Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

6 Haziran 2011 Pazartesi

İki Lider, Sahici İnsan ve Muktedir İnsan


Miting alanlarında halkın içinden bir lider doğuyor. Sessiz ve sakin. Kendine güvenli. Herkesle ilişki kurabilen bir insan. Özgürlükçü. Sahici bir insan. Ve belki de sahici bir politik lidere sahip olacak Türkiye. Habertürk TV'den Duygu Canbaş soruyor; “Kılıçdaroğlu, ‘iktidara geldiğimde söylediklerimi yapmazsam politikayı da iktidarı da bırakırım’ diyor, bırakır mı, yoksa bütün diğer politikacılar gibi söyledikleri miting alanında mı kalır..”
Sahici insanlar, verdikleri sözün altında ezilirler. Özellikle dört konunun altını çiziyor, Aile Sigortası, Memurlar için intibak yasası ile Milli gelirden pay, Askerlik süresinin düşürülmesi, Çiftçilere mazotun 1,5 liraya düşürülmesi.. Bunlar yapılmayacak şeyler değil ayrıca. Tercih meselesidir sadece! Neye öncelik vereceğiniz, neyi önemsediğinizle ilgilidir.. Bu da iktidarda oturanların elindedir.. İktidara gelir de bunları yap(a)mazsa, milletin yüzüne bakamayacak bir insan izlenimi edindim Kılıçdaroğlu’ndan... Açık ve net.
Kılıçdaroğlu’nu yakından izlemeye çalıştım. Davranışlarını, konuşmalarını, yakın çevresiyle ilişkilerini.. İçindeki insanı görmeye çalıştım. Orada, büyük Kılıçdaroğlu’nun yanında şakacı bir çocuk da oturuyordu...
Onu televizyonda Ankara Belediye Başkanı ve bugün Erdoğan’ın safdışı bıraktığı Dengi Mir Mehmet Fırat ile çıktığı TV programlarında izlemiş ve her ikisini de büküp bir kenara koyduğunu görmüştük. Açık, sade ve konusuna odaklı bir insandı. Boşa konuşmuyordu. Erdoğan, karşısına çıkmaktan bu nedenle kaçınıyor. İkisinin karşılıkla TV düellosundan, Kılıçdaroğlu, oylarını beş puan arttırarak çıkar.
***
Erdoğan despot sinyalleri veriyor durmadan. Müstebit veya muktedir... Herşeye hakim, korkutan, boyun ve başeğdiren... Herkesin yüzüne karşı değil de arkasından konuştuğu bir insan. Yüzüne karşı ancak iyi şeyler söyleyebilirsiniz...
Karşısına çıkacak gazeteciler eğilip bükülmek zorunda, istedikleri soruları yöneltememenin karın ve baş ağrıları içinde kıvranmak zorunda... Durmadan efendim, sayın vb ile hitap etmek zorunda.. Hoşuna gitmeyecek soruları sürekli atlamak zorunda.. Bence böyle bir soru sorucu olmaktansa, bu konuma düşmek istemeyen gazeteci, Muktedir’in karşısına çıkmamalı! Gazeteci mesleğini ve kendini korumak için..
Kılıçdaroğlu ise özgürlükçü sinyalleri veriyor, ona her soruyu sorabilirsiniz, benimle tartışabilirsiniz, diyen bir insan. Gazeteciler bundan cesaret alarak, iktidar adına Kılıçdaroğlu’nu hırpalayamaya yönelik sorular da soruyor. Gerçi yanıtlarını net aldıklarını görüyoruz, ama mesleğe ayıp ediyorlar! Zaten gazetecilik mesleğinin, iktidara tam peşkeş çekildiği zamanlarda yaşıyoruz.
Ayrıca bazıları “evet biz eskiden darbeciydik..” demez mi... Biz dediği kim? Ben darbeciydim, askere hep boyun eğdim, demesi gerekir.. Bu tipler, bugün gazeteciliklerini sürdürebilmek için kendilerine iktidara giden yollar açmak peşinde!
Kılıçdaroğlu’nun en önemsediğim konularından birisi, medyayı özgürleştirmek için adımlar atacağını söylemesi!
Medya patronlarının devletten ihale almalarını engelleyeceğini söylüyor.. Bu çok önemli!
İkincisi ise, medya çalışanlarının sendikalaşmasını teşvik edeceğini belirtiyor.
Medya örgütsüzdür.. Bu anlamda da özgürlükten epey yoksundur!
Bu vaade bütün medya çalışanları sahip çıkmalıyız.
Medyayı özgürleştirecek, bağımsızlaştıracak, özellikle devletten siyasilerce türlü çeşitli beslenmelerini engeleyecek her adım, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesine çok önemli katkı olur! Özgür bir kamuoyunun oluşmasında ve gerçeklerin tartışılmasında!
Kılıçdaroğlu’nun demokrasi toplantısına katılan Fatih Altaylımedya patronlarının devletle ilişkilerini keseceği” sözüne, “çok zor hatta imkansız..” demişti.. O zaman, demokrasi de imkansız bir hayal demek olur...
Altaylı, The Economist konusunda Başbakan’ın söyledikleri üzerine atik davranıp doğru şeyler yazdı; gerçekten de bu dergi 8 yıldır Erdoğan hükümetine sadece övgü yazdı.. Erdoğan bunların hepsini cebine koydu, sevdi, okşadı...
Ancak, aynı dergi, Türkiye’de otoriter bir yönetime gidişi önlemek için CHP’ye oy vermek gerekir, şeklinde yazınca, Erdoğan yeri göğü inletti!
Muktedirliğin tipik dışa vurumlarından biri!
***
Türkiye’de hayatın restore edilmesi gerekir.. CHP’nin ortaya koyduğu program ve bakışlar, böyle bir restorasyon için son derece gerekli..
Demokrasinin restorasyonu değil, yerleştirilmesi gerekir; Cumhuriyetin restorasyonu gerekir.. Halk arasında eşitliğin gelir uçurumunun düzeltilmesi gerekir..
Türkiye’nin buna ihtiyacı var..
--6 Haziran 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder