Bugün ‘ne yapmalı’ya yanıt arayacağız..
Epey bir süredir büyük olayların
yaşandığı siyaset arenasında, günlük, sıradan yorumlarla işi geçiştirmeye kalkışırsak,
üzerimizde dolaşan büyük belayı karşılayamayız.
Kısaca 4 konuda durum tespiti yapayım,
bir de sonuç çıkartayım.
1) Ülkede, büyük
çoğunluğun tepkisini çeken, karşı olduğu, önemli bir kesimin gerçekten de nefret ettiği iktidar var. AKP
yandaşları yazıp-konuşup duruyor ya “taktınız RTE’ye.. işiniz gücünüz o..”.
Dahasını belirteyim: Büyük bir kitle, iktidara karşı şeytanla bile işbirliği
yapacak bir konumda. Bunlar bir durum saptamasıdır. Hükümet de buna dahildir.
2) Bunun nedenini
anlatmam gerekmiyor. Ama yine de kısaca: Anayasa’yı takmaması. Hükümeti bile
belirlemesi. Taraftarlarının, partisinin Cumhurbaşkanı olması. AKP’nin militanı
gibi davranması. Yolsuzlukları kapatması. Her şeyi belirleyici mutlak konumunu
giderek güçlendirmesi. Milleti kamplara ayırması. İktidar için her şeyi
yapabilecek gözü karalığa sahip olduğu güçlü inancını yerleştirmesi. Suriye’de
Türkiye’ye ateşe atması. HDP’yi Meclis dışına itecek politikalara sarılması.
Basın özgürlüğünü takmaması.. Kendine bağlı bir yargı-hukuk yaratması.
Yazmayı sürdürürsem, devamı gelecek
sayıda diyeceğim..
Din
savaşları
3) Kendisiyle
uzlaşacak tek bir muhalif kimse yok. Kamplara bölünmüş bir ülke. Toplumsal
uzlaşma sıfır. Güçlenen ve ileri ucu IŞİD terörü olarak ortaya çıkan bir
köktendinci kesim. Din savaşı olasılıklarının artması. Öte yandan Kürt
meselesinin çözümündeki büyük yanlışlıklar ve oy avcılığı sonucu gelinen savaş
durumu..
4) Toplumsal
barışı, hukuk devleti olmayı ve demokrasiyi zorlayacak bir koalisyon
hükümetinin kuruluşunu engelleyen bir Cumhurbaşkanlığı makamını da bunlara
ekleyelim, ki en önemli noktalardan biridir bu. İktidar memur kategorisinde
ancak nitelenebilir. Ülkenin içine yuvarlandığı kaosu ve Ankara katliamını
sezebilecek beyinden yoksundur, önlem bile almamıştır ve Bakan koltuğunda gülen
bir içişleri memuru vardır.
Daha bir sürü olay ve olgu, Türkiye’yi
tepesinde bombaların patladığı, Kuruluş’unun temeline dinamit konduğu bir ülke
konumuna getirdi. Orta Doğu haritasını çizenler, Türkiye’den kaç parça çıkar
hesabı içinde.
Tam
tersi bir yönetime geçilmeli
Bu olağandışı yönetimden, akılcı normal
bir yönetime geçmedikçe, şimdi ve yakın gelecek tam karanlıktır. Şimdi sonuç
çıkartalım:
a) Öncelikle Anayasa ve yasalar normal işlerlik kazanmalı..
Anayasa ve yasalara Muktedirlik
tasallutu sona ermeli. Keyfi yönetim bitmeli.
b) Cumhurbaşkanı “mutlaka iktidar olmalıyız”
politikasından vazgeçmeli. “Mutlaklık” talebi, siyasette yoktur. Bunu talep
edenler, mutlak olmak için ellerinden gelen her şeyi yapar. Bu düşünce,
diktatörlüğe gider. Yolsuzlukları ve yasa çiğnemelerinin hesabının sorulmasını
engelleme amacı taşır. Rejimi askıya alınması demektir. İktidarınızın normal
yoldan değişmesinin önüne her türlü engeli çıkartırsanız, olağanüstü koşullarda
değişimi çağırırsınız.
c) Parlamenter sistemi çalıştıracaksınız.
Demokrasi, basın özgürlüğü, kurumların doğal işlemesi; insanların görevlerini
siyasi emir ve talimatlar ışığında değil, yasal süreçler içinde yapması şart.
RTE, Anayasal sınırlar içine çekilmelidir. Halk oyuyla seçilmesinin kendisine
hiç bir anayasa dışı hak vermediğini kabul etmeli.
d)
İçinde
bulunduğumuz kamplaşma, göz oyma, kafa yarma, zulüm ve esaret çağrıştıran
yönetim biçimi çökmedikçe bir sosyal-siyasal mutabakatın sağlanması mümkün gözükmüyor.
Türkiye’nin temel sorunlarının görüşüleceği hiç bir platform yoktur. Meclis
çalıştırılmamıştır. Bu duruma katkı bulunan tüm politikalar sorumludur.
e)
Durum
böyle olmasına rağmen birileri Mayısta seçim hesapları yapıyor, bunlar tek
kelime ile ülkenin kuyusunu kazıyorlar. Ev, başlarına yıkılabilir. Suriye
politikasında Esad’ın ülkesine egemen olmasına yardım. Bunlar için, seçimleri
beklemek gerekmiyor.
Acil
demokrasi, hukuk, özgürlük: Bunlar bir uzlaşmaya ve normale geçişe tek
çaredir.
-13 Ekim 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder