Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Rennan Pekünlü olayı: Bir komplo daha AİHM’de / Magna Carta’nın 800. Yılı ve Türkiye

CBT Gündem yazısı, Sayı 1476,  3 Temmuz 2015

Başları türbanlı olduğu için hocanın kendilerini derslere sokmadığı yalanıyla bir kaç kız öğrencinin şikayet ettiği Astrofizik profesörü Rennan Pekünlü, İzmir’de mahkum edilmiş ve 4 ay hapis yatmıştı. Oysa Pekünlü, Rektörlüğün talimatı gereğince türbanlarıyla derslere giren öğrencileri sadece fotoğrafla saptıyordu. Derse sokulmayan kimse de yoktu. Uyduruk iddialarla verilen mahkumiyet kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürüldü. Mahkeme başvuruyu kabul etti ve Türk Hükümeti'nden savunma istedi (17 Temmuza kadar!).
Pekünlü’nün avukatı Murat Fatih Ülkü, Halen yürürlükte olan Anayasa Mahkemesi’nin 3 kararına göre, türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmesi, buna izin veren düzenlemeler ve uygulamalar Anayasa’ya aykırı. Bu durumun eğriliği-doğruluğu ayrı bir konu. Hukuksal gerçek bu. Prof. Esat Rennan Pekünlü, Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamak istedi,  türbanla üniversitelere girmek isteyen öğrencileri uyardı ve tutanak tuttu diye, 2 yıl 1 ay hapis cezası almış, karar kesinleşmiş, sonrasında da Prof. Pekünlü cezaevine girmişti,” diyor.
Ülkü, bireysel başvuru yaptıkları Anayasa Mahkemesi’nin “bu olayın benim içtihatlarımla ilgisi yok” dediğini ve kendi içtihadını yok saydığını anlattı: “AİHM, yapılan başvuruyu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. md.si (cezaların yasallığı/kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi) ve 8. md.si (özel hayatın ve aile hayatının korunması) çerçevesinde kabul edilebilir olduğuna karar verdi…”
AİHM’de bir kez daha Türkiye’ye hukuk, a’dan z’ye tartıya çıkıyor!
Üniversite siyasetin boyunduruğuna vurulunca, böyle olaylar yaşıyoruz. Öncelikle siyasetin üniversitelerde rektör atamalarına son vermeli ve üniversiteleri özgürleştirmeli..
***
Magna Carta’nın 800. Yılı ve Türkiye

Mesele hukuk ve insan haklarından açılmışken: Magna Carta’nın (Büyük Ferman) 800.yılına değinelim:
15 Haziran 1215, siyasi ve toplumsal tarihte bir dönüm-dönüşüm noktasıdır. O tarihte İngiltere’de asillerin krala isyan etmesi sonucu, kralın yetkileri yeniden düzenleniyor, asiller sınıfı siyasi hak ve özgürlükler kazanıyor.. Kralın yetkileri ilk kez bir anlaşma ile kısıtlanıyor. Kral yasalara uygun davranma sözünü veriyor. Ferman’da yer alan bir maddeye göre, Kral bu anlaşmanın herhangi bir maddesine uymadığı taktirde, bütün mal varlığına el konacaktı.
39.madde en önemli maddelerden biridir çünkü bugünkü hukuk sisteminin temelleri atıldı: “Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.”
Kral John, Magna Carta’yı kabulden bir ay sonra Papalığa başvurarak, bu anlaşmaya uymasının mümkün olmadığını belirterek, anlaşmayı iptal etmesini isteyecekti. Papa da Magna Carta’yı iki ay sonra yok hükmünde sayacaktı!
Magna Carta, şüphesiz yüzyıllar boyunca gündemde olmadı, ama toplumların gelişim süreci içinde bugünkü insan hak ve özgürlüklerinin, modern demokrasinin anası sayılıyor. Ingiltere anayasal hukukunun bugün en önemli kaynaklarından biridir. 1948’de Birleşmiş Milletler’in insan hakları bildirgesi de, Magna Carta’nın tüm insanlığa ait olduğunu ilan eder. Avrupa İnsan Hakları Anlaşması da, Magna Carta’ya gönderme yapar.
Türkiye’de ise, anayasada bulunmasına ragmen, insan hak ve özgürlüklerinin pratikte gerçekleşmesi bile hala siyasal iktidar tarafından engellenmektedir.
Siyasal iktidarı seçimle bile olsa ele geçirdikten sonra, anayasayı hiçe sayarak keyfi bir şekilde ülkeyi yönetmeye kalkışan muktedirlere karşı mücadele edilen bir ülke konumundadır Türkiye.
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..


Düzeltme: Dergimizin 1474’üncü sayısında yayınlanan Prof. Dr. Ayhan Ulubelen, Prof. Metin Balcı’nın emekliliği üzerine yazısında yanlışlıkla “Hacettepe Üniversitesi” yazmıştır. Doğrusu ODTÜ olacaktır. Düzeltir özür dileriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder