Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

29 Eylül 2022 Perşembe

RTE’nin yenilmezliği üzerine inançlar

 obursali@cumhuriyet.com.tr

RTE’nin yenilmezliği üzerine inançlar

27 Eylül 2022 Salı


Siyasette değerlendirmeler yaparken belirleyici o anki olan koşullardır. “Eğer durum böyle giderse..”, değerlendirmelerin eksenindedir. Koşullarda beklenmedik önemli değişiklikler olursa yeniden kolları sıvamak zorundasınız. Lütfen bu köşedeki öngörü yazılarını bu bakışla okuyun. Nostradamusluk yapmıyoruz..

Siyaseti köklü etkileyecek değişkenler, dinamikler neler olur, acaba bu değişkenler ana gidişatı ne derece ve nasıl etkiler soruları, başka bir konudur. Yani bir bilinmezlik hep vardır!

Bugün, bir inancı konu edineceğim: Şimdiki cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi zordur. Erdoğan sanki iktidar olmamış, bu ülkeyi 20 yıldır yönetmiyor, sıfırdan umut veren genç bir lider, millet de “eskilerden ne gördük, bir de bunu deneyelim” diyor.

Bu bakış ülkede çok güçlü. Bazı gazeteci yorumcularda da. Bu nedenle mesela Kılıçdaroğlu’na baştan beri dudak büküyorlar. Onun yerine kendisi veya AKP’li eski birisi aday gösterilse RTE’ye kaybettirecek tek seçenektir!

KAYBETMEYİ TATMIŞ LİDER

RTE, 2015 Haziranı’nda seçim kaybetti (yüzde 40.9). Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturduğu için AKP dışında bir hükümet kurdurmadı, kasımda erken seçim kararı aldırdı, iki seçim arası ülke dört ay belki de hayatının en karanlık dehlizine sokuldu, millet bir varoluş noktasına sürüklendi ve kasım seçimlerinde olağanüstü bir sonuçla (49.8) yeniden iktidarı ele geçirdi.

Haziranda koalisyonu engelleyen MHP, kasımda milletvekillerinin tam yarısını (40) kaybetti ve oylarının yüzde 4.5’i AKP’ye gitti. MHP o zamandan beri AKP’nin ekidir.

2017 başkanlık anayasasının kabulü, yüzde 51.41 ile yoğun şaibelerin olduğu tartışmalı seçim sonucu gerçekleşti. Buradaki yüksek oyun arkasında, FETÖ’nün ülkeyi sürüklediği kanlı darbe girişiminin yarattığı RTE’ye destek olduğunu unutmayalım. FETÖ’nün alçak girişimi olmasa bugün anayasa değişikliğini halk çöpe gönderirdi.

Burada kilit faktör MHP’nin desteğiydi, değişen “derin devletin” hâkim görüşü doğrultusunda (bir kısmı da kendisidir!), MHP artık Erdoğan’ın iki ayak üzerinde durmasını sağlayan yarım ayağıdır. Yani AKP’nin tek başına oyçoğunluğuyla iktidara gelmesi ham hayaldir.

MİLLETİN BİRLEŞİK GÜCÜ

2018 cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri ise ülkede hâlâ süren sıkıyönetim koşullarında yapıldı. Seçmen çevrelerinde büyük baskılar oldu. MHP’nin desteğiyle RTE’nin yüzde 52.5 ile kazandığı açıklandı. Milletvekili seçimlerinde AKP yüzde 42.5’e düştü.

2019 yerel seçimlerinde ise bu kez sahnede Milletin Birleşik Gücü vardı. Aslında ülke henüz ekonomik olarak çökmemişti. Ama iktidar yerel seçimleri kaybetti. Büyük kaleleri yıkıldı. 

Erdoğan bu seçimlerin ana figürüydü hep, kendini, kişiliğini, kariyerini, cazibesini işte ne varsa ortaya koymasına rağmen.

Şimdi ise bu “büyük cazibe”, MHP ittifakına rağmen daha ilk turda seçimi kaybedecek noktada. İkinci turda ise kaybedeceği kesin gibi. Yani cumhurbaşkanının eski karizması bitmiştir.

 SEPETTE NE VAR?

RTE şimdi 2023 Ocak ayına “ekonomik yığma” hazırlığında. Pahalılık düşmeyecek. Ekmek 2.5 TL olmayacak. Araba fiyatları, benzin, mazot, gaz, meyve- sebze fiyatları azalmayacak. Temel ihtiyaçlar ateş pahası olmayı sürdürecek hatta. Çünkü üretici fiyatları el yakıyor.

Ama enflasyondaki “baz etkisi” denen düşüşü, “Türkiye ucuzluyor başardık” yaldızıyla millete yutturmayı deneyecekler. 

2023’te asgari ücret, emeklilik zammı vb. iyice yükseltilecek. EYT çözülür. Bunların etkisini görüp değerlendireceğiz.

Muhalefet, “enflasyon düşüşü, pahalılık azalacak demek değildir”i anlatabilmeli.

Sepette bir de Yunanistan krizi var! İktidara derin kriz gerekir!

6’lı masada ne oluyor?

 obursali@cumhuriyet.com.tr

6’lı masada ne oluyor?

26 Eylül 2022 Pazartesi


Çok kısa yanıt: CHP dışındaki partiler adaylık sonrasına, dahası seçim sonrasına odaklandı: Bizim kurulacak iktidarda payımız ve etkimiz ne kadar olacak?

Hayır, şunu yabana atmıyorum: Şüphesiz ki kesin seçilecek bir cumhurbaşkanı adayı hepsi için çok önemli. 

Ülke için de...

Kılıçdaroğlu’nun kapsayıcılığı giderek büyüyor. Desteği yükselişte. Aylardır gösterdiği yüksek performans, kendisini adaylık sahnesinde giderek yalnız bırakıyor. Kimse ciddi bir ikinci ismi öne sürmüyor. 

Son İzmir’deki açıklamasından sonra adaylığı kesin aydınlandı.

Henüz 6’lı masadaki diğer liderlerin ağızlarındaki fermuarların kapalı olması önemli değil. Bir söz verdiler ve adaylık masadan açıklanacak.

Meral Hanım, Kılıçdaroğlu hakkında son söylediği, “Kendisinden 15 milletvekili istedim ve verdi, bunu asla unutmayacağım, ailesi benim sülaleme emanet” biçimindeki sözleriyle, aslında ağzındaki fermuarı farklı açan tek lider oldu. İYİ Parti’nin ihtiyacı olan 15 milletvekilini CHP’den ödünç alması, siyaset tarihinin en büyük, belki de bir daha rastlanamayacak büyük olaylarından biridir. Mimarı Kemal Bey’dir.

BİRLEŞTİRİCİ GÜÇ

Masadaki beş partinin de birleştirici gücün Kılıçdaroğlu olduğu konusunda bir şüphesi bence yok. Seçimi kazanırsa masa, büyük bir uzlaşma, uyum ve özveriyle ülkeyi yönetecek ve başarılara imza atılmasını sağlayacak liderin Kılıçdaroğlu olduğunu da biliyorlar.

Siyaset bilmezler, siyaset okumazlar, hâlâ Kılıçdaroğlu 9 seçim kaybetti, kazanamaz gibi anlamsız iddialarda bulunuyor. Bu iddialar, aslında Kemal Bey’e karşı duruşlarının 10 paralık gerekçesidir. 

Hep yazdım, bir iktidarın yıkılma gerekçeleri oluşmadan, değil CHP, 15 parti de bir olsa, seçimi kazanamaz. Çünkü AKP-RTE gücün doruğundaydı, su gibi para akıyor, yaratılıyor ve harcanıyordu. Bu kadar basit bir öykü.

 YAŞANAN İKİ OLAY

Bugün iki olay yaşanıyor: İlki, RTE’nin ülkede kurduğu büyük saadet zincirinin çökmesi ve ülkeyi çökertmesi. Müthiş bir enflasyon ve yoksullaşma ile millet ve ülke darmadağın oldu. Hâlâ sanıyorlar ki RTE bütün bunlara rağmen seçilir... Hele Kılıçdaroğlu aday olursa haydi haydi seçilir. 

Siyaset dışı, aptalca bir bakış. 

İkincisi, eski seçimlerde CHP tek başınaydı. Dorukta olan bir AKP’den fazla oy alması zaten mümkün değildi. “9 seçim kaybetti” zırvası, kasıtlı olarak ileri sürülüyor. Şimdi ise milletin birleşik gücü sahada. Bu güç, yerel seçimlerde neler yapabileceğini kanıtladı. 

Bu kanıtlar hele, büyük iflastan önceydi.

Millet İttifakı eğer büyük hırsızlık ve yasadışılık olmazsa (seçim kurulları AKP’nin kesme, biçme, doğrama makinesi olarak çalışmazsa! Çalışırsa seçimin zerre meşruiyeti kalmaz ve ülke büyük bir kaosa sürüklenir, bunun da hesabını verir sorumlular...) büyük bir farkla seçimi alacaktır.

‘MİLLET’ İKTİDARA GELECEK

Yazının başında dedik ki 6’lı masa Kılıçdaroğlu’nu işaret eder. Kemal Bey de onlara aslında bu kararlarında yardımcı oluyor.

Kimse bu masayı dağıtmaz, masadan ayrılmaz. Bunu yapmaya kalkışan yalnız kalır ve silinir.

Hiçbir muhalif partinin ülkenin bir beş yıl daha tek adamın keyfi rejimine, giderek artan otoriterliğine ve otokratlığına, devletin, ülkenin değil partinin devleti olmasına, soyguna ve talana, yoksulluğun ve eşitsizliğin artmasına tahammülü yok.

Ülkenin de milletin de.. Rejim de değişecek, iktidar da!

Hepsi için iktidara gelmelerinin tam zamanı.

Kılıçdaroğlu’nun masadan aday olarak ilan edilmesine şunun şurasında iki ay var. 

Bu süre içinde arka planda yaşanmakta olanlar, kurulacak iktidarda nasıl daha çok etkin olabilirim, mücadelesidir. Adaylığa onayı bunun için kullandıklarına ilişkin bir kanaatim var. Umarım yanlıştır.

Yarın, sürdüreceğim.

26 Eylül 2022 Pazartesi

Matbaa kuranı nasıl tanırsınız?

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Matbaa kuranı nasıl tanırsınız?

25 Eylül 2022 Pazar


Bugün günlük siyaset beklemeyin bu köşede. Bunun yerine tarihi bir kişilikten bahsedeceğim. Bilmediğiniz yönüyle..

***

Adalete özen göstermeme..

Güzelce siyaset ve idare etmede gevşeklik..

İşleri ehline vermeme…

Alınan kararlarda müşavere etmeme…

İlim adamları ve iş bilir kimselerin görüşüyle iş yapmama…

Rüşvetin yaygınlığı…

İşlerin mükemmelen öğrenilmemesi ve baştan savmacılık…

***

Sanmayın ki bu iktidarın özelliklerini sayıyorum. Bugün şüphesiz bunlara eklenecek çok şey var.

***

Yukarıda okuduklarınız ise 1732’de basılmış ve II. Mahmut’a da verilmiş bir kitaptan...

Kitabın içeriği Osmanlı’nın neden çökmekte olduğu, Avrupa’nın neden ve nasıl yükseldiği.. üzerine...

Peki kim yazmış?

Çok az sayıda bileni bir kenara bırakacak olursak, çoğunuza sürpriz gelecek bir isim: İbrahim Müteferrika.. (1670-1745)

Onun kim olduğunu sormayacağım artık. Hepiniz bilirsiniz.

Tek bildiğimiz zaten bu: Matbaanın kurucusu!

Ama bence esas ve belirgin özelliği bu değil.

Matbaa kuruluşuna soyunması ise Osmanlı’da bir aydınlanma hareketini başlatabilmek.



ÖNCELİKLE FİKİR ADAMI...

Şüphesiz matbaacılığı biliyor, baskıyı, makineleri ve önemini..

Ama Osmanlı’da ilk bilim tarihçisi olma özelliği var. Avrupa’yı izliyor. Bilimsel gelişmelerden haberi var.

Adnan Adıvar: “İbrahim Efendi, esasen memlekete müspet ilimleri sokmak hevesine düşmüş hür fikirli bir zat..” Müteferrika matbaasında bastığı ilk kitap olan Kâtip Çelebi’nin Cihannüma’sına eklediği notlarda geometri üzerine ilk bilgiler, “evren üzerine çeşitli öğretileri mesela Tycho Brahe ve Kopernik’in sistemlerini de ekliyor, belki bizim için pek yeni sayılabilecek ilimlerin temel bilgilerini verecek eserler, ekler yazmış ve bu suretle memleketimize Avrupa Rönesansı’ndan ilk haberleri vermiştir..”

Ne zaman? 200-300 yıl sonra!

Bu kadar değil, daha ötesini Türkiye’de Çağdaşlaşma başlıklı anıt eserin sahibi Niyazi Berkes keşfediyor:

Macar değil Erdel’lidir (Transilvanya). Katolik veya Kalvinist değil, bunlara karşı var olan Unitarius inancındadır. Bu inancı “İspanya’da Miguel Servetus adında, Katolik ve Kalvinist kiliseleri tarafından takibe uğrayan düşünür” yaratmıştır ve Cenevre’de Kalvinistler tarafından kütükler üzerinde yakılmasına rağmen inancı yayılmıştır.” İbrahim Bey, onlardan!

Berkes onun niteliğini “matbaacılık, coğrafyacılık ve bilimcilik” olarak sayar.

 ULUSLARIN DÜZENİ ÜZERİNE AKIL İLKELERİ

Ama yazdığı Ulusların Düzeni Üzerine Akıl İlkeleri kitabının büyük önemini ilk kez Berkes keşfeder!

Müteferrika, kitabında Avrupa’nın neden ve nasıl geliştiğini, Osmanlı’nın neden gerilediğini, savaşları kaybettiğini, neler yapılması gerektiğini, ordunun nasıl yeniden bilimsel olarak değiştirileceğini anlatır. Kitabın büyük bölümü eski orduların artık tamamen zamanının geçtiğini ve bütün Avrupa devletlerinin Nizamı Cedid’e geçtiğini yazar. Bu kavramı da ilk kullanandır! Orduya “fen”in girişi İbrahim Bey ile başlar.

Kitapta Avrupa’daki siyasal yönetim biçimlerini “monarhiya, aristokrasiye, demokrasiya” başlıklarıyla anlatır, “demokrasiya”ya yakın durur. Çünkü kitabında “Avrupa’nın en ileri uluslarının, İngiltere ve Hollanda’yı örnek göstererek ‘demokrasiya’ düzeni içinde olanların savaşları kazandığını, yasalarının da ‘şeriat ilkelerine göre değil akıl yoluyla bulunan ilkeler olduğunu’” yazar.

O, “Osmanlı tarih çerçevesinde, her yanı ile çağdaş Batı’nın en ileri yanını temsil eden” kişidir.

Ulusların Düzeni Üzerine Akıl İlkeleri, kitabının adı bile, “aklı” vurgulaması açısından başlı başına kitabın özgünlüğünü gösterir.

***

Ülkeye bakarsak, hâlâ Osmanlı yaşıyor ve ülkeyi yönetiyor dersiniz!

Büyük entelektüelin anısına saygıyla..

24 Eylül 2022 Cumartesi

Kendi milletine düşmanlık: Yıkılsın şiddet iktidarları

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Kendi milletine düşmanlık: Yıkılsın şiddet iktidarları

22 Eylül 2022 Perşembe


İran’da şiddet ve halka zulmetme üzerine kurulu ahlak inzibatları saçı görünüyor diye 22 yaşındaki Mahsa Amini’yi vura vura öldürdü. (Bu alçaklardan ülkemizde de boy göstermeye başlayanlar var!) İranlılar ayakta, saçlar kesiliyor, meydanlarda yakılıyor ve özgürlük çığlıkları yükseliyor. Üniversitelerde de gösteriler var. Kadınlar kızlar başı çekiyor. Erkek iktidarın ve erkek toplumunun bir bahane ile her zaman ağır ezdiği, vurup öldürdüğü kadınlar... İran’ın halkını ezmek için kullandığı silahlı külahlı şiddet araçları protestoculara ateş açıyor: Beş özgürlük şehidi daha!

İran lideri İbrahim Reisi “soruşturma emri” vermiş. Bu tür emirleri biz çok biliriz, İranlılar da bilir. Tek vereceği emir, “Bu güruhu feshettim, artık başlar özgürdür, ister takar ister takmaz”dır. Nedir din adına milletinize kadınlara kızlara yaptığınız bu zulüm!!! Zulmetmek için mi iktidar oldunuz!  

İran’da mecliste temsil edilen reformist Hizbi-i İtimad-i Milli Partisi, başörtü yasağının kaldırılmasını istedi. Bu ilk kez oluyor! Rejim, başörtüsünü kadınları halkı terörize etmenin en temel aracı olarak kullanıyor. İran dışişleri bakanının attığı tweet’de güya “İran için insan hakları... doğuştan gelen bir değere sahip”miş!

Afganistan’daki kadın düşmanları: Afganistan’da yeniden yönetime gelen Taliban’ın, özellikle Afgan kadınlara kızlara karşı zulmü giderek artıyor. Okumak yok, eve kapanacaksın ve erkeğinin ve Taliban’ların seks kölesi olacaksın!

MYANMAR’DAKİ KATİLLER

Myanmar’da (eski adıyla Burma) iktidara el koyan askeri vahşiler, önceki gün de muhalif insan avına çıktılar. Sözde içeride isyancıların bulunduğu gerekçesiyle helikopter ile Sagaing bölgesinde bir tapınak okuluna ateş açtılar: 11 çocuğu ve aynı gün 7 yetişkini öldürdüler. 15 kişiyi götürdüler, 20’den fazla yaralı var.

İktidardaki vahşilerin toplu katliamları da ortaya çıktı. Ölümüne işkence yaptıkları belirlendi. Geçen şubatta seçilmiş hükümeti deviren askerlerin şimdiye kadar 1500 kişiyi katlettikleri açıklandı.

ÜLKEDE ADETA SIKIYÖNETİM

Hangi ülke? Türkiye! Dün hem İmamoğlu’nun yargılandığı Kartal Adliyesi’nde hem Cumartesi Annelerinin yapacakları basın açıklaması nedeniyle iki yerde adeta sıkıyönetim yasakları yaşandı. Soylu, kaymakamları aracılığıyla yasaklar koyarak ve tabii polisinin marifetiyle, onlarca kişiyi şiddet kullanarak anayasal haklarını kullanmalarını engelledi.

Anayasa mı dedim? İktidar, anayasayı çiğneyerek ortadan kaldırıyor. Muhalefet böyle bir delme teşebbüsü yapsa, hapishanelerde hayatı çürür.

Ama iktidar istediği yasadışılığı, zorbalığı yapmakta özgür. Sözde mahkemeleriyle insanları yasadışı olarak hapishanede yıllarca tutabiliyor.

Üç partinin afişlerini toplattırıyor... Tarikat, din kisvesindeki zorbaların, içimizdeki Taliban ve İran’daki sözde irşad polisi ruhluların talimatları doğrultusunda festivalleri konserleri yasaklıyor.

İrşad dedim de sarıklı cüppeli takımın sokak sokak gezerek sözde “tebliğ”de bulunmaları da İran’dakinin başta bir türü. Bir-iki adım öncesi!

İKTİDARIN ZULÜM KARAKTERİ

Birileri iktidarı ele geçirince, bu aygıtı milletine, insanına karşı bir zulmetme makinesi olarak kullanmaya başlıyor.

İktidar olmak böyle bir şey.. Her zaman bir zulmetme karakterine sahip.

Dünyanın her köşesinde bunu görürsünüz. Afrika’dan Asya’ya, Kuzey’den Güney’e, Doğu’dan Batı’ya.. Rusya’dan Türkiye’ye, Brezilya’ya...

Devlet aygıtının insanına karşı şiddet makinesi olarak kullanılması karşısında, dünya milletleri ne diyecek, yaşasın anarşizm, kahrolsun devlet mi?

İhracat gelişiyor, ama nasıl? Çölleşen ülke ve muhalefet geleceğe hazır mı?

 obursali@cumhuriyet.com.tr

İhracat gelişiyor, ama nasıl? Çölleşen ülke ve muhalefet geleceğe hazır mı?

20 Eylül 2022 Salı


İktidarın mensupları tarımda derin sorunları dile getirdiğinde, bakanlık makamında oturanlar ve medyadaki tekrarcıları tarımda büyük ihracat masallarını gündeme getirir. Yaşadığımız büyük enflasyon şüphesiz ki hem üreticiyi hem tüketiciyi ağır vurdu. Üstelik Ukrayna üzerindeki savaş hem de iklim değişiminin ağır etkilerini hissettirmesi, ülkemizin yaşadığı ağır su sorunu, gelecek 10 yıla yönelik tüm bu gelişmeleri dikkate alan bir stratejik plan hazırlanmazsa aç kalacağız.

Şu kadarını söyleyeyim: Türkiye bütün göllerini adım adım kurutuyor, çölleştiriyor. Yeraltı akarsuları diyeyim yüzlerce metre derine çekiliyor veya kuruyor.

Bakanlığın umurunda mı ülke ve gelecek! 

Ama ya muhalefetin? Şüphesiz programlarında görürsünüz, ama bu sıradan konulardan değil: Ülke varlık yokluk sorunu. Orta/uzun vadeli, anlaşılır uygulanabilir üretim, koruma ve zenginleşme planı milletin önüne koyabilir misiniz? Bu iş, mazot fiyatını indireceğiz demekle olmuyor.

ÖNCE ŞU SAPTAMA

“Türkiye imalat sanayisinin genelinde olduğu gibi, tarımsal sanayilerde de küresel değer zincirine düşük katma değerli ürünler ve düşük birim fiyatlar ile eklemlenmiş durumda. Türkiye’nin ihracatında önemli yer tutan tarımsal ürünlerin ihraç fiyatları aynı ürünü ihraç eden diğer ülkelere göre son derece düşük. Diğer yandan, Türkiye’nin ihracatında önemli yer tutan tarımsal sanayilerde yurtiçi katma değerin payı da giderek aşınmakta. Dünyada tarımın katma değer yaratma kapasitesi en fazla aşınan ülkelerin başında Türkiye yer alıyor...”

Nerede yazıyor bu? Ülkemizin tek bilim, teknoloji, düşünce ve kültür – tartışma haftalık dergisi Herkese Bilim Teknoloji’de. Sanayi ve tarım politikaları uzmanı Bayram Ali Eşiyok derginin 327. sayısındaki “En yoksul ülkelerle rekabet ediyoruz! Türkiye Tarımda da Düşük Katma Değerli Ürün Tuzağında” başlıklı yazısı, bir gelecek planlaması açısından önemli. Meraklılar dergiyi HBT web sitesinden indirebilir.

Şu grafiğe bakın. Burada seçme ülkeler ve Türkiye’nin 2021 ortalama genel ihracat kg fiyatlarını görüyorsunu

Türkiye ise 2021’de 225 milyar dolarlık ihracata, kg fiyatı 1.26 dolar olan ihracat ile ulaşmış. İhracat değeri az, düşük ve orta teknolojik üretime dayalı bir üretim biçimi. Yükte ağır ama fiyatta ucuz mallar! “İhracat patlaması” ile övünülüyor ya, Çin 2020’de dünya mal ihracatının yüzde 14.8’ini tek başına gerçekleştirirken Türkiye’nin ihracat payı ise yüzde 0.95 ile sınırlı!

GIDA VE TEKSİLDE DE

Peki Türkiye tarımsal girdilere dayalı sanayilerde, örneğin makarnada yüksek katma değerli ürünler mi satıyor? Eşiyok, makarna ihracatında öncü ülkelere bakmış. Türkiye miktar olarak dünyada 2. sırada ama gelirde 4. sırada. Çünkü dışa sattığımız makarnanın ton fiyatı diğerlerine göre daha düşük.

“Örneğin Türkiye 2021’de tonu 569 dolardan yaklaşık 1 milyon 365 bin ton makarna ihracatı yaptı ve 777.3 milyon dolar elde etti. Güney Kore ise 278 bin ton ihracattan Türkiye’den yaklaşık 114 milyon dolar daha fazla gelir elde etmiş... Türkiye, sıfır gümrük ile ithal ettiği buğdaya düşük bir katma değer ekleyerek makarna ya da un olarak ihraç etmekte, bu da ihracattan beklenen geliri sınırlandırarak yerli buğday üreticisini olumsuz etkilemekte.”

Bu tekstilde de böyle. Türkiye’nin en önemli 2 ihracat kaleminde dünyanın en yoksul/çevre ülkeleri ile rekabet ediyor..

Ve iktidar övünüyor. Muhalefet ne yapacak peki?

***

Düzeltme: Dünkü yazımla ilgili Boyner’den not geldi: Boyner Holding ve Katar Mayhoola’nın vardığı mutabakat kapsamında Boyner Büyük Mağazacılık ve Altınyıldız Tekstil’in tamamı Boyner Holding’in oldu.