Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

6 Mayıs 2012 Pazar

6 Mayıs Anısına, Zülmunuz Batacak, Yokolup Gidenler


Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı bugün anıyoruz; hele büyükten küçüğe türlü çeşit iktidar müstebitinin ülkeyi zorbalığın pençesi altına aldığı bugün, onların cesaretine, direncine, özverisine mücadele ruhuna bu ülkenin ihtiyacı var.
Hepimiz kendimizce bir anma yapalım. Sağolsunlar, varolsunlar, yaşasınlar... 
Zülfü’nün “Yiğidim aslanım burada yatıyor,” türküsünü dinlemenin, mırıldanmanın veya bağırarak söylemenin zamanlarındayız. Yüreğimizin en derininden yükselen ve boğazımızda düğümlenerek hançeremizden dışarı patlayan bir sesle!
***
Yaşamın fiziksel bir şey olmadığının en somut halini Çanakkale’de görmüştüm. 
Orada şehit olanların hepsi, taşlarda, anıtlarda, duvarlarda, kitaplarda, defterlerde, belleklerde, nesilden nesile yaşayıp gidiyordu. Deniz, Hüseyin ve Yusuf gibi.. ve diğer devrim şehitleri gibi...
Hayata bakın! Denizleri ve arkadaşlarını öldürenlerin hepsi de çökerek yokoldular... 
Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin üzerine durmadan gidenler... Öldürerek, işkence ve baskı yaparak, sola, devrimcilere bitmez tükenmez bir kinle saldıranların hepsi, birer birer çöktüler..
Kimler, hangi partiler, hangi siyasi liderler, hangi generaller olduklarını 12 Mart öncesinden başlayarak bir bir sayabilirsiniz.
Kendileri çöktü ve yokoldular.
Partileri çöktü ve yokoldu..
Orduları çöktü...
Hayat, hepsinin üzerinden buldozer gibi geçti!
***
Şimdi "Merkez Sağ" için yeni bir şey söylüyorum: Eğer namusuyla, edebiyle, ülke yararını, insanların yararını, yoksullarını yararını sürekli gözetselerdi.. Yağmacılık yapmasalardı... Demokrasiden asla ve asla vazgeçmeselerdi.. Siyasi hırslarına yenilmeselerdi ve hayatlarını solu ezmek için harcamasalardı.. Hep birlikte büyüyerek bugünlere gelebilseydik..
Bugün kendileri de, başları dik, geçmişlerinden gurur duyarak “yaşıyor” olurlardı!
İdamlarla, zulümle, aslında kendi sonlarını da hazırlamış oldular.. Sol acı çekti, Denizler birden öldü, devrimciler birden vuruldu ve öldü, ama iktidar sahipleri ise acılar çekerek uzun sürede bittiler..
Denizler yaşıyor, yaşayacak ve her zaman bir mücadeleye kıvılcımlık edecekler.
Can Dündar işte Deniz’in belgeselini yaptı, arkadaşlarının anlattıkları üzerine inşa etti geçmişi. Bugün Ataşehir Belediyesinin Denizler adına inşa ettiği parkta anılacaklar.. Teşekkür ederim kendi adıma. Daha onlarcası yapılacaktır..
Denizlerin yanısıra, o günden bugüne çöken Demirellerin, Özalların iktidar ve partilerinin de nasıl yokolduklarının belgeselleri yapılmalıdır!
Çünkü demokrasisizlik, özgürlüksüzlük, hırsızlık ve yağma siyaseti, halkına uşaklık yerine sürekli dışarıya uşaklık, kimseyi yaşatmaz bu ülkede! Geride sadece acı, lanet, yoksulluk ve zavallılık bırakır.
***
Duyuyor musunuz, ey iktidar sahipleri!
Bugün yokolan parti, iktidar ve liderlerin arkasında dün de “millet” vardı! Tıpkı sizinki gibi!
Ey iktidar ve adamları, sizler de bugün zulmediyorsunuz.
Ama, İktidar hiç bir zorbaya yar olmamıştır!
Bütün “büyük” saydığınız alanların hepsini ele geçirdiniz.. Bütün makamlar sizin.. Bütün Ordu sizin.. Bütün eğitim sizin.. Bütün okullar sizin gibi... Neredeyse bütün medya sizin... Neredeyse bütün iş dünyası sizin.. Bütün üniversiteler sizin.. Bütün adalet ve yargı sizin..
Hepsinde istediğiniz gibi at koşturuyorsunuz.. Bir uçtan diğer uca!..
Elinizde kamçılar, vurarak, yıkarak, içeri atarak..
Büyük bir kinle, garabet hukukunuzla cezalandırarak.
Arkadaşlarımızı içeride tutuyorsunuz.. 
Subaylarımızı içeride tutuyorsunuz, bilimcilerimizi içeride tutuyorsunuz.. Gençlerimizi, hele o gözümün bebekleri üniversitelilerimizi içeride tutuyorsunuz..
Dur durak bilmiyorsunuz, yeter demiyorsunuz..
İnsan sevgisinden, hukuk saygısından, adalet duygusundan tamamen arınmışsınız..
Gözleriniz dönmüş, faltaşı gibi dışarıda, boğazınız düğüm düğüm, durmadan bağırarak çağırarak, parmak-yumruk-polis- savcı- hakim sallayarak milletin üstüne!..
Yetmiyor, hep dahasını istiyorsunuz!
***
Şimdi de, aşağılara doğru iniyorsunuz.. İnsanların tek tek özel yaşam alanlarına..
Fazıl Say’a kadar..
Genelkurmayınız ve Başbakanınızla birlikte, Bekir Çoşkun’un üzerine geliyorsunuz! Varsa bir sözünüz, düşünceniz, eliniz kalem tutar elbette.. Yok hayır, yokedici büyük gücünüzle, tek tek insanların üzerine geliyorsunuz..
Tiyatrolara kadar indiniz.. tek tek sanatçılarla, tek tek sanatlarla, tek tek varoluş alanlarıyla uğraşmaya başladınız..
***
Denizler yaşayacak..
Zulmünüz ergeç batacak..
--6 Mayıs 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder