Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

26 Nisan 2017 Çarşamba

AKP yüzde 10’luk Hayır’ı nasıl kırdı ve başkanlık seçimleri meselesi - 4


Seçim öncesi yazılarımda şuna işaret etmiştim: AKP’nin evet çıkartmasının önündeki en büyük engelin, AKP-RTE iktidarına evet diyenlerden yüzde 10’a yakın bir kesiminin, frensiz bir reislik sistemine geçişe hayır demesidir.
15 Temmuz 2016 öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında, başkanlık sistemine evet diyenlerin oranı en çok yüzde 38’e çıkmıştı. 15 Temmuz 2016 Fethullahçı darbe girişiminden sonra bir araştırma yapıldı mı bilmiyorum.
Anket şirketlerinin genel kanaatine göre, AKP’ye oy veren seçmen oranı yüzde 44-46 civarında. Şüphesiz yüzde 41’in altını gördüğü gibi, yüzde 49’un üzerine de sıçradı.
2011 genel seçimleri: 49.83
2015 Haziranında: 40.87
2015 Kasımında: 49,46
Peki Referandum’da bu oy oranına ulaşabilir miydi ve başkanlık sistemine karşı direnci nasıl aşabilirdi?

Her seçimde düşmanlar gerek

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin, Başkanlığa direnci aşmada katkısı ne kadar oldu? Elimde veri yok, ama olmadığını söylemek abesle iştigal olur. Yüzde 40’ın ne kadar üzerine çıktı?
2017 Referandum sürecine girildiğinde, AKP’nin anket şirketleri, Referandumda AKP’lilerin destek oyunu yüzde 44-46’larda tahmin ediyorlardı. MHP’nin parçalanacağı belli olunca (yüzde 7 Hayır’a kaçtı, tahminleri var), AKP henüz yüzde 50’nin altında seyrediyordu.
Düşmanlar gerekiyordu, her seçimde olduğu gibi.
AKP ve lideri kamplaştırmanın, ötekileştirmenin adıdır. Geriye doğru gidin, her seçimde bir düşman buldu ve seçim kampanyaları sürecinde “düşmanı” parçalamaya çalıştı. Bu bazen MHP, bazen CHP ve bazen de HDP- Kürtler oldu. Bazen de ikisi veya üçü birden.
Bu kamplaştırıcı- ötekileştirici politikasını, seçmenini kendi çevresinde tutmanın önemli bir tutkal aracı olarak kullandı. Bunları biliyoruz.

Hollanda Almanya düşmanlığının etkisi?

Bu kez Hollanda ve Almanya düşmanlığını olabilecek en üst düzeye yükselterek, bu kez yeni bir kamplaşma yarattı. Buradan Hayır direncini kırıcı puan aldığını varsayabiliriz. Bunu yurtdışı oylarında biraz görmek mümkün.
Almanya Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel de, Spiegel’de yayımlanan Referandum öncesi söyleşisinde RTE’nin hakaret ve düşmanlığı tırmandırarak ve bir düşman bloğu yaratarak oylarını arttırma babası içinde olduğunu söylüyordu. Almanya bunu hesap ederek gerilimi tırmandırmamaya gayret etti, ama yine de RTE’nin içi boş Hitler suçlamalarının önüne geçemedi.
Hollanda ise tam bu tuzağa düştü ve uygulamalarıyla RTE’ye büyük destek çıktı.

Darbe girişiminin etkisi ne kadar?

Dünkü yazımda belirttiğim gibi, önemli siyasi gözlemciler, Başkanlığa Hayır direncini kırmada geçen yılki darbe girişiminde epey etkili olduğunu söylerken, Kılıçdaroğlu’nun yeniden bu konuyu gündeme getirmesinin de buna katkı sağladığı görüşünde.
MHP’den geldiği varsayılan yüzde 3’lük oy oranıyla ve sandıklarda yapılan sahtekarlıklarla birlikte, yüzde 51.4 e ulaşıldı, Hayır kırılarak baraj aşıldı.
Görünen o ki, sandığa dışarıdan müdahale, bir koz olarak hazırlanmıştı.
Şunu belirtelim: AKP genel oy bloğu esas olarak parçalanmadı. Genel seçimlerde Meclis’de çoğunluğu alma potansiyelini koruyor. Başkanlığa mesela RTE’ye oy vereceklerden bir kısmının AKP’ye oy vermeyebileceği de potansiyel vardır.

Şimdi ne yapacak?

Başkanlık seçimleri yapılsa, bugünkü Referandum sonuçları, yeniden tekrar edebilir mi, RTE seçilir mi, tamamen tartışma konusudur. 2,5 yıl var ve kim bilir ne sular akacak.. Hayır bloğu bunu önleyebilir. Ama 2,5 yılda neler değişir?
Ama aynı zamanda kim bilir, RTE bu süreç içinde hangi politikaları uyulamaya koyacak, bunu da bilmiyoruz.
Ama ana politikasının, MHP üzerinde olacağını, MHP’den kaçak yüzde 6-7’lik oy oranını geri getirecek önlemler üzerinde duracağını, MHP’yi başkanlığa yamama çalışmalarına ağırlık vereceğini rahatça söyleyebiliriz. En azından bugünkü durum açısından... MHP’den kopanlarla merkez sağda yeni bir parti doğar mı, güçlenir mi, bilmiyoruz.
Ekonomiyi toparlama olasılığının giderek azaldığını varsayarsak, bunun önümüzdeki süreci iktidar açısından olumsuz etkileyeceği de açık.
Şimdi seçimlerde yapılan sahtekarlığın üzerine gitme ve konuyu gerekirse hemen AİHM’e götürme zamanı.
Bu sahtekarlık açıklığa kavuşturulmadan bundan sonra yapılacak seçimlerin de bir garantisi olmayacağını, CHP acaba biliyor mu?
Bazıları CHP’nin ayak sürteceği görüşünde.

Böyle bir olasılık var mı?
25 Nisan 2017 Salı  / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder