Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

1 Ağustos 2013 Perşembe

Mursi’yi Kim Devirdi? Dünyayı Anlama Sanatı

Mursi devrilmeseydi Mısır’ı demokrasiye mi dönüştürecekti? Bir muhafazakar yazar bunu iddia ediyor (*). 
Müslüman Kardeşlere bu fırsat tanınmamış, askerler gelip devirmişler ve İslamın demokrasiye dönüşümü de böylece engellenmiş. Mursi, İMF’den borç almak zorunda kalacakmış, böylece sekülerleşecekmiş.. pratikleşecekmiş.. İslam ülkelerine jakoben laiklik dayatılıyormuş, oysa sekülerleşerek zaman içinde demokrasiye varacaklarmış. Kahrolsun laiklik!
Şüphesiz ki, eğer dünya tamamen karanlık bir çağa girmeyecekse, gelişim süreci böyle gidecekse, Siyasal İslamın ve İslam toplumlarının dünyevileşmesini kaçınılmaz görmek mümkün. Bu görüşe yakınım. Geçmişte Hristiyan toplumların dünyevileşmesinin ve laikleşmesinin izlediği aynı yollardan, günümüz İslam toplumları da geçmek zorunda değil. Bu saçma bir düşünce olur. Herşey, yaşadığımız zamanın ve gelişmekte olan geleceğin koşullarında gerçekleşecektir..
 Burada sorun, sekülerleşme/dünyevileşmenin çok uzun zaman diliminde, ağır ve sancılı olmasıdır. Büyük kesintiler devreye girebilir, büyük geri dönüşler olabilir.. Yüzyıllık süreçler söz konusu olabilir.. Bu süreçte ise egemen İslami güçler, kendilerinden olmayan dünyevi, azınlık, laik, veya iktidara yakın toplumsal güçleri bastırabilir, ezebilir.. Onların gelişmelerini engelleyebilir ve kurduğu büyük otorite ile, bu güçleri sürekli iktidar dışında tutabilir (Bknz Mısır, Türkiye.)... 
Ayrıca kadın özgürlüğü olmadan dünyevileşme olmaz! Hiç bir zaman! Müslüman Kardeşlerin programını müthiş dünyevi bulup da tek kusur olarak kadın özgürlüğünü görmek bir yanılgıdır! Programda kadın özgürlüğü yoksa, o program dünyevileşme açısından tamamen çöp demektir..
Dünyevileşmeyi İMF’den borç alacaktı, pratikeşecekti ve hızla sekülerleşecekti, askeri darbe İslamın demokratikleşmesini önlemiş oldu kolaycılığına indirgeyen bir bakışın, hayatta karşılığı koskoca bir sıfırdır. 
O zaman İMF gelsin bütün İslam ülkelerini yönetsin ve bir kaç yıl içinde dünyevileşelim, oradan da laikliğe sıçrarız belki!!!
***
Mursi’yi “Jakoben laikler” mi devirdi? Bunu iddia etmek komik olur. Sisi mi laik? Mursi neden devrildi? Bu konuda onlarca yazı yazıldı. Mursi’nin iktidar pratiğini eleştirmeden, olayı salt “askeri darbe”ye indirgemek, toplumsal dinamizme ve sürece yabancı kalmaktır.
Toplumlar yaşayan ölüler değiller.. sürekli hareket ve gelişim halindeler. Günümüzde gelişme dinamizminin ivmesi yükseldi. Özellikle ekonomik ve sosyal gelişmesini çağdaşlaşma doğrultusunda tamamlayamamış bizim ve Mısır’daki gibi ülkelerde, toplumsal dinamizmin iktidarları bekleme süreci çok kısaldı.. Tahammül marşı azaldı! 
Doğan Kuban’ın dünyada tek uygarlığın geliştiği ve bunun dışında kalınamayacağı yazısını anımsadım!
Bu dinamizmin ana unsuru olan bugünkü gençlik (yani yarınki toplum), bizim bildiğimiz dünün gençliği değil, belki de önemli ölçüde dünden bihaber, yarının gençliğidir! O, yarının değerlerini, daha bugünden yaşamak ve kurmak istemektedir. Bu değerlerin iktidarını arzuluyorlar! Kullandıkları teknoloji, ışık hızıyla her an herşeyi heryerde aniden ve eşzamanlı yaşıyor olmaları, bunu dayatıyor, zorunlu kılıyor, bu bilinci yaratıyor..
Ne Erdoğan’ın ne Mursi’nin, geçmişe, dinsel ideolojilerine ve bu ideolojilerini iktidar gücüyle topluma dayatma politikalarına uzun süre tahammül edebilirler. Çünkü iktidarlardaki bu “yabancılara” boyun eğerlerse, kendilerini ve geleceklerini de yok edeceklerdir. 
Bu nedenle, “seçildi, daha dört yılı varken izin verilmedi devrildi” gibi gerekçeler ileri sürmek, “dünkü toplumlar”da kalmıştır ve geçerliliğini yitirmektedir.
***
Mursi ne yaptı? Bunun için çok yazı yayınlandı, ama Özlem Yüzak’ın Mursi’nin Düşüşü’nü konu alan yazısı durumu özetliyor (www.cumhuriyet.com.tr/?hn=429256&kn=61&ka=4&kb=5&kc=61). Mursi, toplumda bütün iktidar odaklarını denetimine almaya, demokratikleşmeyi geliştireceğine baskılamaya yöneldi:
Laik kesimlerini ciddi şekilde ürküten uygulamalara geçildi, kadınların hakları tırpanlandı, azınlıkların üzerindeki baskılar arttı. Mısır zaten toplumsal kutuplaşmanın yüksek olduğu bir ülke idi. Devrim ile bir umut doğmuştu, ancak Mursi’nin politikaları ile bu kutuplaşma daha da büyüdü. Ülkenin modern çoğulcu ve dışa dönük olmasını isteyen laik ve iyi eğitimli Mısırlılar ile.. muhafazakâr ve dinci kesimler arasındaki uçurum açıldı.. 24 yaş altı gençler arasında işsizlik oranı yüzde 40’lara ulaştı. 10 saate varan elektrik kesintileri, su ve gaz kıtlığı, uzun benzin kuyrukları... Şiddet olayları, cinayetler 3 misli arttı.…”
Tahrir ve diğer kentlerinde alanları dolduran 10 milyondan fazla Mısırlıyı görmeden, Mursi’yi “askeri darbe”nin devirdiğini söylemek kolaycılıktır. Tahrir’deki milyonlar Mursi’nin sarayına yürüseydi ve rejimine son verseydi, o zaman askeri darbeden söz edilemeyecekti. Ama 10 milyonlar kestirmeden gittiler, Ordu aletini alkışladılar. Durumu sadece analiz ediyorum! Ama Mursi kötü yaptı, ülkeyi böldü, muhalefeti ötekileştirdi ve dışladı, ülkeyi çökertti..
Oysa tek yapacağı, muhalefeti de yanına alarak Mısır’ı birlikte esenliğe çıkartmaya çalışmaktı! Bugünkü durumdan tamamen Mursi ve politikaları sorumludur! Bir de Ankara’daki akıldaneleri! 
Menderes örneğinde de, ülkeyi bölüp parçalama ve muhalefeti ezme, diktatörlük kurma noktasına getirmesine bakılmaz, “kahrolsun askeri müdahale” denir.. Bu müdahale koşullarını kim ve neden yarattı, bu müdahaleden çok daha önemlidir! İktidarın demokrasi ile rezil uygulamalarını, toplumdan soyutlayamazsınız! İktidar ne halt yerse yesin, ama toplumdan kendisine karşı bir müdahale gelmesin.. Ne yazık ki böyle statik toplumlar yok, etki-tepki mekanizmaları, toplumun çeşitli dinamikleri devreye girer, kaçınılmaz olarak. “Olmasaydı” gibi iyi niyetler, sadece hava cıvadır!
***
 Atatürk, çok uygun koşullarda laik devlet uygulamalarına geçerek, ülkeye çağdaşlaşmada, dünyevileşmede dev adımlar attırdı.. Bu nedenle farklıyız! Bunun değerini bileceğimize, laikliği genellikle kötülemek, sadece köktendincilik olur. AKP gibi siyasal İslamcı bir partinin iktidara gelmesini, “topluma laiklik dayatmasına karşı halkın tepkisi” olarak nitelendirilecek kadar, cahil kimse yoktur umarım. Liberal muhafazakar partiler Türkiye’yi çökertmeselerdi, AKP mi olacaktı?
Özetle, günümüz toplum dinramiklerini okumayan, geçmişe takılı kalır.
(*) Taha Akyol, Seküler İslamcılık? www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24420218.asp
--1 Ağustos 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

2 yorum:

  1. Açıkçası Taha Akyol'un yazısını baştan aşağı midem bulanarak okudum önce, sonra kendisinin de bir IMF yardımı bekler gibi danışmanlık payesi bekleyerek yazdığını görünce boşa ekşitmişim midemi dedim.

    Yazınız hem okkalı bir cevap niteliğinde hem de günceli yakalayan ve analiz eden, geçmişi de bugüne taşıyıp örneklendiren bir ders niteliğinde. Okurken ne yalan söyleyeyim Ergin Yıldızoğlu tadı aldım.

    Ayrıca aklınıza gelen Doğan Kuban hocamızın yazısını bulursunız haber edin de okuyalım, mahrum kalmak üzer bizi.

    Gelelim IMF yardımı iddiasına: IMF yardımı ama Türkiye'de siyasal islami güçlendirmek pahasına kurulu laik düzeni baltalamıştır. Şöyle ki, gelen geçen tüm laikliği yaşam biçimi olarak kabul eden, koruyup kollayan iktidarlar zamanında borç yükü artmış ve sizin de yazılarınızda bittiğiniz gibi çoğu kez ekonomik iflas seçim yenilgisini de beraberinde getirmiş, tabanda hazır bekleyen seçmen dışında kararsızlar ve ortanın solundaki seçmenlerin oyu yeni bir tercih AKP'ye yönelmiştir.

    Uzun yazının kısası kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Doğan beyin yazlarını her hafta Cumhuriyet Bİlim ve Teknoloji'de izlerseniz çok iyi olur. Bahsettiğim yazısı CBT sayı 1376 da yayımlandı. Geçen Cuma.. Yazı için eleştirilerinize ve değerlendirmelerinize teşekkür ederim..

    YanıtlaSil