Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

6 Kasım 2017 Pazartesi

İstanbul’a ihanetin yolları


“Bir zamanlar “Rüşvetin belgesi olur mu?” sözü meşhurdu. Bu gün “İhanetin belgesi olur mu?” diye sorulsa “Evet binlercesi var” denilebilir. İşte yasalar dolanarak ya da çiğnenerek yapılan “İhanetin Yolları”:
1-
·             Belediye, hazine ya da TMSF arsaları satışa çıkarılır.
·             Arsayı birileri alır ve mevcut imarın artırılmasını belediye veya bakanlıktan ister.
·             Gelen yeni imar isteği, misli ile kabul edilir.
·             Yapılan işleme itiraz edenler; “İstanbul’un gelişmesine karşı” olmakla suçlanır.
·             Yapılan imar değişikliğinin sonuçları İstanbul’da yükselirken, bazı binaların gölgesi Sultanahmet Camisi üzerine düşerek, “ihanetin görünen belgesi” oluverir.
2-
·             Yükselen yüzlerce binayı görüp; “Benim imarımı da artırın” diye İBB’ye başvuran sade vatandaşın talebi, meclis kararı ile birkaç kez reddedilir.
·             Umudunu kesen vatandaş, yerini ya satar, ya da “birileri” ile anlaşmak zorunda kalır.
·             Önce ret edilen imar isteği, bu operasyondan sonra yeni muhataba fazlası ile verilir.
3-
·             Koruma Kurulu yetki alanlarında imar artışını kabul etmiyorsa, geri adım atılmaz.
·             Hemen Kanun çıkarılır, koruma kurulların yapısı ve yetkileri değiştirilir.
·             İtirazı olan kurul üyeleri görevden alınıp yerlerine yenileri atanarak iş bitirilir.
4-
·             Kamuya ait yeşil alanların tapusu yoktur. Yeşil alanlar önce “cami alanı, belediye hizmet alanı, sosyal kültürel tesis alanı” yapılıp parsele çevrilir, tapuları alınır.  Senaryoyu bilenler karşı çıktığında; “Din düşmanı, gelişme düşmanı” ilan edilir.
·             Bir süre sonra bürokrasiden; “Burada belediye hizmet alanına, ya da kültür tesisine ihtiyaç yoktur” diye bir yazı alınır.
·             “Belediyenin kaynağa ihtiyacı var” gerekçesi ile sosyal tesis alanları yeni bir plan tadilatı ile “Akaryakıt-Turizm Ticaret-Konut” alanına çevirip satılır.
5-
·             İmar planları yapılırken, sosyal donatı alanları (açık-kapalı otoparklar, spor alanları, okullar, yeşil alanlar, sosyal kültürel tesis alanları) istimlak gideri olmasın diye belediye ve hazine mülklerine konulmuştur.
·             Kent yaşamının “konforu” olacak donatı alanları, plan değişikliği ile “Turizm-Ticaret-Konut-Akaryakıt İstasyonu” alnına çevrilir ve satılır. (2004-2012 arası 81 Katlı Otopark Alanı ve 71 Kapalı Spor Alanında plan değişikliği yapılarak birçoğu “Akaryakıt-Turizm Ticaret ya da Konut” alanı yapıldı.)
6-
·             “Dindar gençlik” söylemi ile İstanbul’daki kamu malı “Sosyal Kültürel Tesis” alanları plan değişikliği ile ”Özel Sosyal Kültürel Tesis Alanı” yapılır. Bu arsalar belli vakıflara tahsis edilip paylaştırılır.
7-
·             Boğaziçi Kanununa aykırı olsa da, tarihi mesire alanları Turizm Tesis alanı yapılabilir. Boğaz koruları istediğine kiralanır, istediğine tahsis edilir.
8-
·             Bu “ihanetlere” rağmen seçimleri her seferinde kazanıyorsan kendini İstanbul’un sahibi zannedersin. Belediyeyi “babanın malı” gibi kullanır, ihaleleri istediğine, istediğin fiyatla dağıtabilirsin.
·             Bu öz güvenle, büyük kamu arazilerini; “üniversite, özel hastane kurma” koşulu ile kurucusu olduğun, ya da kendine yakın vakıflara “üç otuz paraya” tahsis edersin.
·             Nazım Plan İlkeleri “İstanbul’da mevcut üniversitelerin lisansüstü üniversiteye çevrilmesine, sadece teknoloji ağırlıklı yeni üniversitelere izin verileceğini” öngörmesine rağmen, bu ilkeye uymaz, onlarca lisans üniversitesine izin verirsin.
9-
·             İstanbul’a yapılan “ihanetin” sonuçları İstanbul semalarında beton bloklar olarak yükselip tepkiler çoğalınca yeni çıkış yolları bulursun. “Yüksek yapılar yanlıştır, yaygın yapılaşma olmalı” söylemi ile kuzey ormanlarının inşaata açılmasına zemin hazırlarsın.
10-
·             İstanbul, deprem riski açısından 1999 yılından daha güvenli değil. Deprem toplanma alanlarına rezidans ve AVM yapıldı. İstanbul bir depremden bin felaket üretecek bir kente dönüştürüldü.
·             Kentsel Dönüşüm; önceliği olan bölgelerde, doğru uygulanma yerine, önceliği olmayan, satış değeri yüksek bölgelerde müteahhitlerin eline bırakıldı.

İstanbul’a bu ve benzeri kötülükleri yapanlar, günah çıkarıp “İHANETİN” sorumluluğundan kaçmaya, kurtulmaya çalışıyor. Bu mümkün mü?”
Yazının sahibi: Mehmet Yıldız, CHP İst. İl Bşk. Yrd. ; İBB İm. Panlama. Da. Eski Bşk.
2 Kasım 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder