Başları türbanlı olduğu için hocanın kendilerini derslere sokmadığı
yalanıyla bir kaç kız öğrencinin şikayet ettiği Astrofizik profesörü Rennan
Pekünlü, İzmir’de mahkum edilmiş ve 4 ay hapis yatmıştı. Oysa Pekünlü,
Rektörlüğün talimatı gereğince türbanlarıyla derslere giren öğrencileri sadece
fotoğrafla saptıyordu. Derse sokulmayan kimse de yoktu. Uyduruk iddialarla
verilen mahkumiyet kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürüldü. Mahkeme
başvuruyu kabul etti ve Türk Hükümeti'nden savunma istedi (17 Temmuza kadar!).
Pekünlü’nün avukatı Murat Fatih
Ülkü, “Halen yürürlükte olan Anayasa Mahkemesi’nin 3 kararına
göre, türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmesi, buna izin veren düzenlemeler
ve uygulamalar Anayasa’ya aykırı. Bu durumun eğriliği-doğruluğu ayrı bir konu.
Hukuksal gerçek bu. Prof. Esat Rennan Pekünlü, Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi
kararlarını uygulamak istedi, türbanla üniversitelere girmek isteyen
öğrencileri uyardı ve tutanak tuttu diye, 2 yıl 1 ay hapis cezası almış, karar
kesinleşmiş, sonrasında da Prof. Pekünlü cezaevine girmişti,” diyor.
Ülkü, bireysel başvuru yaptıkları Anayasa
Mahkemesi’nin “bu olayın benim
içtihatlarımla ilgisi yok” dediğini ve kendi içtihadını yok saydığını
anlattı: “AİHM, yapılan başvuruyu Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. md.si (cezaların yasallığı/kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi) ve 8. md.si (özel hayatın ve aile hayatının korunması)
çerçevesinde kabul edilebilir olduğuna karar verdi…”
AİHM’de bir kez daha Türkiye’ye
hukuk, a’dan z’ye tartıya çıkıyor!
Üniversite siyasetin boyunduruğuna vurulunca, böyle olaylar yaşıyoruz.
Öncelikle siyasetin üniversitelerde rektör atamalarına son vermeli ve üniversiteleri
özgürleştirmeli..
***
Magna Carta’nın 800. Yılı ve Türkiye
Mesele
hukuk ve insan haklarından açılmışken: Magna
Carta’nın (Büyük Ferman) 800.yılına değinelim:
15 Haziran
1215, siyasi ve toplumsal tarihte bir dönüm-dönüşüm noktasıdır. O tarihte
İngiltere’de asillerin krala isyan etmesi sonucu, kralın yetkileri yeniden
düzenleniyor, asiller sınıfı siyasi hak ve özgürlükler kazanıyor.. Kralın
yetkileri ilk kez bir anlaşma ile kısıtlanıyor. Kral yasalara uygun davranma
sözünü veriyor. Ferman’da yer alan bir maddeye göre, Kral bu anlaşmanın
herhangi bir maddesine uymadığı taktirde, bütün mal varlığına el konacaktı.
39.madde en önemli maddelerden biridir
çünkü bugünkü hukuk sisteminin temelleri atıldı: “Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke
kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden
tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun
dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun
zarara uğratılmayacaktır.”
Kral John,
Magna Carta’yı kabulden bir ay sonra Papalığa başvurarak, bu anlaşmaya
uymasının mümkün olmadığını belirterek, anlaşmayı iptal etmesini isteyecekti.
Papa da Magna Carta’yı iki ay sonra yok hükmünde sayacaktı!
Magna
Carta, şüphesiz yüzyıllar boyunca gündemde olmadı, ama toplumların gelişim
süreci içinde bugünkü insan hak ve özgürlüklerinin, modern demokrasinin anası
sayılıyor. Ingiltere anayasal hukukunun bugün en önemli kaynaklarından biridir.
1948’de Birleşmiş Milletler’in insan hakları bildirgesi de, Magna Carta’nın tüm
insanlığa ait olduğunu ilan eder. Avrupa İnsan Hakları Anlaşması da, Magna
Carta’ya gönderme yapar.
Türkiye’de
ise, anayasada bulunmasına ragmen, insan hak ve özgürlüklerinin pratikte
gerçekleşmesi bile hala siyasal iktidar tarafından engellenmektedir.
Siyasal
iktidarı seçimle bile olsa ele geçirdikten sonra, anayasayı hiçe sayarak keyfi
bir şekilde ülkeyi yönetmeye kalkışan muktedirlere karşı mücadele edilen bir
ülke konumundadır Türkiye.
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak
dileğiyle..
Düzeltme:
Dergimizin 1474’üncü sayısında yayınlanan Prof. Dr. Ayhan Ulubelen, Prof. Metin
Balcı’nın emekliliği üzerine yazısında yanlışlıkla “Hacettepe Üniversitesi”
yazmıştır. Doğrusu ODTÜ olacaktır. Düzeltir özür dileriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder