Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

27 Mayıs 2014 Salı

Düşen Bir Lider Portresi -2 / Önemli olan Yüzde 43 ile ne yaptığınızdar

1) Der Spiegel dergisi, Almanya’nın en etkili bir iki yayın organıdır ve dünya çapında tanınır. Soma üzerine yazdığı habere “Erdoğan Cehenneme kadar yolun var” benzeri bir başlık koydu. Erdoğan ve adamları ortalığı yıktı. Bir dergi nasıl böyle bir başlık koyarmış. Muhabir Hasnain Kazım’a yüzlerce tehdit. Spiegel (Ayna) muhabirini Türkiye’den çekmek zorunda kaldı.. Erdoğan Köln konuşmasında Cehennemin yolunu nereden biliyorlarmış diye sordu ve Spiegel’i hedef gösterdi yine..
Asında ne olmuştu? Cehenneme kadar yolun var, başlığı tırnak içindeydi.. Yani derginin kendi başlığı değildi. Bu sözü, gazeteciye Soma’da bir madenci söylemişti; eh ilgi çekici bir laftı, 301 arkadaşlarını kaybetmiş madencilerin içinde bulunduğu duyguyu çarpıcı bir şekilde dile getiriyordu ve hooop haberin başlığına oturmuştu.,
Somalı madenci demek ki Erdoğan’ı -iktidarı sorumlu görüyor. Başlık da bunu net ifade ediyor.. Biri bunu beğenir başlık yapar, bir başkası beğenmez... RTE’nin bam teline dokunmuş olabilir, eeeee en sorumlu mevkide oturacaksın, madendeki katliama senin yönetim biçimin yol açacak, can acısıyla yapılan eleştiriye de sinirleneceksin. Nerede bu bolluk! (Diktatörlüklerde!)
2) Erdoğan sakın millete bir “dış düşman” göstermek için Spiegel ve Almanya’ya bindirmiş olmasın?! “Türkiye’ye parmak sallama dönemi bitti” sözlerini Avrupa’lı politikacı iplemez, ama RTE’nin hedefi de zaten “Türkiye boyun eğmez yabancıya... büyük lider..” havası-tatavasıyla, Cumhurbaşkanlığı seçimi için propaganda yapmak.. Bu amaçla orada!
RTE, Almanya ile Türkiye’yi de birbirine düşürür. Zaten Almanya’da kamuoyu, iktidar muhalefet medya, hepsiyle siperlere girilmiş durumda. Gezi’yi Almanlar “tezgahladı”, Okmeydanınında cinayetleri Almanlar kışkırttı (MİT’in rolü ne orada?!), 3. Köprüyü de sabote ediyorlar (!).. Akıllara ziyan, yalan üzerine kurulu bir propaganda makinesini çalıştırıyor iktidar ve adamları.. Almanlar bunların arkasındaki RTE’nin yüzünü görmüyor mu?!
RTE onlara Hitler’i anımsatıyor, ama Almanlar da karşılarında demokratlığın zerresini bulamadıkları Erdoğan’da, Hitler’den güçlü esintiler görüyor ve tüyleri diken diken oluyor..

ÖNEMLİ OLAN YÜZDE 43 İLE NE YAPTIĞINDIR
3) Erdoğan’ın dünyaya muhalefete karşı en büyük kozu yüzde 43. “Saygı gösterin” diyor. Bu yüzde 43’ün de her geçen zamanda aşağı indiğini görelim. Ama kimse Erdoğan’a yüzde 43 oy aldı diye saygı duymak ve göstermek zorunda değildir. Millet, insanlar, bu yüzde 43 oy ile ne yaptığına bakıyor!
En basitinden, son yaşadıklarımız çerçevesinde:
* Madencileri on para için ölüme gönderen sistemi mi kuruyor?
* Polise “nasıl sabrediyorsun anlamıyorum” sözleriyle çek tetiği arkandayım talimatı mı veriyor? (Adamları da hemen arkasından, maskelileri polis vurup öldürmeli dedi -Kocaeli Bld. Bşk Yardm-; ve Ya eşek gibi sessizce bu ülkede oturacaksınız, ya da defolup gideceksinizstanbul Kızılay Şube Md.; Binali Yıldırım’ın kardeşi).
Aslında hepsi RTE’nin düşüncelerini hem diye getiriyor hem tercüman oluyor.
· Muhalefet liderini parmağıyla göstererek tehdit mi ediyor kürsüden..
· Ve halkını ezmek için daha güçlü TOMA-2’ler mi ısmarlıyor.. Polis devletini zırhlıyor mu.. MİT yasası ile iktidarına karşı çıkacakların canına okumaya mı hazırlanıyor..
Bir iktidar altında, insanların canının beş paralık değeri yoksa, maden zehirlenerek veya sokakta patır patır vurulup  öldürülüyorlarsa... muhalefeti yok sayıyor ve türlü çeşiti yalanla yok etmeye çalışıyorsa...
Aldığın yüzde 43 oyuna da, demokrasi, insan hakları, siyasi özgürlükler vb açısından beş para değer verilmez..

BU BENİM İŞİM, KENDİNE BAK DÖNEMİ ÇOKTAN BİTTİ
Haaa, şu basın özgürlüğünü eksik bırakmayalım: İktidarın adamları utanmazca, Yazgülü’yü ve Yılmaz Özdil’i katillerine veya katil adaylarına hedef gösterdiler ya.. Bir başbakan diyebilir mi: “301 şehidimize bu hakaretleri yapanların yüzüne 77 milyonun tükürmesi lazım...
Eee bunu da derse, kimse onun yüzde 43’üne bakmaz...
Karşısında sadece, aldığı oya dayanarak, herkesin canına okuma hakkını elde ettiğini düşünen ve bunu da adın adım gerçekleştiren Hitler’den esintiler görür ve tarihteki yerine oturtur.
Yazgülü doğru söylüyor: Patronun kazancı uğruna 301 canımız gittiyse, bunu dile getirmenin birbiri yolundan birini söylemiş. “Boku bokuna” dememiş Bay RTE, Patronun kazancı uğruna demiş.. Doğru söylemiyorsunuz... Çarpıttığınız Özdil bahanesiyle Basın özgürlüğüne bindirdiğinizi de bütün dünya anlamıyor mu?
Dünya çok küçüldü. Bu benim işim, sen kendine bak, dönemi biteli çoook oldu..
Ne Soma’daki cinayet üzerindeki sorumluluğunuzu, madencilere şehit ünvanı vererek ve medyaya saldırarak üzerinizden atabilirsiniz.. Ne de, polis nasıl sabrediyoruz dedikten sonra, öldürülen gencin babasına telefon ederek halkla ilişkiler yapmakla, düşüşünüzü durdurabilirsiniz..

--26 Mayıs 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

1 yorum:

  1. (İLERİ DEMOKRASİLERDE) DEKAN, REKTÖR, CUMHURBAŞKANI SEÇİMLERİ:

    Sayın Rektör adayları ve YÖK. adayları; bilindiği gibi ileri demokrasilerde ve üniversite demokrasilerinde; rektörler de dekanlar ve bölüm başkanları gibi layık elemeler ve seçimler sonucunda iç hiyerarşilerle gelişerek profesyonel bir örnek model denemesi başarırlar. Zaten asıl hedefin ileri demokrasi örneği olarak cumhurbaşkanının rektörlerce seçilmesidir.
    YÖK. MGK. ilişkilerinde de doğal durum aslında sanayileşme sürecinde mühendislik araçlarını, gereçlerini kullanan orduda da; bu süreç geç de olsa başarı ile tamamlandığı için, tersine kurulup işliyor görünen bu durumun da emirleri subaylara yedek subayların ve onların sivil amirlerinin verilme gerçeğini düzeltmektir.
    Dekanların, rektörlerin; üniversite içinde kendi aralarında değil de cumhurbaşkanınca seçilmelerini ciddi bir itiraz olmadan kabul etmeleri maalesef Türkiye çıkışlı, kaynaklı olarak oluşan dünyadaki üniversite enflasyonunu daha da çirkin şekilde çoğaltıp bütün dünyanın üniversite olarak ilanının kabulünü şimdiden gerçekleştirmektedir. Benzeri de facto fiili yanlışlıklar olarak cumhurbaşkanlarının mesleki derneklerin, vakıfların başkanlarını da seçmesi daha kötü saçmalıklara, yanlışlıklara neden olabilir.
    Ülkede temel bir özetle 12 eylül sonrasında açılmakta olan eğitim fakültelerinin öğretim üyeleri ve öğretim görevlileri, personelleri; Brehtyen ve eşitlikçilik mantıklarıyla öğreterek öğrenmesi lüksü ve riskleri içinde o ilin en geri, cahil insanlarından seçilebilmektedir.
    Saygın, seçkin kamuoyunun bilmesi, müdahale etmesi gereken bu bilinçli, fiili, kasti durumlarda gerçek demokrasilerde; böyle seçilmiş ve seçilmekte olan dekanlar, rektörler, cumhurbaşkanları geçersiz olarak sayılmayabilmektedir.

    google.com/+değeriskender

    YanıtlaSil