Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

16 Aralık 2010 Perşembe

Üç Konu: Yargı, Haydarpaşa, SBF

Yargı: Ayıklama - Saflaştırma İşte tam da bu uygulamaları kastediyorduk, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yeni yapısını eleştirirken... Yargının, bırakınız siyasallaşma tartışmalarını, doğrudan doğruya iktidara, iktidarın isteklerine, yaptırımlarına bağımlı hale getirilmek istendiğini avaz avaz bağırıyorduk..
İşte, iktidarın seçilmiyüksekteki adamları, çok önemli bir mahkemenin başlamasına bir adım kala, iki mahkeme başkanını, Erkan Canak ve Zafer Başkurt'u başka yerlere atıyorlar.
Bahane mi... yaratırsınız, uydurursunuz... Basında bir haber çıkarttırırsınız, soruşturma var dersiniz... Ama, zulümhane davalarına bakan ve haklarında yine soruşturmalar varolan kendi adamlarınız savcı ve yargıçlara dokunmak, aklınıza gelmez..
İki yargıçın “suçlarına” bakıyorsunuz: Tutuklulukları kaldırma kararları vermişler. Vicdanlarının sesini dinleyerek, hukuk bilgilerini kullanarak...
Daha önce de yine bu davalara bakan yargıçlardan bazıları, medyaya yansıyan haberlere göre, baskılar, olan bitenleri vicdanlarına sığdıramaları ile görevden alınmalarını istemişlerdi..
Adalet Bakanlığı mı “Ergenekon'da duruma hakim olun..” dedi? Tabii ki zırva! Buna gerek yok... Seçtirilenler, ne yapmaları gerektiğini çok iyi bilirler, Adalet Bakanı ve Bakanlığı ile bunca yıllık ilişkileri içinde, bunları öğrenmişlerdir... Görevlerini yerine getirmektedirler.
Erdoğan, Başbakanlığa daha ilk adımını atarken demişti: Beden dilimi anlayan bürokratlarla çalışacağız..
Erdoğan, bu “beden dili”ne, sonraları pek çok şeyin yanısıra “bertaraf etme/olma” kavramını da eklemişti! Bu dili konuşmayanlar, bertaraf edilmektedir yıllardır.
“Zulümhane”de olanlar, yargı içinde ayıklama, saflaştırma, tek dil-tek beden, monoblok bir sistem yaratma girişimidir!

Haydarpaşa Dayanışması

İstanbul, direnmeli.. İstanbul'un anıt yapısıdır Haydarpaşa Binası ve Garı. Tren istasyonu olarak, dünyanın da en birinci yapılarından. Anadolu ile İstanbul'u buluşturur,  İstanbul'u da tren ve vapurla bütünleştirir. Kitlesel ulaşım için bugüne kadar yaptığı inanılmaz büyüklükteki görevini ve yarattığı toplumsal katma-değeri, bu iktidar engelleme istiyor! 2004'den beri Haydarpaşa ve bölgesini nasıl hallederizin peşindeler!
Haydarpaşa'nın çatısı yandı! Bu acaba kasıtlı mıydı? Haydarpaşa Dayanışması haklı olarak derhal alarma geçti! Dün, Mimarlar Odası'nın bilgilendirme toplantısı vardı.
Yok Manhattan Projesi, yok Haydarpaşa Port.. Beğenmediniz mi? Peki, o zaman Osmanlı Projesi verelim.. Birini kabul edeceksiniz, orayı mutlaka kesip biçeceğiz, değiştireceğiz, ulaşımdan ve trenden arındıracağız, belki otel yaparız, işhanı, müze falan...
2004'den beri, iktidar, Devlet Demir Yolları, Turizm ve Kültür Bakanlığı Koruma Kurulu, Meclis, İstanbul Belediyesi ve dahası Çalık Grubu'nun da karıştığı, uluslararası emlak piyasasına bile çıkartılan gizli saklı plan ve projelerin hepsi, İstanbul'a, İstanbullulara, Kitle ulaşımına karşı nitelikte!
Cazibe merkezi” kavramı, sanki önünde durulmaz bir tanrı ve yasa oldu ülkemizde! Haydarpaşa Daşanışması soruyor: Kimin için cazibe merkezi? Yanıt açık: Sermaye için... Bir tüketim markası olacak..
Bu amaçla, Haydarpaşa, tarihsel ve gelecekteki görevinden uzaklaştırılmak isteniyor! İktidarın, genel tutumuna uygun olarak! Siyasal yapı, bu amaçla da, düzeninin yozlaşmış ve her amaçla kullanılır niteliğine giderek dönüşen bilişkişi kurumunu da göreve sürme peşinde!
İstanbul'un en önemli yaşayan tarihi semti olan Beyoğlu'nda Emek Sinemasını, Saray Sinemasının yerlerine devasa alış veriş merkezleri yapma çalışmaları da sürüyor. İnci Pastahanesi bile yokedilecek! İstanbul'a karşı bunca ihanet duygusunun ve yaptırımların kökeni nedir acaba..

Siyasal Bilgiler

Bir İki Üç Yetmez... Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrencilerin yumurtalı protestosu bahane edilerek, 151 yıllık aydınlanmanın kalesi üniversitenin başına çorap mı örülmek isteniyor? (Süheyl Batum, öğrencilere faşist diyerek hata yapmıştır!) İktidar, gerçi üniversitelerin başlarına rektörlerini, dekanlarını atadı... kadrolaşmaları müthiş.. Ama üniversitelerde gerçek bilim insanlarının vicdanları haykırıyor... Bir bakıyorsunuz, 200 imzalı açıklamalar patlıyor! (BÜ ve İTÜ örnekleri)
Ve, en önemlisi, üniversitelerin gerçek sahipleri, öğrencilerin vicdanları ayakta!
İktidar yazarları büyük mezarlık sessizliğinin yazarlığına soyundular şimdi de! Aman sevgili iktidarlarına ne bir ses gelsin ne bir yumurta!
İktidarın, yazarlarının, taraftarlarının gençliğe karşı bu şiddetleri karşısında, insanın, 68'lilerin sloganını dönüştürerek, bir iki üç yetmez, daha çok yumurta diye bağırası geliyor!
http://orhanbursali.blogspot.com
--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder