Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Seni Artist Yapacağım!


Yeni CİA Başkanı Orgeneral David Petraeus ilk ziyaretini Türkiye’ye yapıyor. Bizim medya neden bundan büyük bir övünme payı çıkartmıyor bilemem! İlk ziyaret yahu! Bundan daha büyük gurur duyulacak başka bir şey de, Amerikan Başkanının seçilir seçilmez ülkemize gelmesi olurdu! O da olur! CİA başkanından önceki ziyaretçimiz ise Hilary Clinton değil miydi? Çok iyi bir eşgüdümle birbirlerinin ayak izlerindeler.. Aktif dış politik budur!
Neden birden böyle yüksek düzeyde bizi gelip durmadan öpüyorlar, diye sormayın. Türkiye’ye ve çevreye bakın anlarsınız. İran ve Suriye’nin halli meseleleri var, öncelikli olarak!
Libya halledildi!
Türkiye’nin yardımıyla, Batının İslam ülkeleri üzerindeki yeni tasarımları, siyasi vasilikleri ve bunun sonucu olarak da pazar egemenlikleri sürdürülecek!
CİA Başkanı ile Türkiye hükümeti ve MİT’i arasında, bölgede yeni Amerikan hedeflerine karşı eşgüdüm politikaları mı gündeme geldi?
Dikkat edin! Türkiye bir bölünme yaşıyor, ayrılıkçılık tavan yapmış, resmiyete dökülmüş neredeyse, ülke savaş içinde!
Ama esas konumuz Suriye ve İran: Acaba Amerikanın bölgede “tasarımlarını” gerçekleştirmede ne kadar yardımcı olabiliriz?
***
CİA Başkanı, herhalde Kürt Meselesi’nin de ülkede geldiği noktayı bizzat görme şansını da yakalayacak: Kürtlerin özerklik ilanının bizimkiler üzerindeki etkisini de hem Clinton hem de CİA başkanı bizzat ölçme fırsatını buluyor!
Bu ölçüm sonuçlarına göre, herhalde işler yolunda diyecekler; ya da hazım güçlüğü var, yedirme sürecini biraz yavaşlatalım, kararını verecekler!
Sahi, Kuzey Irak üzerindeki Amerikan istihbarat faaliyetleri Türkiye’ye servis ediliyordu, değil mi! Amerikan büyükelçisi Ricciardone, en yeni teknolojilerle elde ettikleri bilgileri Türkiye’ye servis ettiklerini belirtmiş ve bunun yıllık 400 milyon dolarlık bir yardıma eşdeğer olduğunu açıklamıştı!
Merak ediyorum: Bu “çok değerli” bilgiler sayesinde, Türkiye’ye karşı Kuzey Irak’tan kaynaklanan terör geriledi mi, ilerledi mi?! Yoksa bize çöp mü veriyorlar
Gelinen noktada, Türkiye’nin terör karşısında yapacağı ne kaldı? Ben bir şey göremiyorum! Güçlü müttefikimiz ağır toplarıyla Ankara’yı, hükümet koridorlarını durmadan aşındırdığına göre, artık misafirden de bir şey istemek ayıp olur! Bize yakışmaz! Hele müslüman siyasi töresine! En iyisi veriver gitsin anasını satayım!
Çünkü, terörün yanıbaşındaki diğer ana kaynağına ulaşamadığına Hilary ve Petraeus buna izin vermediklerine göre de, yapacak hiç bir şey yoktur!
İktidarın önünde duran Amerikan reçetesindeki yazı ver kurtul kardeşimdir.. Ver kardeşim ver, seni Ortadoğunun ağababası, kralı, süper gücü yapacağım, yıldızın önceki geceki dolunay kadar büyük, yakın ve parlak olacak..
Ancak bunun ücreti, önce vermektir, tavuk vereceksin ki hindi alacaksın, vermeden almak Allaha mahsustur!
Ne demişti Türkiye’yi eskiden kurtarmaya soyunmuş siyasetçi iş adamı:
Ha senin olmuş ha onun, ne var bunda; ben ha sana mal satmışım ha ona, benim için değişen bir durum yok, piyasa orada duruyor, kaybolan/giden/yiten bir şey yok.. Önemli olan insanların mutluluğudur, insanları mal sattıkça da mutlu edersin!
***
Belki, 10 yıl boyunca Fransa Yabancı Lejyoner Birliğinde (Légion étrangère) çalıştığını söyleyen okur Halit Karan’a söz vermenin zamanı, çünkü herşeyi doğruluyor:
“Son şehit haberlerinde, PKK’nin hiçbir terör örgütünün nasiplenmediği bir medya desteği ve moral üstünlüğüne sahip olduğunu gördüm. Dünyada büyük devletler terör örgütleri ile gizli görüşmeler yapabilir, ama bunlar asla kamuoyuna sızmaz, sızması demek üstünlüğün örgüte geçmesi demektir. APO ile görüşmeler beceriksizce götürüldü. O, devletle anlaşmaya vardığını söyleyerek devleti yola getiren lider imaji yaptı, örgütünü daha güçlendirdi, Türk halkı ise devletin ne karşılığı anlaştığı sorusuna dalarak yenilgi ruhuna girdi.
“Düzenli bir ordu ne kadar timler kursa da, vurkaç yapan bir yapı karşısında tam başarı elde edemez. ABD ve müttefiklerini Körfez savaşında cepheden çok şehir örgütleri uğraştırdı ve en büyük kayıpları oralarda verdi. Sadece askeri yöntemlerle kaynağı yurtdışında olan bir örgüte karşı başarı sansınız çok az. ABD 11 Eylül saldırısından sonra ilk iş olarak Afganistana girdi. Peki Türkiye’ye izin verirler miydi?”
Okur bu, ağzı torpa değil ki büzesin, konuşuyor da konuşuyor!!!
--19 Temmuz 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder