Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

4 Ocak 2011 Salı

“Büyük Sessizlik” İsteği, “Siyasal Hukuk” ve İki Örnek


Erzincan'ın bir zamanlar başsavcısı Cihaner'e nasıl bir komplo kurulduğu ayan beyan ortaya çıktı! Bu komplo zaten başından itibaren biliniyordu, yazılıp çiziliyordu, da, şimdi yasal olarak da belgelendi!
Ülkemizde epey zamandır normal, tarafsız ve bağımsız hukukun yerini artık “İdeolojik Hukuk”, “Siyasal Hukuk”, “Gütme Hukuk” aldı. Bırakınız Ergenekon, Balyoz gibi davaları, İlhan Cihaner ve Hanefi Avcı olayları da, bu yeni hukukun saf uygulamalarıdır...
Cihaner, İsmailağa Cemaati hakkında, yasadışı işler vb görünce soruşturma açtı.. Cumhuriyet savcılığın, savcılarının görevidir!
Savcıya tepeden, bakanlıktan dediler ki, yapma, uğraşma cemaatçilerle! Ama Cihaner iktidar savcısı değil Cumhuriyet savcısı olduğunun bilinciyle hareket edince, tezgahı kurdular! Soruşturulan olayın savcının yetki alanına girmediğini ilişkin bir kompla hazırladılar. Cemaatçilerin silahlı olduklarına ilişkin bir “ihbar mektupu” yazdılar, iktidarın emini özel yetkili savcı, bu silah/ çete işi, benim görev alanıma girer, diyerek dosyayı Erzurum'a aldı.. Bu bir yılı aşkın zaman önce oldu!.. Şimdi de özel yetkili savcı, “aaa, bunlar silah ve çete işiyle ilgili değilmiş, diyerek, dosyayı genel savcılığa gönderdi!
Bu dosya alımı /verimi arasındaki zamanda, İlhan Cihaner'in “defteri dürüldü”:  Hakkında dava açıldı, Ergenekonlukla suçlandı, yetmez ama evetçilerin yeni HSYK'nca başsavcılıktan alındı, düz savcılığa indirildi ve memleketin birine sürüldü!
***
Cihaner olayı bir örnek olay olarak tezgahlandı: Yani bütün savcı ve yargıçlar için mostralık! Diğerlerine ders olsun, kimse iktidarın sözü dışına çıkmasın; özellikle iktidarın kapsama alanı içine girecek, siyasi/deolojik, dini, ekonomik vb gibi “suç” konusu işlere bulaşanlar hakkında, savcılar ve yargıçlar öyle kendiliğinden hukuk mumuk uygulamaya kalkışmasınlar!
Bir başka, herkese ders olacak “örnek dava” da, Fethullahçıların devlet içindeki adamlarını ve faaliyetlerini açığa çıkartan Haliçteki Simonlar kitabının yazarı, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın başına örüldü; dinleme kasetleri kondu bürosuna.. Kitabında hakaret var denilerek de bir kaç dava açıldı. Üstelik, bir terörü örgütünün adamı olmak iddiasıyla da dosya açıldı!
Hanefi Avcı da, emniyet ve geniş anlamda devlet bürokratlarına ders olacaktı!
İktidar, denetimi altındaki bütün kurumlarda, devletin içinde, adalette, emniyette ve her yerde “büyük sessizlik” istiyor.
Büyük sessizliği sadece devlet kurumlarında istese!
Medya'da da, işverenler cenahında da, üniversitelerde de, gençlikte de, vb...
***
İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı içinde bütün bu komplolar için büyük bir işbirliği var! Görülmemiş bir uyum!
Bu, Avcı'nın, neredeyse tüm kurumlar için sözünü ettiği “imam”ların uyumu, eşgüdümü mü? Meseleyi çok basite indirgemiş oluruz, bakanlıklararası tepeden büyük uyum söz konusu! 
Kim bu tezgahçılar? Bilmiyorum tabii ki, biz sadece siyasal analizciyiz, kral çıplak demek için gözlem yapıyoruz. Bu konularda “cinayet ipuçları”nı arayıp bulmanız ise hiç gerekmiyor, çünkü bütün ipuçlarının hepsi ortada, bize ise sadece körlerin gözüne sokmak kalıyor!
Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı kompoluc diyemem, çünkü bakanlıklar birer tüzel kişilik; ama tezgahların Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nda kotarıldığı açık.
Bakanlığın başında Bakan Sadullah Ergin var. Diğerinde de, öğrenciler kendilerine dövdürülmüş süsü veriyor, yerlere atılıyorlar.. diyen Beşir Atalay...
 Bakanlığın bilgisi olmadan, “aşağılarda” bu tür gözdağı verme tezgahları örülebilir mi?
***
Bütün bu nedenlerle, arzulanan “büyük sessizliğin” sağlanması için, geçen yılın en önemli olayı olarak, iktidarın hukuk alanında yasal/anayasal değişiklikleridir diyorum. Yüksek Yargı'da gerçekleştirilen anayasal karşı darbe, geçen yılın en bir numarasıdır! Yetmez ama evetçiler, ne bahaneleri olursa olsun, veya isterlerde saf ve aldatılmış vatandaşlar olsunlar,  çağdaş hukuk ve demokrasiden saparak, ülkeyi ve kendilerini büyük bir vebal altına sokmuşlardır!..
İktidar, başından beri hukuka ve adalete karşı, zaten büyük bir komplo içindeydi!
İktidar artık adaleti tamamen biçimlendirmiştir. Yani, sistem, mekanizma, anlayış olarak.. Şüphesiz ki sistemde Cumhuriyet hakimleri ve savcıları vardır ve hep olacaktır!
Ama artık bundan sonra esasta, “siyasi hukuk”, “siyasi adalet”, iktidar hukuku ve adaleti dağıtılacaktır!  
İnsanların toplumun defteri, artık bu hukukla dürülecektir!
Herşey “yasal” olacak veya yasal kılıflara sokulacaktır! Yargılanmadan, hüküm almadan, insanları 5 - 10 yıl  hapiste tutmak da yasal olacaktır!
Herşey yasalsa, mesele yoktur! Mahkemeler o taktirde, normal adaleti dağıtmaktadırlar! 
Yasaların ve uygulamaların, demokratik, hukuki, çağdaş olup olmamasının ise bir önemi yoktur!
Hukuki karşı devrim gerçekleştirilmiştir..
2011 seçimlerinde daha yüksek bir oyla iktidar olurlarsa, artık tam bir siyasal karşı devrimden söz edeceğiz..
---
3 Ocak 2011 / Bilim ve Siyaset –Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder