CBT sayı 1483, 21 Ağustos 2015
Önceki hafta kapak konumuz “İnsan: Şiddetli Varlık”tan sonra bu
hafta da, konuya yakın ama insan evrimi açısından ilginç bir tartışmayı ve
farklı görüşleri gündeme getiriyoruz: İnsan
evrimi sona mı erdi?! Beş açıdan bu konuyu okuyacaksınız. Her görüşün ciddi
ve bilimsel bir yönü var.. Tabii en ilginci ve tartışmalı olanı insan evriminin
artık sona erdiği ve Darwin’in “doğal seçilim” ilkesinin
günümüz dünyasında artık işlemediği ve insan türüne avantaj sağlayacak ortamı,
kuşaktan kuşağa geçme özelliğini kaybettiği şeklinde.
Eğer mutasyonların insan türüne bir avantaj sağlayamayacak
bir durum ortaya çıktıysa, bunun zaman içinde yayılması ve hakim duruma gelip
“normal özellik” kazanması mümkün olmayabilir. Bir özelliğin hakim duruma
gelmesi ancak çevresinden izole popülasyonlarda oluşuyor.. Şimdi dikkat:
Küreselleşen ve kendi içinde durmadan melezleşen insanda, “belirgin bir
mutasyonun gen havuzunda yer alma olasılığı” ve egemen özellik haline gelme
olasılığı azalıyor... (Kendi içine kapalı, dini inançları ve azınlık konumları
nedeniyle kendi içinde evlenip çoğalan topluluklar?!)
İnsan
za
ten yok oluyor, evrimin önemi mi kaldı mı?
Neyse siz bu tartışmayı orta sayfamızda
izleye durun, bizim ofiste konu üzerine neler konuştuğumuza değineyim.
İnsan türünde evrim durdu mu, yoksa
durmadı mı gibi tartışmaların bir anlamı mı kaldı dünya için? Bu konu tartışma
konusu olmaktan çıktı. Çünkü insan türünün dünyada yaşama-var olma olanakları
giderek azalıyor. Boş boş konuşuyoruz! Bencil insan ve kurduğu ekonomik düzen,
dünyayı tüketiyor, dünya ile birlikte kendini de.. Dünya iklimini değiştirmeye
başladı, yaşam olanakları sınırlanıyor. Tüketici, yok edici, bozucu niteliği
insanın, dünyanın sonunu getirecek.. Evrim mi kalacak..
Ne dersiniz?!
Yoksulların
zenginlere saldırısı
Yüzyıl sonunda 11, 2 milyar insandan
bahsediyoruz.
Yoksulluk, kötü yaşam, susuzluk, savaş,
hastalıklar, çevre ülkelerinden merkez ülkelere saldırıya dönüştü. Merkez
ülkelerin (zengin, ABD-AB) çevre ülkelere yaptığı kötülükler, sömürüler;
sürdürdüğü birbirine kırdırma savaşları, bir insan seli akını saldırısıyla
zenginlere geri dönüyor. Özellikle Akdeniz havzasında Avrupa’ya akını yarattı.
Avrupalı tuzu kurular, iki politikaya
odaklandı. İlki: Ulaştıkları refah
düzeyini nasıl koruyacakları derdiyle uğraşıyorlar.. Bunun için dünya sömürü
mekanizmasının işlemeye devam etmesi şart. Böl parçala, yoksullaştırma,
kaynakları talan etme, pazarlarda egemenliklerini sürdürme, siyasi ve ekonomik
yöntemlerine aynen devam..
İkincisi ise, bu göç
selini durdurmak için, insan taşıyan motorları - gemileri bulundukları şerlerde
vurma ve işe yaramaz hale getirme politikası.. AB resmen bunu kararlaştırdı. Bu
arada Akdeniz insancıklara mezara dönüşüyor. (Geçmişteki savaşlarda da böyle
değil miydi!)
Geçen hafta TV’de bir görüntü gözlerimin
önünde. Siyah gözlüklü, esmer yuvarlak yüzlü, iyi giyimli, zengin olduğu belli
bir mülteci kadın, Yunanlı yetkililere bağırıyor: Avrupa’ya gideceğiz, gereğini
yapın, hadi!
Kim bilir, servetini transfer etmiştir, şimdi de kendini transfer etmeye
çalışmaktadır! Mal ve can birlikteliğini sağlama derdinde!
Avrupa’da nüfus artışı durmuş, açıkgöz
Avrupalılar, tabii Almanya başta, mülteciler arasından seçmece göçmen avı
peşinde. Topluma öncelikle hemen katkı sağlayacak nitelikli ve daha genç nüfus
arayışı..
İnsanlık
çarpışmaya gidiyor
İnsanlık büyük bir çarpışmaya gidiyor,
dersek fazla bir öngörüde mi bulunmuş oluruz.
Kaynakların ve dünyanın tükenmesi, bu
çarpışmayı hızlandıracak, yakınlaştıracak.
Durumu sadece bilim ortaya koyuyor, ama
milyarlarca insan arasında sesi kaybolup gidiyor. Toplumlar, iktidarlar,
kurdukları ekonomik düzene olan neredeyse mutlak bağımlılıkları nedeniyle,
bilimin sadece para kazandıracak, teknolojiye dönüşecek yüzüyle, yönüyle
ilgileniyor. Dünya batıyor diyen bilimin sesine para babası muhafazakar
Amerikalılar hayır batmıyor, uyduruyorsunuz diyor.
Dünya ve tüm kaynaklar şirketlerin
emrine, eline verilmiş: Soy, bitir, kazan, kazandır, dünyayı ve insanı öldür..
Dur durak yok. Para para para..
Gördüklerimiz ve yaşayacaklarımız,
görecek ve yaşayacaklarımızın sadece birer ön habercisidir dersek,
geleceğe kötümser mi bakmış oluruz.
Yoksa gerçekçi mi.
Bencil, çıkarcı insan, dünya ile birlikte
kendisini de eritip bitirdiğinin farkında değil ve olmayacaktır..
Peki evrim bunun neresinde?
***
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak
dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder