Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Ocak 2023 Pazartesi

Darwin kadar büyük adam, Wallace


22 Ocak 2023 Pazar


Bilim dergilerini karıştırırken hep bildiğimiz ama hep de unutulan bir büyük bilimcinin 200. doğum yılı gözüme çarptı: Alfred Russel Wallace.

Darwin (1809-1892) de Wallace (1823-1913) de İngiltere’de yaşadılar ve hemen hemen eşzamanlı evrim yasalarının temellerini attılar. Her iki büyük bilimcinin (ve daha pek çoğunun, Newton, Huxley ...) İngiltere’de ortaya çıkmaları ve modern bilimin temellerini atmaları rastlantı değildir. İngiltere, Sanayi Devrimi’nin ülkesiydi, Kraliyet Bilimler Akademisi 1600’lerde kurulmuştu ve pub’larda bile bilim-teknoloji toplantıları, sohbetleri yapılıyordu... İngiltere teknoloji (ve tabii bilim) üstünlüğü ile zenginleşiyor ve dünya imparatorluğunun temellerini atıyordu.

YOKSUL AMA BÜYÜK İNSAN

Wallace yoksuldu, hep çalışmak ve para kazanmak zorunda kaldı. Ayrıca sosyal devrimciydi de! İngiltere’deki adaletsiz sistemi eleştiriyordu. Darwin’den çok farklı kişiliğe sahipti. Fakat kişisel yetenekleriyle, bitki ve sonra da böcek tutkunluğuyla olağanüstü bir hayat yaşadı.

Büyük seyahatlerinde kendisine örnek olarak Darwin’i ve Aleksandr vom Humboldt’u kendisine rehber edindi. Darwin’den çok daha fazla bölge gezdi, inceleme yaptı, örnekler topladı, teorisini geliştirdi. Seyahat ettiği Helen gemisiyle birlikte, Brezilya’dan dönerken neredeyse tüm resimleri, notları, çalışmaları, hayvanları yandı... Fakat hiç yılmadı ve gezilerini ve çalışmalarını sürdürdü.

İlk evrim makalesini 1855’te yazdı. 1858’de Endonezya’da yazdığı Doğal Seçilim makalesini Darwin’e gönderdi (Darwin’in daha önceki yayınlarından alıntılar da yaparak), her ikisinin ortak makalesi de yayımlandı. Darwin Türlerin Kökeni kitabını, daha büyük bir kitap çalışmasının (Büyük Türler) özeti olarak, acele olarak yayımladığı yazılır.

Wallace, Darwin gibi çekingen değildi, insanların şempanzelerle akrabalığını, cesurca, kilise saldırılarından hiç korkmadan savundu.

Hayvan türlerinin coğrafi dağılımı konusunda olağanüstü ve ilk çalışmalarını yaptı. Bu nedenle ona biyocoğrafya ve zoocoğrafyanın babası ismi de takıldı. O yüzyılın büyük evrimci düşünürlerinden ve doğal seçilimin ve türleşmenin teorisyenlerinden biri olmakla kalmadı, aynı zamanda İnsanın Evrendeki Yeri kitabıyla diğer gezegenlerde yaşam olasılıkları üzerine fikirler ileri sürdü, Mars’ta yaşam olup olmadığını tartışan ilk bilimci oldu ve insan etkinliklerinin çevresel etkileri konusunda uyardı.

İyi bir illüstratördü ve Darwin’den çok daha yönlü bir entelektüel olarak anılır.

7 Kasım 1913’te öldüğünde New York Times gazetesi şöyle yazacaktı “Darwin, Huxley, Spencer, Lyell, Owen ve diğer bilim adamlarından oluşan, cüretkâr araştırmaları yüzyılın düşüncesinde devrim yaratan ve evrimleştiren o harika entelektüeller grubuna ait devlerin sonuncusu”.

Meraklısına: https://doi.org/10.1038/d41586-022-04507-5  https://doi.org/10.1038/d41586-022-04508-4  https://en.wikipedia.org/wiki/Alfred_Russel_Wallace  https://sarkac.org/2019/11/wallacein-yolu-darwininkinden-nerede-ayrildi/

https://doi.org/10.1038/d41586-022-04507-5

Ve Celal Şengör'ün Darwin kitabı

22 Ocak 2023 Pazar

Başörtüsü tuzağı ve İmamoğlu’nu savunmak: Tehlikenin farkında mısınız?

 

Başörtüsü tuzağı ve İmamoğlu’nu savunmak: Tehlikenin farkında mısınız?

19 Ocak 2023 Perşembe


Meral Akşener’in dünkü konuşmasında AKP’nin anayasa değişikliği önerisi epey yer tuttu. RTE, muhalefeti anayasada özgürlükçü değil en gerici bir değişikliği desteklemeye çağırırken Akşener de gel bizimkini destekle, arada uzlaşalım, önerisiyle herhalde bir iki ay AKP ile türban diyaloğunu sürdürür. Böylece AKP’nin istediği olur. Türkiye’nin ortaklaşa 1 nolu sorunu yaparlar anayasa değişikliğini... Hayat da böyle geçer, sonra da sandığa gidilir.

Abarttım tabii, Akşener kızmasın. Ama ucundan böyle bir süreç görünüyor. Milletin umurundaydı türban ile ilgili anayasa değişikliği ve tartışması. Bunun farkında değil misiniz?

AKP sizi kendi gündemiyle oyalıyor. Milletin ağzına asgari ücret artışı, tepki doğursa da emekli zammı bir parmak bal çaldı ya.. Bir de her ne kadar marta kadar onları süründürecek olsa da EYT’lilerin sorununu da çözdü.. (sandığa giderken kendilerini zengin hissetsinler diye, martta ödeme!...)

İktidar olmanın tüm avantajlarını kullanıyorlar. Her türlü manipülatif işleri ve baskıyı da yapacaklar. 8 bin kişilik trol ordusu orada...

Bir iki ayı da türban ile geçirirler. Olmayan bir türban sorunu hassasiyeti yaratırlar.

ABİ PEK DAĞINIKLAR!

Taksi sürücüsü ile sohbetimin altılı masayı ilgilendiren yönü: “Abi pek dağınıklar ya... Hepsi kendi parti çıkarı peşinde... Doğru düzgün tek ortaklaşa ciddi bir ses duymuyoruz... Böyle giderse... hepsi farklı telden çalıyor.”

Dışarıdan algılanmanız böyle.

İktidar muhalefetle açık arayı biraz kapattı. Şubat başında hükümet programlarını açıklayacak ve her fırsatta yıpratıp durduğunuz adayınızı ilan edeceksiniz de.. millete umut vereceksiniz de..

Siz Meclis’te grup toplantılarıyla yetinin. Milleti şaşırtacak hiçbir şey yapmayın.

İMAMOĞLU GÖREVDE KALACAK MI?

 Niyetleri almak. Tüm kumpasları bu amaçla kurdular. Görevden alma operasyonunu örüyorlar. Muhalefet, CHP biraz yumuşasın, alışsın bekliyorlar.

Burada ya önceliği alacaksınız, milleti harekete geçireceksiniz.. ya da artçı olacak, iş bittikten sonra harekete geçeceksiniz, yürürsünüz falan.

İstanbul Büyükşehir’i iş bitmeden savunmak seçim kampanyasının çok etkili bir parçası olmalı? İstanbul’da yapılan ve yapılmakta olan, kesilen hortumları yeniden gündeme getiren büyük bir etkinlik dizisiyle tek parti halinde davranılamaz mı?

İstanbul, seçim kampanyasının ana motiflerinden biri olarak düşünülemez mi..

OKUR MEKTUBU

Orhan Abi, bildiğiniz üzere doğu ve güneydoğuda çok ciddi anlamda sandıklarda hile hurda dönüyor. HDP’li sandık görevlilerine terörist muamelesi ile kaba kuvvet uygulanıyor. Kırsalda muhalefetin sandık görevlisine dipçikle şiddet uygulansa kim duyup görebilir ki... 6’lı masanın aydın sanatçıları doğu ve güneydoğuda sandık görevlisi görevlendirmeli. Ünlüler hile hurda ile karşılaşıldığında bir video çeker ve o gece milyonlarda farkındalık oluşturabilir. Muhalif olan sanatçıların örgütlü bir şekilde sandıkta oylarının namusunu korumaya yardımcı olmalarını sürekli klayve başında tweet’ler atıp like almaktan çok daha büyük bir vatandaşlık ve sanatçılık görevi olduğunu düşünüyorum. Bunu iletebilir misiniz.

Muhalefetin derin sıkıntı yaratan gündemi

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Muhalefetin derin sıkıntı yaratan gündemi

17 Ocak 2023 Salı


İki haftadır Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun seçim gündemine bıraktığı bombanın fitili ekranlarda, medyada ve iktidarın seçim konuşmalarında çekilip duruyor hâlâ. Tamam, konuşma düzeltildi, altılı masayı oluşturan partilerin seçimi kazanması durumunda sistemin nasıl işleyeceği konusunda yeni vurgular yerli yerine oturtuldu, ama gelin de siz bunu cumhurbaşkanına anlatın.

Gündem oluşturma ve olumlu tartışma yaratma konusunda derin sıkıntıları var masanın.

Bugün seçilecek cumhurbaşkanının yetkileri, dün de türban konusu sıkıntılardan ikisi. 

Bunlara İmamoğlu üzerinden İyi Parti-CHP arasındaki belli belirsiz ama su üzerine çıkan sürtüşmesini de ekleyin. 

Tüm bunları gölgede bırakacak şekilde bir yıldır gündemde olan altılı masanın başkan adayının kim olacağı üzerine bitmez tükenmez operasyonları, söylentileri, spekülasyonları, tartışmaları, çekişmeleri, kavgaları da unutmayın.

KÖPÜRTÜLEN TARTIŞMALAR

Bunların hepsi, seçimleri kazanma iddiasındaki Millet İttifakı (ittifak mı var bilmiyorum) saflarında köpürtülen ve tüm ülkece konuşulan konuları kapsıyor.

Bu iyi bir şey mi, Millet İttifakı’nın bir büyük iletişim politikasızlığı içinde yüzdüğünü göstermiyor mu..

Bize bunları neden tartıştırıyorsunuz ki.

Tamam, ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik bunalımı anlatıp duruyorsunuz. Tabii ki anlatın. 

Ama bir noktadan sonra bu anlatı, vatandaşın yaşadıklarını vatandaşa anlatmaya dönüşüyor.

Altılı masa kendisini seçmen nezdinde koşturacak gündem yaratarak tartıştırması gerekiyor.

BEŞ YIL İÇİNDE NE YAPACAKSINIZ?

Aralarında bir ay orada bir ay burada tartıştılar, şüphesiz kuracakları mekanizma konusunda ortaya iyi şeyler çıktı. 

Ama temel mesele iktidara geldiğinizde ne yapacağınız.

Bir program... Bir yıl sonunda ne yapacak nasıl bir Türkiye ile millet yüzleşecek? İki yıl sonra nasıl bir Türkiye fotoğrafı ile karşı karşıya geleceğiz... Peki, üçüncü, dördüncü ve artık yeni seçim yılına girilecek beşinci yılda?

Biz aylardır bu köşelerde, bunları tartışıp değerlendireceğimize, yaşadığınız ve yarattığınız sıkıntıları tartışıyoruz.

Bir düzgün strateji eksikliği var. Önce bir hükümet programını oluşturmalıydınız.

Herkesi sıkıntıya sokacak mesela türban, başkan yetkisi, hatta aday gibi konularda, birbirinize danışmadan adım atmanız bence doğru değil. Çünkü bu, blok olarak hepinizi etkileyen sonuçlar doğuruyor.

BİR RIZA TÜRMEN KİTABI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıçlarından Rıza Türmen ile yapılan “Bir AİHM Yargıcının Not Defteri” kitabı, masanızdan eksik olmaması gereken bir insan hak ve özgürlükleri, demokratik yargı ve hukuk için çok önemli bir değer. Bir el kitabı diyeceğim ama kapsamı açısından bu nitelemeyi aşıyor. 

İyi bir yöntem belirlenmiş: Zor konuları kolay ve daha anlaşılır nasıl okura iletiriz, anlatırız? Meslektaşı hukukçu Işıl Kurnaz ile tematik bir söyleşi düzeni tutturmuşlar. İki yıl üzerinde çalışılan bir söyleşi kitabından söz ediyoruz.

Tabii AİHM olunca evrensel hukuk uygulamaları ve sıkmadan tarihsel süreç içinde bugün varılan ana değerler gündeme geliyor. AİHM pratiğinde çok zengin bir ülkeler, kişiler, davalar ve bunlardan çıkartılan sonuçlar... 

Ne kadar ilginç konular varmış: Eğitim hakkı kimindir, çocuğun mu ailenin mi devletin mi? Etkili başvuru hakkı nedir? Ayrımcılık yasaktır! Olağanüstü hal durumunda insan hakları ne olur? İfade özgür müdür? Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı... Devlet davaları.. Adil yargılanmak mümkün mü?

Görüldüğü gibi hukuk felsefesinin tartışma konuları da söyleşide.. Devletin ifade özgürüğünde dar ve geniş alanları.. Basın özgürlüğü ile ifade özgürlüğü ilişkisi... Çok zengin bir içerik...

Söyleşi konu içinde sorularla zenginleşiyor. Elinize dilinize sağlık.. Yayınevi: İletişim. 504 sayfa.

18 Ocak 2023 Çarşamba

Altılı masa büyük travmaların tamir yeri mi? Davutoğlu olayı

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Altılı masa büyük travmaların tamir yeri mi?

16 Ocak 2023 Pazartesi

Gelecek Partisi (GB) lideri Ahmet Davutoğlu altılı masada tartışılması gereken fakat henüz ele alındığına ilişkin bilgimizin olmadığı bir konuyu, TV ekranlarından dillendirince hiç tartışmasız en önemli polemik konusu oldu. Kaç gündür altılı masa ateş altında. Bir ateş topunu, dışarıdan bir vole ile masanın üzerine yerleştirdi. İktidar cenahı saldır babam saldır halinde.

Sonradan tevil etmeye veya daha açıklayıcı davranmaya kalkıştıysa da söylediklerinde değişen bir şey olmadı.

Konuşmasında Cumhurbaşkan yardımcısı oldu, bir bakanlık da aldı; bunlar otomatik, arkasından bakanlıklar paylaşımına el attı. Yetmedi Meclis’te grup kuracak sayıda milletvekili istedi: 20 adet! 

Kimden? CHP’den! 

En çok tartışılan, seçilecek başkanın yardımcılarının onayı (imzası ile!) ile hareket edebileceği, karar alabileceği, kararname imzalayabileceği.

İstişareden bahsetmiyoruz, imzalı onay.. Eğer bu yapılmazsa Ahmet Bey kurulan hükümeti dağıtmasına ve Meclis’in yeni seçim kararı almasına kadar götürdü işi... Şimdilik anketlerde yüzde 1 etrafında dolanan “milli irade oyu” ile. 

Davutoğlu’nun bu açıklamalarına bakıldığında, kimileri “güç zehirlenmesine” maruz kaldığını bile söyleyebilir.

Önce 20 milletvekili konusu, şüphesiz bu CHP’yi ilgilendirir, fakat bunu duyunca, Davutoğlu’nun bundan sonraki adımda CHP başkanlığını isteyeceğini düşündüm! 

Varsayımlar şöyle: Başkan adayı CHP’den gösterilecekse, CHP de bunun bedelini ödemeli! 

Kendisi? Altılı masa içinde muhafazakâr kanadı temsil ediyormuş. Şöyle bir çıkarsama mı yapsak: Türkiye’de toplum ağırlıklı muhafazakâr olduğuna göre, temsilcisi de GP ve başkanı Davutoğlu.. Ben mi yanlış çıkarsamalar yapıyorum yoksa Davutoğlu mu Kafdağı’nı aşıyor, bilemedim. 

Muhafazakâr kanat GB ise, İYİ Parti sosyal demokrat, CHP sosyalist (içinde muhafazakâr çok seçmen olmasına rağmen), hadi DEVA liberal, Saadet’i bir yere koyamadım..  Belki “aşırı muhazafakâr” mı diyeceğiz? Demokrat Parti de var..

GEÇMİŞTEN ESİNTİ…

Davutoğlu, henüz cumhurbaşkanı partili olamaz kuralı yürürlükteyken ve RTE Cumhurbaşkanlığı’nı devralmışken, zorunlu olarak AKP’nin parti başkanlığına getirilmişti Erdoğan tarafından. Neden Davutoğlu? Partinin eğilimi tabii ki, Cumhurbaşkanlığı’nı henüz devretmiş olan Abdullah Gül iken, RTE onu saf dışı bırakacaktı.

Bir koltukta iki siyasetçi oturamaz (FETÖ lideri ile de temel anlaşmazlık buydu). Yetkisi az bir cumhurbaşkanı (RTE) tam yetkili bir başbakan (Gül) olamazdı. RTE’nin önünde, Başbakanlığı bile ortadan kaldıracak, iki gücü tek kişide (üstelik Meclis’i de sayarsanız üç gücü!) birleştirecek başkanlık sistemi değişikliği duruyordu.

Davutoğlu, RTE’nin gücünü sorgulayınca, parti başkanlığını ve başbakanlığı bildiği gibi yapmaya kalkınca, önce parti başkanlığından tam dışlandı, sonra da tabii başbakanlıktan... Ve partide sıfır derecesine indi. O zaman bu yapılanı haksızlık olarak yazmıştım, hâlâ o görüşteyim!

SİYASİ TRAVMA

Davutoğlu o sırada AKP’den istifa etmeyi seçmedi. Keşke büyük bir çıkış yaparak ayrılabilseydi! 

Davutoğlu için bu aslında büyük bir siyasi travmadır.

Hele Davutoğlu gibi, hem akademisyen hem Erdoğan’ın yanında hizmet ederek yükselmiş, Erdoğan’a Suriye ve Balkanlar gibi Osmanlı topraklarının tarihi bir miras olduğunu göstermiş ve buralarda politika inşa ettirmiş bir kişi için daha ağır bir travmadır. (Bu yanlış inşanın ceremesini tüm ülke çekiyor, ayrı mesele!)

Şimdi bu geçmiş ile Davutoğlu’nun yazımın başında bahsettiğim büyük çıkışı arasında bir bağlantı kuracağım: Altılı masa bu bombardımandan sağ salim çıkar da seçimi kazanırlarsa, Davutoğlu’nun da siyasete muzaffer bir dönüşü olacak. Erdoğan’ı alt etmiş olacak. 

Travmaların tamiri böyle olabiliyor.

Ama bunun için büyük bir geri dönüş olmalı, imza yetkili başkan yardımcılığı, bakanlıklar ve 20 milletvekili!...

Hadi bakalım!

NE GÜZEL ADAMSIN SEN!

Müjdat Gezen. Sana sesleniyorum! Önceki akşam 70 yıl jübilesi ne müthiş bir olaydı öyle! Arkadaşların, öğrencilerin, sevdiklerin, dostların.. tüm anlattıkları tam bir gerçek yaşamöykün olmuş. Kimse bu öyküyü böyle güzel yazamazdı.

Baştan sona heyecanla seyrettikten sonra, yahu biz boşuna yaşamışız dedim kendime!..

Kanser aşıları, bu yıl mı? Eli kulağında!

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Kanser aşıları, bu yıl mı? Eli kulağında!

15 Ocak 2023 Pazar


Pazar günleri bu sütunu bilime ayıracağımı anımsatayım yeniden. Bugün derinden derine gelişen ve neredeyse uygulama noktasına hızla yükselen kanser aşıları üzerine gelişmeleri paylaşacağım: Buzdağının onda dokuzu su altında misali, kanser aşıları da öyle. Fakat giderek daha büyük bölümü su üzerine çıkmaya başladı.

Konu bu kez kanserlere karşı geliştirilmekte olan mRNA aşıları. mRNA, biliyorsunuz, yeni bir teknoloji ve Covid’e karşı çok başarılı kullanıldı. Bunu ilk gerçekleştiren de Özlem Türeci ve Uğur Şahin’in BioNTech şirketi oldu. Aslında şirket mRNA teknolojisini kansere karşı aşı geliştirmek için kurulmuştu. Pandemi patlayınca, ellerindeki teknolojiyle hızla Covid aşısını geliştirdiler. Şimdi Covid’in her türlüsüne ve aynı zamanda gribe karşı tek bir aşıyı (Sars-Cov-2, Omicron BA.4/BA.5 ve dört influenza varyantına karşı), hızla geliştiriyorlar. BioNTech, Pfizer ortaklığıyla geçen kasım ayında bu aşının birinci aşama denemelerini başlattı.

KONUMUZ KANSER AŞISI

Ve burada da öncü Türeci ve Şahin, birkaç hafta içinde tüberküloz ve genital herpes’e karşı mRNA aşılarının insan üzerinde ilk denemelerini başlatacaklar.

mRNA aşısı ile 150 milyar dolara yakın bir değer kazanan BioNTech, ileri melanom (deri kanseri) için BNT111 aşısını ileri safhada geliştirmiş durumda. Ayrıca ABD biyoteknoloji şirketi Genentech ile ciddi bir ortak çalışma içinde: Kolorektal kanser ve yine “melanom için BNT122 dahil çeşitli kanser aşıları üzerinde” çalışıyorlar. 

Kanser yılda Covid’in toplamından çok daha fazla insan öldürüyor.

ELİ KULAĞINDA

İngiliz hükümeti BioNTech ile acil bir ortaklık imzaladı: 2030’a kadar 10 bin İngiliz hastaya, geliştirilen kanser aşıları uygulanacak. İngiltere Kanser Araştırmaları’ndan L. Foulkes, “mRNA aşılarının kanser için tedavi seçenekleri haline gelebileceklerine dair güçlü ipuçları var” diyor.

Gördüler yakın geleceği ve hemen harekete geçtiler!

Onaylanan tek bir aşı var ABD’de: Provenge. Sağ kalımı sadece ortalama dört ay kadar artırıyormuş, bağışıklığı uyarıyormuş. Fakat bir seans kullanımı 100 bin dolar, bu nedenle yaygın değil. Avrupa onay vermedi aşıya.

BioNTech’in rakibi, diğer mRNA uzmanı Moderna da ek olarak zona için mRNA aşı adayına sahip. Moderna’nın FAZ-II’de çok sayıda kanser aşısı adayı deneniyor. mRNA-4157 olarak bilinen kişiselleştirilmiş bir melanom aşısı adayı için Merck ile işbirliği içinde faz 2 denemesinde şu anda 150 hasta var. Aralık ayında şirketin ön verilerinin aşının evre III ve IV kanserli hastalarda melanom nüksü veya ölüm riskini yüzde 44 oranında azalttığı belirtildi. Bu şirket açıklaması henüz bağımsız hakemler tarafından incelenmedi.

Yine Covid aşısı ile tanınan CureVac, şirketi çok sayıda tümöre özgü amino asidi hedef alan bir aşı sistemi üzerinde çalışan Frame Cancer Therapeutics şirketini satın aldı: “Bunlardan 1500 kadarı tek bir mRNA aşısında kodlanabilecek”. Klinik deneylere hazırlanıyor.

VE TÜRKİYE!

Türkiye’de sanırım 20 kadar aşı geliştirme çalışması başlamıştı. Bunlardan sadece TurcoVac klasik bir aşı geliştirdi. Ama Covid türevleri patlamış, aşı bunlara karşı etkili olmamış, mRNA aşıları en etkili aşı olmuştu.

Bu aşı konusunda tek bir bilimsel makale nihayet 22 Kasım’da (doi:10.3390/vaccines10111865.) yayımlandı. (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36366373/) Paralı makale yayımlayan Vaccines dergisinde. Edindiğim bilgi makale başı 3 bin 500 dolara yayımlanıyor.

Aşı konusunda duyduğum tek iyi haber, aşı üretimi 1998’de durdurulan ve 2011’de AKP tarafından kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün yeniden açılması oldu.

mRNA aşısı mı Türkiye’de? Hele mRNA kanser aşısı Kafdağı’nın ardında bile değil... Milyarları öder alırız, milyarları döküp burada büyük bir güç merkezi kuracağımıza...

-------

Kaynak: Kanser aşıları üzerine şurada yayımlanan iyi bir makale uzmanına ayrıntılı bilgi veriyor: https://doi.org/10.1136/bmj.o3041