Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

7 Şubat 2018 Çarşamba

Kurultayda bir sohbet meclisinden dışarı saçılanlar

5 Şubat Pazartesi, 2018 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Bir milletvekili, iki gazeteci, belediyelerde ve partide görevli iki kişi, bir Parti Meclisi üyesi vb rastlantısal olarak bir araya geldiğimiz otel kafesinde sohbet ediyoruz. Bir yandan kulaklar Parti Meclisi için uçuşan listelerde, Başkan’ın listesine büyük itirazların olduğu haberleri, üç büyük ilin başka bir anahtar liste hazırlığı vb.. Neyse, meselem bu değil.
 Sohbet en gerçekçi konularda dolaşıyor. Kimsenin bir beklentisi yok, Parti Meclisi üyeliği için faal olan yok. Herkes rahat, eleştiriler özgür. Neler neler, ama bazı noktalarda dolaşacağım.

Sevgili Muharrem gel...

Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken şu olabilir mi:
Sevgili Muharrem, başarılı bir çıkış yaptın, delegelerden iyi bir destek aldın, tebrik ederim, gerçi parti kararını verdi, ama bugün bir varoluş meselesi içindeyiz, hem biz hem ülkemiz, önümüzdeki seçimlerin ülkemiz için bir dönüm noktası olduğunu ikimiz de söylüyoruz. Şimdi gel yanıma, çünkü hepimizin çok çalışması gerekir, güçlerimizi birleştirelim, başarıya birlikte yürüyelim.. iki lider olarak sahneye çıkalım, sen oradan ben buradan muazzam bir kampanya yürütelim, zaten sonrasına yine parti kararını verecek....”
Herkeste ortak fikir: Partinin birleşik gücü harekete geçsin.. liderlik yönetim kaygı ve mücadelesinden çok daha önemli olan, önümüzdeki süreç. Gelecek için, ülke için, bir çıkış yolu yaratmak, umut vermek.. Partiyi silkelemek, hedef koymak.. Ama ne yazık çoğunluk için böyle düşünceler geri planda...
Başka bir fikir daha gündeme düşüyor:

Çoğunluk sistemi yanlış

Aslında bugünkü seçim sistemi yanlış: Bir çoğunluk sistemi yürürlükte. 447 gibi önemli oranda oy alan bir başkan adayının parti yönetiminde temsiliyetini otomatik olarak sağlayacak bir nispi sistem olmalı. En azından oy hacmi oranında Parti Meclisi’ne girmeli, Parti Meclisi seçimlerine kalmadan.. Ama partideki tüm seçim sistemi, kaybedenin tamamen dışlandığı bir ortam yaratıyor. Kurumsal birliği sağlayacak bir sistem gerekli..
Parti Meclisi yönetimde etkili mi sorusu ortaya atılıyor:
Hayır, çünkü Tüzük, Genel Başkan’a Parti Meclisi içinden 12 Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi seçme hakkı tanıyor. Bunların hepsi, farklı görevlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı statüsünde. Parti Meclisi toplantılarında, ciddi bir karar alınıp uygulamasını sağlamak olası değil. Genel Başkan, seçtiği MYK üyeleriyle partiyi yönetiyor.
Peki neden Parti Meclisi (PM) için bu kadar büyük bir yarış var?
Kurultaydan sonra en etkili organ olmasına rağmen ,yönetimde fiili bir etkisi yok.. Nam olsun diye bir yarış var. Etiketi çok önemli parti içinde..
PM’de iki dönem bulunmuş arkadaş, “ben ciddi bir karar alındığını görmedim..” diyor. Bu durumu Deniz Baykal kendi yönetim anlayışı çerçevesinde oluşturdu. Aynen sürüyor.

Başkan’ın listesi çizik yerse..

Delegeler PM seçiminde, Genel Başkan’ın anahtar listesini (tüm adayların olduğu bir çarşaf listenin yanı sıra, Genel Başkan veya başka guruplar da kendi PM anahtar listesini ilan ediyorlar) seçmeyebilir mi?
Mümkün, veya Genel Başkan’ın 52 kişilik PM anahtar listesinden azı seçilebilir. Eğer 12 kişilik MYK için, istediği adayları bulamazsa, o zaman muhaliflerin anahtar listesinden kişileri yönetime seçmek zorunda kalır. Genel Başkanlar da bunu istemezler. Parti olağanüstü Kurultayı bile gündeme alabilir.
Dün yapılan PM seçiminde böyle bir durum ortaya çıkabilir mi?
Tabii büyük olmasa bile olasılık içinde, isimler üzerinde asgari bir uzlaşma sağlanamazsa, mesela İzmir, İstanbul, Ankara il yönetimleri kendi anahtar listelerinde, Muharrem İnce de kendi listesinde ısrarlı olursa, Başkan’ın anahtar listesinde istenmeyen tüm adayları çizebilirler. İnce’nin yüksek oyu yeni bir durum yarattı.
***
Bu yazı yazılırken, asgari isimlerde uzlaşma henüz sağlanmamıştı. Sonucu bu sabah göreceğiz.
Durum bu. Bu sohbetten çıkan sonuç, daha kolektif, kurumsal bir yönetim yapısının oluşturulmasının, parti yönetiminde çeşitli kanatların temsil edilmelerinin, dahası il yönetimlerinde bile yeni bir yönetim sisteminin getirilmesinin partiyi çok güçlü kılacağı ve herkesin partiyi sahiplenmesinin sağlanacağı düşüncesi oldu.

Bir de.. Delegelerin, kime oy verecekleri az çok belirli olduğu sanılırken, mesela 1100’den fazlası Kılıçdaroğlu’nu aday göstermişken, Kurultay sırasında farklı tercihlerde bulunmasının altı çizildi. Demek ki delegelerden pek çoğu oy sırasında kendi vicdanlarına göre hareket ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder