Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Haziran 2019 Pazar

Parlamenter sisteme geri dönüş mü?


30 Haziran 2019 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hemen hemen tüm kuvvetlerin, Adaletin, Yargının, tem ekonomik kurumların, tüm devlet ve birimlerinin “Tek Adam”a bağlı olduğu ve Meclis’in iyice önemsizleştiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye anılan ucube yönetim biçiminin değişmesi konusu muhalefetçe gündeme getirildi.
Konuya girmeden bir noktayı daha belirtelim: “Tek Adam”ın gücü sadece yukarıda saydıklarımız değil. Bu yetmiyor mu, başka ne var diyebilirsiniz. Tüm güttüğü bu kurumlardan aldığı büyük güçle, neredeyse tüm ekonomik faaliyetleri sürdüren işveren örgütleri üzerinde de yer yer fırtına estiriyor, hizaya getirme konuşmaları yapıyor, dahası tehdit derecesinde sözler söylüyor.

360 oy gerekiyor
Peki muhalefetin, yeniden güçlü bir parlamenter sisteme dönelim, dileği mümkün mü?
Bunun için Anayasa değişikliği veya referandum gerekir. Meclis’te Anayasa değişikliği için, milletvekili sayısının üçte ikisi, yani 400 milletvekili gerekir. Referandum için ise 360 oy..
Bugün Meclis’te AKP+MHP’nin 341 milletvekili, muhalefetin ise 243 milletvekili bulunuyor (11 koltuk boş).
Cumhurbaşkanı ve ortağı Tek Adam sistemini değiştirmeyeceklerine göre, muhalefet de iktidardan büyük bir katılım olmadıkça, Anayasa değişikliğini ve referandumu gerçekleştirecek sayıdan yoksundur. Referandum için bile 117 milletvekilinin muhalefete destek vermesi gerekir ki, bugünkü koşullarda bu olanaksız gözüküyor. Ancak iktidarda büyük bir parçalanma olması durumunda...

Ülkeyi iflas ettiren sistem
Yani muhalefetin parlamenter sisteme geçelim talebinin gerçekte bir karşılığı bulunmuyor.
Ama daha ilk yılında Türkiye ekonomisini iflas ettirmiş, ülke tarihinin en yüksek borçlu ülkesini yaratmış, ülkeyi işsizler ordusuna dönüştürmüş, Suriye’de batağa düşürmüş, 6 aylık seçim sürecinde bile borç yükünü artırmış, devlette asla tasarrufa gitmeyen, yüksek istişare kurulu adındaki ülkeye ne yararı dokunacağı meçhul siyasi oluşumun üyelerine ilk toplantıda 5’er bin TL zam yapmaktan çekinmeyen Tek Adam sisteminin şüphesiz ki değişmesi gerekiyor.
Ayrıca, çoğulcu bir iktidar yapısı tüm ülkeye yeniden hayat verecektir. Burhan Kuzu boş konuşuyor. Siz henüz koalisyon dönemlerinin ekonomik büyüme hızlarına bile ulaşabilmiş değilsiniz.
Ve muhalefetin daha şimdiden bu konuda sesini yükseltmesi, sistemin iflası konusunda sık sık uyarması ve ülkede bir tartışma yaratması normal ve doğal. Hayat bunu önümüze sık getirecek, ama bu durmadan yapılacak bir propaganda şüphesiz ki değil, ülkenin o kadar berbat sorunu var ki, bunlara yoğunlaşmak gerekiyor.

Tek Adam da zor durumda
İstanbul’da ağır ve tarihi bir yenilgi alan Cumhurbaşkanı da tek adam yalnızlığı içine hapsolmuş durumda. Vitrinden indirip siyasi sorumluluklarına son verdiği Ali Babacan ve Gül gibi isimlerle bile yeniden ilişkiye geçiyor, gelseler vitrine koyacak yeniden, o kadar durum kötü yani! İyi günde kapı önüne, kötü günde gel yanıma..
Ve partisinden yoğun eleştiriler alıyor. RTE ve ona bağlı biatçılar faturayı parti örgütüne kesmek isterken, yenilginin ana sorumlusu olan RTE’yi gündeme getiren yok. Böyledir bu iş.
Bir parti, liderini sıfır değiştirme gücüne sahipse, o parti yaşayan bir organizma değil ölüdür. Bir de, eleştiri ve karşı söz söyleyen bir adamına “sen de başımıza hukukçu kesildin” diyorsa, herkese kesin sesinizi diye bağırıyor demektir.
Özellikle milletvekilleri ile bakanlar arasında ilişkinin kesilmesi, partisinin “iş takipçiliğine” ağır darbe vurmuş durumda. RTE ve Bahçeli, İstanbul yenilgisinin ağır iki adamı, sistemin aksayan yönlerini konuşacaklarmış. Her halde bunu konuşacaklar.. Milletvekillerine nasıl yeniden rol veririzi.. Biliyorsunuz devlet en önemli emilecek meme..  Milletvekillerinin, seçmenleriyle devlet arasında bu emme – basma bağlantılarını kurması gerekiyor.

28 Haziran 2019 Cuma

İmamoğlu’na Başkanlık yaptırmazsa ülkeyi yönetemez


26 Haziran 2019 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
 14 bin oy farkını beğenmeyip “bu kadar oya İstanbul mu verilirmiş” açık saçık yasa dışı düşünceyle seçimi tekrarlatma gafletinde bulunan ve 806 bin fark yiyen iktidar sahipleri “belediye meclislerinde çoğunluk bizde” veya “yasa yaparız yetkilerini kısıtlarız, başkanlık yapamaz hale getiririz” düşüncesiyle hareket eder mi..
Veya kaotik kalabalıkta hiç de anlaşılmayan konuşmalardan “Valiye it dedi” uydurukluğunu çıkartarak, İmamoğlu’nu içeri atabilirler mi?
23 Haziran öncesi konuşmaları anımsarsak, evet yapabilirler diyebiliriz.
Peki sonrası? 14 bin oy farkını beğenmeyip 23 günde 806 bin fark yaratan (57 kat!) muazzam bir seçmen yönelişi - tercihi karşısında belki de bu tür yasal kılıklı yasadışı işlere kalkışmazlar dersiniz. Çünkü ayaklarının altından kayan seçmen aynı zamanda kendilerine oy veren seçmendi!
Ayrıca, bugüne kadar yasalarla da çelişen, Anayasa’yı bile yer yer takmayan tüm icraatını “sandıktan çıkma”larına bağlayan, “halk beğenmezse sandıkta hesabını sorar, ne yasası Anayasası” diyen bir anlayışın sahipleri karşımızda...
Böyle bir işe kalkışırlar mı?
Henüz sayım sürerken, tamam kaybettik tebrik ederiz Ekrem beyi, diyen B. Yıldırım ve Cumhurbaşkanı söylemi de ortadayken.
Bunlar her şeyi yapar” derin endişe ve korkusu yaygınken hayır yapamazlar demenin zorluğu karşısındayız.
Eğer korkulanı yaparlarsa buradan üretilecek tek sonuç şu olabilir belki: “Artık biz seçmen tavlamak, arkamıza almak, millet iradesini kabul etmek vb gibi, bir zamanların bizim için lüksleri olan ve rakiplerimizi dövdüğümüz düşünceleri bir kenara bırakıyoruz, seçimler vb biçim için fuzuli şeyler, bundan sonra iktidara yapışıp kalmanın tüm yöntemlerini devreye sokacağız..”
Öyle mi? Böyle bir kulvara girmeleri, kendilerini şimdiden yasadışılığa itebilir ve milletin iradesini çok erken kaybetmelerine neden olabilir.
Henüz daha önlerinde 4 yıl var, eğer bu süre içinde olağanüstü durumlar ortaya çıkmaz ve iktidarlarını sündürebilirlerse. Bu süreyi erkenden tehlikeye atmak kötü – yanlış bir siyaset olur. Diyeceksiniz ki, seçimi yineleme basiretsizliğine, yanlışlığına, öngörüsüzlüğüne ne demeli? Farkı bile hesap edemeyen, göremeyen ve büyük bir itibar kaybeden bir siyaset anlayışının ne yapacağı belli mi olur?
Soruyu tekrar edelim: İmamoğlu ile işbirliği mi yoksa engelleme politikaları mı?
Büyük bir hukuk ayıbı
Dünkü Cumhuriyet’in manşeti önemliydi (Miyase İlknur): Belediye şirketlerine atama yetkisi başkanlardan alındı ve belediye meclislerine verildi. Ticaret Bakanı koltuğunda oturan zat, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına soruyor, ve şirketlere atama yapma yetkisi Meclislerin yanıtını alıyor.
Yan tam bir danışıklı döğüş, büyük bir yasa ayıbı, bugüne kadarki uygulamaları tersine çeviren bir yanıt ve ülkeye devlete belediyelere çöreklenen bir parti ve iktidarın belediyelere tamamen “yemece”, yağma hasanın böreği yerler olarak kullandığını ve baktığını bir kez daha gösteriyor..
Neymiş? Hizmet aşkıymış. Yürüyün gidin sizi gidi yiyiciler.
Mansur Yavaş belediyenin şirketlerinin yöneticilerini değiştiremiyor, hesaplarını göremiyor, Meclisteki yiyici iktidar seçilmişleri durmadan şirketlere atama yetkisi bize ver deyip durdular, sonuçta bakanlıktan yasadışı bir karar çıkarttılar. Halk Ekmek’e yönetici atayamadı. Yöneticilerin kaç para aylık aldıklarını ne haltlar karıştırdıklarını bilmek mümkün olmayacak.
Belediye şirketleri belediye kaynaklarını peşkeş çekme yerleri olarak kullanıldı ve bu olanağı kaybetmek istemiyorlar.

Ülkeyi yönetemezler
Aynı durumun İstanbul Büyükşehirde tekrarlanması gündemde.
Demek, seçimleri kazanman yetmeyecek, icraat yapabilmek için muazzam bir hukuk mücadelesi de vereceksin!
Cumhurbaşkanı böyle mi yönetecek ülkeyi?!
Bu soruya evet yanıtını vermek istemiyorum. Şimdiden milyonlarca kitleyi neredeyse tüm ülkeyi karşısına alan bir politikayı benimseyemez.
806 binlik bir muazzam bir ekstra kitle, RTE’ye karşı durdu.
Şimdi de belediye başkanlarının büyük bir şeffaflıkla her şeyi halka açıklayarak ve halkla birlikte sürdürecekleri hukuk, yetki ve özgürlük mücadelesi, şimdiden iktidarın ayakları altından büyük ve erken bir millet iradesi kaybını gündeme getirir ve çok erkenden ülkeyi yönetemez duruma getirebilir..


Ekrem İmamoğlu / RTE- Binali bey: Yeni ve gelecekle, eski ve geçmiş çarpıştı..


25 Haziran 2019 Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
  

Ve eski kırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan toplumun elinde bugün ne var? Seçimin son bir haftasını anımsayın.. Toplumun kendisini desteklemeyen tüm kesimlerine karşı düşmanlık ve nefret politik dili. Bu dilin bir karşılığı şüphesiz ki var: İstanbul seçimini kaybettiklerine ağlayan ve faturanın İstanbul İl Yönetimine kesilmesini isteyen bir kitle..
İlginçtir ki, faturanın Erdoğan’a kesilmesini kimse gündeme getirmiyor. İl örgütü, parti teşkilatı ne yapsın!? Bir dünya yıkılıyorsa, altta kalanın –il örgütü yani– canı çıksın hikayesi..

Bunları kim yaptı?
Türkiye’nin ekonomisini AKP il örgütü mü çökertti? Nefret dilini kim üretti? Türkiye’yi Suriye’de, Avrupa ile ilişkilerde kim çıkmazlara soktu ve yalnızlık çukuruna itti? İstanbul’a kim ihanet etti? Milyonlarca insanı işsiz kim bıraktı?
Türkiye’de milyonlarca aile açlık sınırında. TÜİK’e göre, ülkede hane halklarının yüzde 10’unun yıllık geliri 15,5 TL, yüzde 25’liği 22 bin TL yıllık ile geçiniyor. Bu durumu değiştirmeyen ve onlara sad7aka ile oyunu alan kim?
Türk-İş: Dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2,106.89 lira... Buna giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri zorunlu ihtiyaçlar eklendiğinde aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6,862.82 lira... Evli olmayan-bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ aylık 2,600 TL.
İnsanları bu durumda tutan kim ve hangi iktidarbaşı?!
Suriyelileri ülkelerinden kaçırtan politikaları kim üretti, onları ücret kırıcı olarak kullandırtan kim?
Ülkeyi 500 milyar dolar dış borca sokan, doları fırlatan, enflasyonun ülkeyi kasıp kavurmasını sağlayan, ama ücretleri baskılayan, sanırım İstanbul İl Örgütü. Seçimi kaybettiği için ağlayan AKP’li donuk seçmen, sorunu yukarılarda arama bilincine kavuştuğu zaman pek çok şeyi değiştirecektir.
Dahası var, bitmedi!
Bakıyorum siyasi magazin çiziktiricilere, AKP’ye kaybettiren hatalar diye uyduruktan martavallar döktürüyorlar. Yok şöyle olmuş da, Apo’yu kullanmış ta falan filan. İktidarın ülkeyi çevirdiği cehenneme kalemleri hiç gitmiyor.
Binlerce insanı, vay gözümün üzerinde kaşım var dedin diye sürüp sürüp süründüren ve ülkede siyasi eleştirel ifade özgürlüğünü kim ortadan kaldırdı?
Cumhuriyet’de çalışan yönetici, yazar ve çizerleri, Sözcü gazetesi yönetici ve yazarlarını “fetöcü” uyduruk zırvalıklarıyla içeri atan kim? Sahte, kanıtsız, salt siyasi intikam amaçlı olarak mesela Gezi iddianamelerini kim hazırlattı, Osman Kavala’yı “Gezi finansörü” uydurmacılığıyla hapiste kim tutuyor?
Ülkede gazeteleri satın aldırtarak ve batırtarak basın özgürlüğünü oyduğu obruklara düşüren hangi siyasetçi? Dizi dizi TV kanallarını yandaşlaştırarak tırışkadan nağmelerı yayınlara sokan, yalan ve yanlış adamlara geçmişi sövdüren ve bugünkü batık ülkeyi övdüren....
Sabah Habertürk’te birisi rezilce bişiler söylüyordu: Lider bakacak İstanbul’u yönetecek yetkinliği var mı, ülkeye zarar verecek bir şey yapmasına izin vermez!
Utanmazlığın danıskası, ama girilen havaya bakar mısınız: Neyin iyi olacağına karar verecek bir kimseye sahibiz, gökten düşmüş adeta, o karar verecek.. Sizleri aynı zamanda bu kibir mahvetti! Ülkeye vereceğiniz bir şey kalmadı.

AKP eskinin devamıdır
AKP Türkiye’yi krizlere sokan eski partilerin tam devamıdır. Ekstra fenalığı ise, toplumu ayrıştırmasıdır, köklerini sarsmaya kalkışmasıdır. Tamamen eskisiniz. Toplumun gelişme dinamiğinin önüne kazık gibi dikildiniz, Çin setleri ördünüz, şimdi toplum bu bentleri yıkarak geleceğe koşacak, koşmak zorunda, kendisi için, çocukları için, geleceği için.
Yeni şeyler söylemek gerekir artık cancağızım, lafını anımsadım birden!
Tam zamanı.. Ekrem İmamoğlu bu yeni şeylerin geleceğin umudu olarak ortaya çıktı.
Ve büyük ittifakın da, demokratik, eğitim ve zenginlikte dayanışmacı, birleştirici bir iktidar için yol açıcı insanı...  İnşallah yazdıklarımız doğru çıkar! Yoksa herkes geldiği gibi gidiyor!
İmamoğlu neden kazandı diye döktürüyorlar da komik komik..
Topluma vereceği bir şeyleri olmayanlarla, vereceği çok olanlar kapıştı..
Perşembe’ye, İmamoğlu’na başkanlık yaptırmazlar mı?