Dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülke
liderlerinin Antalya’da toplanmasına bir gün kala IŞID ve İD (İslam Devleti)
Paris’i yeniden vurdu. Hem de 7 bölgeye yönelik organize bir saldırı ile.
Şimdi bazı saptamalar yapalım:
1)
Suriye’de
zor durumda kaldıkça, Batı’da vuracaklar. Türkiye dahil. IŞİD örgütlenmesi,
Fransız istihbaratından güçlü!
2)
Neden
öncelikle Fransa’yı vuruyorlar (+Charlie Hebdo)? Belki durumdan şöyle bir
çıkarsama yapabiliriz: en iyi orada örgütlendikleri, çok sayıda İD’ne biat
etmiş militan orada bulunduğu için. Batı Avrupa’da en çok Müslüman Fransa’da, 5
milyona yakın.
3)
Şüphesiz
Müslüman olmak terörist olmayı gerektirmez. Ama Müslümanlar arasında
köktendincilik yayıldıkça, hele hele bir
köktendinci İslam devleti kuruyoruz ve Allahla beraber orada yaşayacağız
kör inancı bulaşıcı bir şekilde belirli gençlik çevrelerinde yayıldıkça,
böylesine organize törörün bataklığı da büyüyor.
4)
Unutmayın
ki, Fransa Afrika kıtasıyla / Kuzey Afrika İslam ülkeleriyle çok yakın sömürge
ilişkileri içindeydi, bu insanlar da birinci veya ikinci dilleri nedeniyle en
çok Fransa’yı tercih ediyorlar. Şüphesiz sosyolojik nedenler de ileri sürülür:
yoksul gençlik, kimlik meselesi vb gibi. Fakat bütün bunlar ikinci planda
kalmıştır ve İslam Devleti inancı her şeyin önüne geçmiştir.
Savaş çok yönlü
5)
Yaşadığımız
siyasi bir olaydır, Siyasal İslam’ın köktendinci versiyonudur. Bir yüzüyle de
İslam-Hristiyan kültürlerinin ekonomik ve siyasal çarpışmasının dışavurumudur.
6)
ABD’nin,
Batı desteğiyle terörist cihatçı örgütlere uzun yıllardır sürdürdüğü savaş var.
Taliban, El Kaide köktendinci bir devleti Afganistan’da kurmuşlardı ve hala
orada varlıklarını sürdürüyorlar. El Kaide İkiz
Kuleleri yerle bir ederek, ABD’ye en büyük terör acısını verdi.
Köktendincilerin bu “büyük zaferi”nin dünya çapında bir köktendinci
örgütlenmeyi körüklediği açıktır.
7)
Arap
Baharı’nda ABD, Fr, İng. ve diğerlerinin, yine “Amerikan aleyhtarı” Kaddafi’yi
ve Libya’yı yerle bir etmeleri şüphesiz köktendinciliği körükleyen bir başka
etkendir.
8)
Arap
Baharı’nın yan etkisi olarak Suriye’de Esad’ın yıkılmasını programlarına alan
“Batı”, iç savaşı körükledi. Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, burada başlıca
rolü üstlendiler.
9)
Neden
Suriye? Çünkü Suriye, Sovyet müttefiki, İsrail karşıtı, İran’la yakın.. 2011’de
Esad’ın hızla yıkılmasıyla, bir “Batı
işbirlikçi” başa getirilecekti. Ama olmadı, Rusya ve İran ağırlığını koydu.
10)
Bütün
bu ülkelerin Suriye’nin perişan olmasında ve savaş ölümlerinde sorumlulukları
bir numaradır. Bizimkiler ve yandaşları “eli kanlı Esad” derken acaba kendi
ellerine bakıyor mu?
11)
Esad’ın
ülke çapında devlet yapısı çökünce, savaş ekonomisi ülkeyi esir aldı. 1400
irili ufaklı silahlı çete, örgüt, varoluşlarını savaş ekonomisinden sağlamaya
başladılar. Batı, bir veya bir kaç silahlı örgüte milyarlarca dolar akıttı.
12)
El
Kaide ve IŞİD için bulunmaz bir fırsat doğdu. Irak’ta yıkılan ve iktidar dışı
bırakılan Saddamcı Sünniler ile birleştiler ve Irak-Suriye İslam Devletini
kurdular.
Bir ülkeyi
parçalarsanız..
13)
Irak
gibi Suriye de parçalanınca, Türkiye’nin Kürt meselesini kontrolü zorlaştı. Bir
Kürt özerkliği olgusu Suriye’de bağımsızlaştı, burası PKK’nın “anavatanı” oldu.
Ankara, PKK’nın, Kürt bölgesinin Akdeniz’e doğru oluşmasını durdurmak için de
IŞİD ve benzerlerinin arkasına geçti. Oysa tek yapacağı, Esad’ın egemenliğini
korumasına yardımcı olmaktı.
***
Gelelim şimdiye: Bence Fransa saldırısının en güçlü yan etkisi,
Esad’ın ülkesine egemen olmasına destek verilmesi olacak. Bugün G-20’de Suriye
konusunda en “akli” kararın bu olması beklenir. Bu durumda, Orta Doğu’da
çıkarlar eski dengesine oturur. Zaten Rusya ağırlığını koyduktan sonra,
Batı’nın yapacağı hiç bir şey yok.
Diyeceğim. Ankara yapmadığı bir şeyi yapmalı ve erken
davranmalı. Akıl nerelerde dolaşıyor?
15 Kasım 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder