CBT
Gündem, Sayı 1481, 7 Ağustos 2015
Evet
bu başlık kendi türümüze dışarıdan bakıyor. Zor bir şey, ama insan beyni çok
yönlülüğü ve plastisiteliği sayesinde bu fırsatı sunuyor, isteyene tabii.
Şimdilik insan dışındaki canlıların, bize en yakın memeliler dahil,
“kendilerine” bakabildiklerine ilişkin elimizde bir bilgimiz yok. Bu “kendine
bakma” yeni değil. Doğaya bir bütün olarak bakan ve insanı onun bir parçası
olarak gören herkes yapıyor zaten.
Ne
doğa içinde tahribatçı, yıkıcı, yokedici özelliğimiz kaldı dışa vurulmadık; ne
de bencilliğimiz, çıkarcılığımız, herşeyi kendine yontuculuğumuz.. Ve kısa
vadeli yaşamımız ve bunun gereği olarak da kısa vadeli bakış açımız ve çıkar
koruyuculuğumuz. İnsanoğlu’nu, belki de daha doğrusu en başta erkekoğlunu yerden
yere vuran araştırmaların veya makalelerin pek çok olduğunu biliyoruz…
Bugün
kapak konumuzdaki yazıyı okuyunca olayı yeniden düşündüm. Bir de önüme şu haber
geldi: BM’ye göre 2100 yılında dünya nüfusu 11,2 milyar olacak. Çekirge sürüsü
gibi. Her yeri istila eden, herşeyi bozan, darmadağın eden, üstüne üstlük
öldürerek ortadan kaldıran bir tür. 70 bin yıl önce Afrika’dan dünyaya yayılan Homo
sapiens’in bu büyük istilacı ve yokedici yönünü iki özelliğine borçlu olduğu
söyleniyor:
*
Kendi aralarında olağanüstü bir işbirliği yeteneği, bu özellik evrimsel bir
kazanç, genetik bir özellik. Bu sayede “Homo sapiens dışı” her türlü canlıya
karşı bir dayanışma ortaya çıkıyor, dünyayı istila edebilmeyi de buna borçlu.
Bu işbirliği başka bir özellik daha geliştirdi:
*
Düşmanı, yoketmek için mızrak, ok gibi, daha sonra diğer ateşli silahlar gibi uzaktan
fırlatılan silahları icat etmesi de, bu istilacılığını hızla gerçekleştirmesini
sağlıyor.
***
Tüfek
icat oldu, mertlik bozuldu denir ya, “mertlik” taa o zamanlar, düşmanı uzaktan
vurmaya başlamakla bozulmuş. Bu genetik ve evrimsel özellik, bugün de aynen
sürüyor. Pusu kurmak, arkadan (kalleşçe!) vurmak ve yoketmek, uzaktan tüfekle
öldürmek insanın genetik özelliği. Yasa ve düzenle bu evrimsel habis ruh ne
kadar denetlenmeye çalışılsa bile, işliyor. Güçlü zayıfı vuruyor. İlkel gen,
kadını öldürüyor.
Homo
sapiens bir yandan da kendi içinde grup çıkarları için çatışıyordu, nedeni
yiyecek stoklamak ve bölgelerini korumak. O zamanlar “Bol ve sürdürülebilir bir
miktara sahip kaynakların söz konusu olduğu durumlarda, gruplar arası
çatışmalar daha şiddetli ve acımasız bir yol izliyordu.”
Bugün
de değişen bir şey yok, Ortadoğu’ya bakın anlayın: “Etnik gruplar ve ulus
devletler, petrol, su ve zengin tarım toprakları gibi bol ve öngörülebilir
kaynakları tehlikeye girdiğinde” çatışıyor. Üstelik en vahşice, bir halkı
yokedesiye, ülkeleri parçalamasına.. Tabii buna pazarlar üzerindeki egemenliği
de katalım.
Burada devreye, insanlardaki, rakibini-düşmanını
“ötekileştirme geni” devreye
giriyor. Neanderthalleri de “bu genleri” sayesinde ortadan kaldırdılar. Aslında
bu “ötekileştirme geni”, birbirlerini yoketmede de devreye giriyor. Yani bir
soykırım söz konusu. Amerikalı Kızılderililer öyle yokedildi.. Tüm
imparatorluklar ve büyük devletler tarihte “ötekilerin” yokedilmesi üzerinde
yükseldi. Tarih, Homo sapiensin katliamları ve soykırımları ile de
açıklanabilir.
Bugün
Ortadoğu’da devletleri parçalayıp yoketmek de bir tür soykırım değil mi?
Yabancı “uygar” istilacıların, örneğin Ortadoğu’da birkaç milyon insanın
öldürülmesinden zerre kadar üzüntü duyduğunu düşünen var mı?
***
11.2
milyar insana doğru gidiyoruz, yani istila sürüyor.
Doğayı,
“ötekiler”i yoketmeye devam.
Doğa
adına “ötekiler” yurt savunmasına geçtiler.. Olaya bir de buradan bakın ve bu
açıdan bir kaç yazıyı daha bekleyin gelecek sayılarımızda.
Haftaya
Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder