Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

18 Haziran 2014 Çarşamba

İflasın Konmamış Adı

Önce merhaba sevgili okurlara. Yeniden başlamak için masaya oturunca, neye el atsa hepsinin elinde kaldığını görünce insan, acaba başlamasak mı diyor ve duruyor. Yok hayır, yazıişlerine “yazı gönderiyorum” mesajı gitti. 1 saat 20 dakikam var en çok. İktidarın her alanda yarattığı kaosun içinde debelenmeyi sürdüreceğiz.. Ülkeye bakın, 15 günde o kadar çok şey birikiyor ki, ülkenin bütün hallaçlarını toplasanız atmaya zaman bulamazlar. Katbekat.. katmer üzerine katmer. Hepsi, hırs, ihtiras üzerine kurulu. İktidarı için ülkeyi bütün tehlikelerin içine yuvarlamaya hazır bir güruhun demir pençeleri arasında sıkışmış bir devlet...
Kaç yıl oldu “Ülke üçe bölündü, bu benim ülkem değil” yazısını yazalı? Herşey orada yazılanları doğrular biçimde katmerleşerek gelişiyor...
***
Türkiye’yi Ortadoğulaştırmak, yaşadığımızen büyük siyasi körlüklerden biridir.
Ortadoğu, İslami dinci, köktendinci, mehzepçi, Allah ve dini kendisinden başka herkesin kafasını kesmek için kullananların bataklığıdır..
Millet olmayan, parçalanır ve yokolur... Herkes, bir yanıyla oynar, sağını solunu çekiştirir, nakşisini silahlandırır, sünnisinin tarafını tutar, alevisini ezdirir, selefisini vahabisini savaşa sürer, şiisine karşı sünni cephe veya tersini kurar..
Ezer, yönetir, öldürür, öldürtür; aptal kalabalık yığınlar ölür giderler, birileri de keyfini sürer!
Çağımız dinler- mezhepler değil uluslar çağı.. Bazı geri zekalı aydın kılıklı zevatın, ulus devlete- millet olmaya karşı savaş açmasına bakmayın siz...
Kapitalizm, uluslaşmanın ürünüdür. Millet ve vatan da, işte bu uluslar çağının gereğidir (*).
Mezhepler üzerine, din üzerine kurulan her siyaset parçalayıcıdır; bütünleştirmez. Hem içtekiler iktidarları ve milleti gütmek için; hem dış emperyalistler mezhepçiliği-dinciliği kaşır durur.. Oysa din, millet oluşumunun sadece unsurlarından biridir. Buna kafası basmayanlar, iktidarda oturur ve bin yıl öncesinin ümmet ümmet diye rüyasını çağrıştırır... İşte sonuç..
Laiklik, millet olmanın, ulus gibi davranmanın kaçınılmaz koşuludur. Zaten uluslaşma çağının baştacıdır laiklik. Bunu başınızdan attınızmı, b.ku yediniz demektir.
Aslında Ortadoğu’da, İslam ülkelerinde, uzun zamandır tu kaka edilen “Baascılık”, “Nasırcılık”, uluslaşma sürecinin ideolojileri olarak ortaya çıktılar.. Ama, süreç içinde, demokrasiyi ve laikliği içselleştiremediler.
Bugün bizde bazı kafası basmazların melanet olarak gördükleri, aslında uluslaşmanın ve kapitalistleşmenin bir parçası olan aydınlanma denen diğer bir “baştacı” düşünceyi de içselleştiremediler.
Millet gibi görünüp, ama millet olamamak.. İslam dünyasının temel sorunu budur ve bu nedenle de hep parçalanmaya mahkumdur.
Millet gibi görünüp millet olamayanlar, işte Irak, İşte Suriye ve diğerleri.. Mısır.
Ve onların safına itilmeye çalışılan Türkiye..
***
Irak, millet olamayınca unsurlarına bölündü. Çok ileri zekalılar, 2003’de, “Irak’a demokrasi götürüleceğini” yazarken ve Irak’a saldırının arkasına  geçerken, aslında bugün yaratılan manzaraya destek çıkıyorlardı, farkında değiller miydi? Bugüne değil, bugünkü eylemin, politikanın, 5-10 yıl sonrası yaratacağına bakacaksın. Bir de kendi kafanı kimseye ödünç vermeyeceksin!
Türkiye, Irak ve Suriye sarmalına dolandı..
Bir domino taşı oldu ve potaya girdi, sokuldu..
Böyle giderse eğer, devrilmekten kurtuluşu çok zor gibi. Türkiye parçalanacak ve küçülecek.
Dinci muhterisler, yazılı medya ve siyasi yandaşları, destekçileri ile birlikte, milleti millet olmaktan çıkardı.
Doğan Kuban bunu daha sert dile getiriyor bu Cuma yayınlanacak CBT yazısında.. Bayrak bağlamında..
***
Bayrak, tarihin en yüksek simgesellik düzeyidir. Entelektüel düzeyde tartışılabilir. Fakat toplumsal ve politik düzeyde tartışılamaz. Bu tartışıldığı zaman bir toplum kendi tarihi varlığını yitirmiş demektir. Yaşamı çok soyut entelektüel düzeyde algılayıp bütün toplumsal simgesellikleri reddetmek, düşünce düzeyinde olabilir. Ama bunu Ayasofya önünde namaz kılanlar ya dağlara bayrak resmi yapanlar, gemisine-arabasına, elçiliğine bayrak asanlar kabul edemezler.
Komutanlar, devlet başkanları son bayrak olayı konusunda araştırma yapıyorlarsa, kendi tarihi ve toplumsal konumlarını da araştırsalar iyi olur. Bu bir adli vaka değildir.
Türkiye’de bayrağa saldırı, dengesini yitirmiş devleti tehdit eden bir olaydır. Değil Amerikan ya da Fransız bayrağı ile oynamak, siz Avrupa da bir kent simgesi, bir aile armasıyla bile oynayamazsınız.”

Neyse, yarın bakalım ne yazarız..
--15 Haziran 2014 Pazar / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder