HDP Meclis’de mutlaka yerini almalıdır,
şüphesiz. Bu haziran seçimlerinde de görüşümdü. Ama bu görüş eskidi, çünkü HDP
Meclis’teki 4.partidir artık ve kimse de onu oradan söküp atamaz. Baksana S. Demirtaş 120 milletvekilinden
bahsediyor. Alırsa helal olsun.
Beğenilmeyen 7 Haziran seçimini yenileme
kararının ardında, RTE’nin HDP’yi barajın altına itme politikası yattığını
bilmeyen yok. PKK da, savaş başladığında yazdığım gibi, RTE’nin bu politikasına
hizmet etmeye başlamıştır. Bunun nedenlerini ayrı bir yazı konusu yapacağım.
PKK’nın artık Türkiye’yi demokratik haklar istediği bir vatan olarak görmekten
çıkardığını, cihat ülkesi olarak gördüğünü yazacağım.
Belki de PKK- HDP arasında bu konuda bir
ayrışma olabilir. Zaten PKK sık sık HDP’yi, mücadeleyi meclis çatısı altında
hapsetmekle suçlamadı mı? Seçimler, parlamentoya girme ve ülkeyi yönetmeye
odaklanır. HDP bu noktada kaldığı sürece bu ülkenin yapıtaşıdır. PKK ile görüş
ayrılığı şüphesiz HDP içinde tartışma konusu. Ama HDP aynı zamanda PKK’lilerin
de partisi! Henüz öyle.
HDP ile PKK hedefleri aynı mı, hedeflerde
ayrışma olur mu, ne kadar olur, bu yakın geleceği önemli sorunlarından biri
olarak karşımızda duruyor.
HDP
ve İslami açılım
Bugün üzerinde duracağım konu, HDP’nin,
bir Kürt milliyetçisi partisi olduğudur. HDP’nin bir “sol parti” olduğu efsanesi vardır. Bunun izlerini ne seçim
beyannamesinde ne de parti programında görmek mümkün.
Tam tersine, HDP, tıpkı AKP gibi, dini,
imamları, özellikle de Kürt bölgelerinde çok yoğun olarak kullanmaktadır.
Abdullah Öcalan’ın da İmralı’dan bu konuda kesin talimatları vardı. Kürt
bölgeleri, dini inanışın bağnazlık derecesinde güçlü olduğu yerlerdir. Bu
alanda rekabet üst düzeydedir. Hüda-Par, güçlü Kürt islam partisi
niteliğindedir. Hatta şeriatçılığı çok güçlüdür. AKP’nin dinsel vurguları bu
bölgede çok güçlüdür. HDP de rakiplerinin ellerinden bu kozu almak için, 2011
seçimlerinden sonra bölgede güçlü bir “islami
açılım” gerçekleştirmiştir.
Örneğin bir sosyal demokrat parti olarak
CHP’nin oy toplamak için dini kullanma politikası yoktur. Ama “sol parti”
efsanesi üzerine inşa edilen HDP’nin güçlü bir şekilde vardır. Bu konuda
şüphesiz ki AKP ile yarışta geride kalıyor, ama HDP’nin kadınlar konusunda
tutumu takdire şayandır. Parti yöneticilerine baktığımızda “laik- demokratik”
görünümü veriyorlar.
İslamcı vurgusunu ancak, “Kürt milliyetçiliği” ile
açıklayabiliriz. Kürtçülük ekseninde yoğunlaşan bir politika, dolayısıyla, “Kürt
milletinin tüm renklerini, unsurlarını aynı potada birleştirmeye” yoğunlaşır.
Tüm unsurların “Kürt olma” temelinde birlikteliği, geniş cephesi. HDP ve PKK bu
temelde politikalarını yoğunlaştırdı.
Kimlikler
Federasyonu ucubesi
HDP’nin radikal demokrasi vurgusu da
kulağa hoş geliyor. Demokrasi talebi, üstelik de radikal! Aslında radikal
demokrasinin içini açtığınızda tamamen bir kimlikler politikası ortaya çıkıyor.
Kimliklere özgürlük! Bunu demokrasi anlayışınızın temeline oturttuğunuzda, demokrasi = kimliklere özgürlük (etnik, dini, mezhepsel,,)
demek oluyor. Ama yurttaşlık, ulus-millet yok, buradan salt bir “kimlikler federasyonu” gibi ucube bir
“teori” ortaya çıkıyor.
Vitrin süslü, ama içini
karıştırdığınızda, ayrıştırıcılık ön planda.. Şimdi de ülkemizde bazı siyasi Çeçenlerin de HDP yolunu
izlemeye yöneldiğini görüyoruz.
HDP’nin gündeminde şüphesiz ki özerk yapı
var. Veya henüz tam netleşmemiş, tanımlanmamış, ama Öcalan’ın açıklamalarından
bildiğimiz federasyon tipleri.. HDP’nin radikal demokrasisi, bu programlarına
uygun. Özerk yapı- federalizm gibi istekler, radikal demokrasi ile yaftalanıyor. Bunu üstelik bütün Türkiye’ye
bu şekilde dayatınca, lime lime bir ülke karşımıza çıkıyor.
Şüphesiz, HDP’nin Meclis’e girmesi ülkemizde
demokrasi ve halk temsiliyeti için birinci derecede önemli.
Bunun için oyuma ihtiyaçları olsaydı
gözümü hiç kırpmazdım. Ama onlar artık Meclis’in asli unsurları, bunu
başarıyorlar. Emanet oylara ihtiyaçları bulunmuyor.
28 Ekim 2015 Çarşamba / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder