekelci Kağıt ve Matbaa’dan, Bireyin Demokratik Sosyal Medyasına


SUNUŞ Arap ve İslam ülkelerindeki, Tunus, Mısır, Cezayir ve Yemen’deki demokratik halk isyanlarında sosyal medyadaki büyük dayanışmanın önemli rolü üzerine, bu yazımı, yayına koyuyorum.. Kağıt ve Matbaa, yüzlerce yıl insanın kaderini yazdı, toplumların hayatında çok belirleyici rol oynadı.. Ama bu müthiş bir tekeldi aynı zamanda!  Şimdi ise dünyanın büyük çoğunluğu gazetelere mecbur değil. Kendi medyasını yaratıyor. Dijital çağ, aynı zamanda büyük bir dayanışmanın ve demokratikleşmenin de adı…  Bu kapsamda size iyi okumalar..

Orhan Bursalı




GAZETE, KİTAP DERGİ.. 1438 Gutenberg, düz-tipo baskı yöntemini Avrupa‘da yaygınlaştırdı. Bu teknik önceleri Çinde ve Kore’de kullanılıyordu. Gutenberg, onlardan çaldı, diyemeyiz. Farklı dönemlerde insan aklı devreye girdi! Gutenberg, 1447’de hareketli parçaları olan ilk matbaa makinesini geliştirdi ve kitaplar bastı.. 
Burada iki etken vardı: 1) Kağıt... 2) Makine
Basılı malzeme bu iki olayın bir araya gelmesiyle oluşuyor.. Arada mürekkep gibi katalizörler, veya moda deyimi burada uygularsak, kolaylaştırıcılar (moderatör-J)var.. 
Kağıt, matbaadan önce de vardı..Kağıttan önce de, kil tabletler, vardı, tahta vardı, bambu vardı, duvarlara resimler yapılıyor ve Afrikada kadınlar yüzlerini boyuyordu.. 
Yani insanoğlu, yazı çizi işine sanki doğduğundan beri başlamıştı! 
Kağıt, 2000 yıl önce Çin'de keşfedilince işler kolaylaştı.. Elde düz, kolay yazılabilir, atlanabilir, taşınabilir gibi çok önemli özellikleri olan düz bir yüzey elde edilmişti.. Yüzyıllar boyu elle yazıldı, boyandı, çizildi..Daha sonra bu düz yüzey, matbaayı çağırdı veya çağrıştırdı...
***
Bu girişle birlikte işaret etmek istediğim bir kaç olgu var..
Birincisi, kağıt, 2 bin yıldır değişmeden kullandığımız bir araç. Evet bileşimi değişti vb. Ama kullanım amacı ve özelliği hep aynı kaldı..
İkincisi, matbaa, yani baskı makinesi.. Demek ki yaklaşık 600 yıldır da o da kendi baskı  görevini yapıyor...
Hem kağıt hem baskı makineleri, günümüzde son derece gelişti.. Herbirinin üretimlerinde, onbinlerce kişi çalışıyor oldu. Dünyada on milyonlarca insan bu ikilinin üretim/satış ve kullanım süreçlerinden ekmeğini yiyor...
Bu süreci noktalarsak: 2 bin yıllık kağıt/baskı süreci, feodal/tarım toplumu, sanayi/burjuva toplumu ve 1970'lara kadarki bilimsel teknik devrimi aştı, devirdi... Uygarlığmızı büyüttü, yetiştirdi, geliştirdi, akıllandırdı, eğitti, belleğimiz/aklımız, ve bütün bunların tayışıcısı oldu...
Burada bir ara ders çıkartırsak: Kağıt/ matbaa ikilisine hor davranmayalım... dahası onlara, Uygarlığımızın "Bilge İkilisi" olarak bile bakabiliriz! 
(Bakınız resimler: Gutenberg Heykeli, Mainz… Gutenberg Anısına; Alman ilim, bilim, mucit, araştırmacı ve düşünce adamlarının adlarını taşıyan kitaplardan oluşturulmuş anıt.)
Almanlar, Johannes Gutenberg anısına Mainz de yakışıklı bir heykelini diktiler!  Ayrıca Alman yazı çizi dehalarının anısına da kitaplardan oluşan devasa bir heykel yaptılar..
Ama insanlık ben merkezlidir, insan merkezlidir.. kendisini yüceltmekten yanadır..
Ben burada salt kağıt ve baskı makineleri için anıtlar yapılmasını öneriyorum!
Bizi doğuranlar bir anlamda onlar. Bugün uygarlığımızı hepimizi Bilgi Toplumu'nun kucağına getirip bırakanlar da onlar!...
***
Örneğin gazetelerin/basının "ekonomisi"i anımsatacağım şimdi de. Çünkü tartışılan aslında bu, yoksa yeni baskı teknolojileri değil... “Basın ve Bilişim” başlığını, kongrelerin yüzlerce konusu arasına sıkıştıran düzenleyicilerin, aynı zamanda hinoğlu hin gibi davrandıklarını seziyorum ben. Gizli kapaklı diyorlar ki bize, hadi kağıt ve matbaanızı ne yapacaksınız bakalım...  Birden bire arkaik oldunuz, işte kürsü sizin konuşun! "Basın", kağıdı çağırıştırır çünkü ve de makineyi... Yazılı basıncılar biraz müzelik gibi bir durumdayız... biraz da bunun için makine ve kağıda anıtsal övgüler düzüyor da olabilirim!
Bugün bir gazetenin piyasaya çıkartılma sürecinde 50- 1000 kişi çalışır. İlan servisinin çalışmalarından tutun, yazı işlerine, muhabirlerine, yöneticilerine, muhasebesine kadar...
Bu müthiş bir ekonomidir... bu ekonomi içine, basını tüketiciye ulaştırmak için gece yola koyulan binlerce kamyon ve ulaşım aracını, sürücüleri, ve bayileri de katacağız.
Tabii milyonlarca okuru da...
Kağıt ve matbaa gibi, bu ekonomi süreci de, 2000 yıllık bir geçmişe dayanır! 2000 yıldır, kağıt/ makine çevresinde muazzam bir örgütlenmeyi öre öre bugüne getirdik.. Sadece gazeteyi düşünmeyelim, kitapları, dergileri de düşünelim..
Bütün dünyada yüzmilyonlarca, belki de 1 milyar insanın ekmeğini yediği bir süreçten bahsediyoruz!
Basın ve makine, sadece ekmek yenilen bir sürecin temsilcileri değil..
Aynı zamanda, sosyal, siyasal büyük olayların gerçekleştiği, kültür-ideoloji-görüşlerin toplumu bazen hallaç pamuğu gibi attığı, devrimlerin içinde gerçekleştiği, hükümetlerin yıkıldığı/kurulduğu, kamuoylarının yaratıldığı ve harekete geçirildiği, milyonları öfkelendiren, sevndiren kızdıran bir ortamdan, bir büyük etkiden, bir taşıyıcıdan bahsediyoruz..
Bir basılı kağıtlar yığını, ama içinde müthiş devingen hayat, toplum var.. Çünkü, içinde olay, fikir, düşünce, çağrı, eğlence, kişiler, topluluklar var.. İlginçtir ki bu görevlerini hala sürdürüyorlar! 
YENİ MEDYA
Ama, yanıbaşında, yerini bütünüyle almaya aday, yer yer de alan yeni bir medya ortamı doğdu.
Kağıdı da, makineyi birleştirdi, ikisi bütünleşti, daha doğrusu aslında kağıt da makine de ortadan kalktı... İsterseniz, gazete-basın klasik ortamına zerre kadar elinizi sürmeyebilirsiniz, gazete, kitap, dergi satın almazsınız... Hepsini dijital dünyadan izleyebilirsiniz.. Sanırım böyle yapanlar vardır. "Etyemezler" gibi...
Ama milyarlar için bu böyle değil...
Yüzmilyonları kapsayan kağıt-matbaa ekonomisi bütün hızıyla sürüyor.. Dün "artık her şey elektronik ortamda, muazzam bir kağıt tasarrufu yapılacak, ormanlar falan kurtarılacak" (pek çok kağıt artık selülözdan da yapılmıyor ya..) savları boş çıktı.
Yoksa yanlış mı biliyorum, o zaman, hepimizin evindeki ofisindeki o becerikli, çoklu zeka gibi çalışan printer denilen minik matbaaların işi ne?

DEVİRLERİ DOLDU MU?
Peki, kağıt ve matbaa, daha doğrusu klasik basın/ yani konumuz olan gazeteler devirlerini doldurdu mu?
2 bin yıllık bir geçmişi olan alışkanlıkların kaybolması kolay değil.  3-4 kuşağın geçmesi gerekir.. Ancak bu salt alışkanlık da değil.
Bilgisayarınız olmayabilir, internet kullanmayabilirsiniz... Dünya ile iletişimi, 30 kuruş, 1 lira ile kurarsınız.. Dünyanın en ucuz şeyi henüz gazeteler, bir bardak su fiyatına..
Bir tatilde gazete perhizi denedim, bütün iletişimi internet üzerinden yaptım, okudum, yazdım, çizdim... Bir hafta sonra yoruldum, bana hem pahalıya geldi hem daha çok zaman harcadım!
Bu bir salt alışkanlık meselesi değil.. İnsanların pek çok alışkanlığını,  özellikle alet cihaz vb söz konusu olduğunda çok hızlı terkettiklerini görüyorum.. Gazete ve dergiden biraz daha kolay, pratik ve ucuz başka bir ortam bulduklarında, olay büyük ölçüde bitecektir. Klasik basın, klasik baskı makineleri popolarına tekmeyi yiyecektir.. Bu süreç şüphesiz başlamıştır...
Aslında, klasik kağıt/makine dünyanın en büyük tekellerinden biridir.. Henüz bunlar kadar kamuoyunu etkileyen ve kamuoyu yaratan büyük bir tekel yoktur. Tabii onlar kadar pahalı TV'leri de bunların yanına koymalıyız.
Basın, müthiş pahalı üretim ekonomisiyle, uzmanlığı ile, tekeldir ama, varoluşlarını, ayakta kalışlarını sağlayan, tüketici ile, halkla aralarında oluşan tarihsel büyük bir ilişki sağlıyor. Bu ilişkide güven, sevgi, aşk nefret hepsi vardır.
Bir "otorite" var karşımızda! Kurumsal bir yapı ve otorite! Bu otorite, bir yandan kendini elektronik ortama taşıdı ve taşımayı sürdürüyor.
Ancak şöyle bir yeni durum var, bu büyük ve pahalı tekel yıkıldı!
Otoritesi duruyor ama tekeli yıkıldı..
Birden gazete kişiselleşiverdi.. Yani her birey "gazete çıkarır" hale geldi!
Milyonlarca insan kendi kağıtsız medyasını yarattı..

DEMOKRATİK MEDYA ORTAMI
Tekeli, ne kadar "anti demokratik", bir güç, para, itibar ve iktidar temerküzü olarak görürsek, bu kişisel medyayı da o kadar demokratik bulmalıyız... henüz iktidarı da itibarı minicik olsa bile..
Ancak bireysel medyanın bir dizi ağ ile bütünleşmesi, birbirine bağlanması ile büyük bir etkileşim doğabildiğini görüyoruz..
Çok daha demokratik bir dünyaya doğru gittiğimize kesin inanıyorum.. Bireye, yapabileceği her şeyi  sunmaya doğru giden bir dünya... 
Çivisi Çıkmış Dünya edebiyatına katılmıyorum! Bu tür edebi söylemler hoşumuza gider ve çok da taraftar bulur..
Bireyin daha çok rol aldığı daha demokratik bir dünyanın temelleri atılıyor. Bu bilgi Toplumu dünyasıdır...
Bir geçiş dünyasının sancılarını yaşıyoruz.. hemen her alanda..
Ancak, basının tarihsel rolü ve otoritesi ortadan kalkmayacaktır. En azından görünür gelecekte. Dünyamızda yine basın, geçiş döneminde hem kağıt/matbaa hem de gelişen elektronik medya ile de otoritesini geliştirerek sürdürücektir.
Üstelik elektroniği de buna eklemekle, daha güçlü bir kurumsal iktidar ve otorite doğmaktadır!
Çünkü bu otorite, gücünü, demokratik toplum yapısından, basının tarihsel kimliğinden ve çeşitli görüşler/ ideolojiler/ siyasetler/ akımlar/ bakışlar, yorumlar için ve en önemlisi güvenilir haber verme özelliğinin oluşturduğu odak olma niteliğinden alıyor..
Basın, haber ve araştırmacı özelliğiyle, çok geniş uzman insanlarıyla, iktidarı,yönetimi ve etkin güç odaklarını demokratik denetim mekanizmasıdır..
Demokrasinin, demokratik bireyin daha çok ön plana geçtiği ve geçeceği dünyamızda, basın, elektronik medya yönüyle ve birlikteliği ile beraber,  hak ve adalet duygularının daha çok dayanaklarından biri olmalıdır, olacaktır, olmak zorundadır..
Bu hak ve adalet, üstelik daha çok hak ve adalet isteği, sadece birey için değil, insan için ve topluluklar ve kültürler için değil..
Aynı zamanda ve üstelik daha çok, daha adil bir insani düzen için... günde bir dolar ile yaşayan 1, 2 milyar insan için...
Daha da çok çevre için, doğa için, yerküre için... ve tüm canlılar için gündeme gelmektedir.. gelmelidir..
Basının ve yeni sınıf ve insanların Bilgi Toplumunun başlıca gündem maddesi bunlardır, diye düşünüyorum..

SAYDAMLIK VE YENİ İNSAN
Bu söylem çerçevesinde, son bir  nokta: Bilişim, yeni toplumun, yeni ekonominin, bilgi toplumu insanı ve ekonomisinin ebesidir..
Dolayısıyla  daha saydam yeni medya ve yeni insanın da..=
Klasik gazete, kağıt ve matbaa, şüphesiz kümülatif etkisine rağmen, bireyin gazetesiydi.. Teke tek, gazete ve birey, karşılıklı etkileşerek yaşadılar..
Bu fotoğraf, kapitalizme de çok uygundu. Kapitalist üretim mekanizması, kapitalist ekonomi, bireyi yalnızlaştıran ve yabancılaştıran bir toplum yarattı. Hep beraberiz ama yalnızız.. Bir yabancılaşma süreciydi.. Kapitalist ekonominin piyasa ve mal satma mekanizması, yalnız bireyeler sistemine çok uygun..
Ancak şimdi elektronik medya, internette oluşan müthiş sosyal ağ yapıları, çeşitliliği, insanın doğasında yalnızlık değil, birliktelik, dayanışma, birlikte varoluş özelliğini ortaya çıkarttı..
Veya insana kendisini yeniden keşfettirdi diyebiliriz.. Çünkü insan, geçmişte dayanışarak yaşadı..
Bugüne gelmesi, birlikteliğindendir.. insan birlikte olmak isteyen bir varlıktır.
Şimdi sosyal ağlar bu varoluşun yeniden keşfidir..
Aslında, bütün bu sosyal ağ yapılarını, kapitalizmin yalnızlaştırdığı, birbirine yabancılaştırdığı insanın, başkaldırışı olarak da görebiliriz.
Doğamıza uygun olan sosyalliktir.
Şimdi bu sosyal ağ yapılarının, bu varoluş asıl biçiminin yeniden keşfinin, uzun vadeli toplumsal, kültürel ve ekonomik, ama sistemik ve yapısal olarak, etkilerini beklemeliyiz..
Ben, kapitalizmin, sanayi toplumunun yarattığı bugünkü üretim ilişkilerini, insan ilişkileri, insan-doğa ilişkilerini, ve giderek temel üretim ilişki ve biçimlerini de değiştirecek büyük etkilerde bulunacaktır.
Bilişen/ bileşen insana, Bilgi Toplumu insanına umut bağlıyorum..
Basın da yeri ortamıyla, bu bilişenh insanın geleecğe umutlu yürüyüşünün büyük yardımcısı olacaktır, diye umud ediyorum..
(Bu sunumu, Türkiye Bilişim Derneği’nin Ankara’da 20 Kasım 2009 tarihindeki Bilişim Kongresi'nde yaptım)