Ortada iki lider ve iki ayrı strateji
var. Çarpışıyorlar, farkında mısınız? İlki, Cumhurbaşkanı bütün ipleri elinde tutuyor. Hükümet mi kurulacak,
seçime mi gidilecek, tek karar odağı durumunda.
Davutoğlu ise koalisyon
görüşme ve kurma çalışmalarına hakim olmaya çalışıyor. Türlü çeşitli
söylentiler arasında çıkışını yapıyor: benim ağzımdan çıkmayan hiç bir şeye
inanmayın... Koalisyon kurulacak mı, kimle kurulacak, uzun ömürlü mü
olacak, yoksa bir seçim hükümeti mi.. Temel çatışma konusu.
Şimdi nedenlerine ve gerekçelerine
bakalım. Önce RTE’nin kesin pozisyonu. Ne yapmak istiyor?
RTE:
4 yıl koalisyona tahammülü yok
1) Çünkü böyle bir hükümet yetkilerini sınırlar,
Beştepe’ye itilir. İster MHP ister CHP ile kurulsun. Türkiye ile istediği gibi
oynayamaz. Dış politikayı yönlendiremez. Hükümete istediği yasaları çıkarma
talimat veremez. Üstüne üstlük, Meclis’de geçmiş hükümete ve kendisine
dokunacak yolsuzluk vb gibi girişimleri önleyemez. Koalisyon ortağı bile,
Meclis’te çok haklı bazı yasa girişimlerine engel olamaz, o zaman mesela
yolsuzluklara ortak olmuş olur. Erken yapılacak seçimlerde de hemen bedelini
öder.
Yani, Meclis’de yasama çoğunluğunun AKP
dışındaki partilerde olması, RTE için her zaman önemli bir tehlikedir. O yasama
çoğunluğunun hep kendi partisinde olmasını ister. Parmak çoğunluğu ve kurşun
askerlerden oluşan bir meclis, geçmişi silmenin ve geleceği yeniden kotarmanın,
ana siyasi hedefidir.
Unutmayın, RTE normal ve doğal bir
siyaset adamı değil. 13 yıldır ülkenin yazgısını belirleyiciydi. Kendi
partisine, Cemaat ortağına ve siyasi rakiplerine kadar tüm ittifak ve
tasfiyeleri yapan kişi. Önemli ihalelerin hepsine, büyük devlet adamı
rollerine, Rusya ile Nükleer santrallerde ortaklıkları kadar, hemen her şeyde
tek karar verici.
Ülkede milyarlar el ve cep değiştirir,
siyasi faaliyetlerin ve bütün ailelerin finansmanı sağlanır.
Diktatörlüğün
meşruiyeti, Meclis çoğunluğu
Evet şimdi Cumhurbaşkanıdır, ama tek
adamlıkta “topal” konuma düşmüştür.
Çünkü bütün bu süreci Meclis’teki
çoğunluğuna dayanarak yönetmiştir; bu
onun en büyük her şeyi yaparım meşruiyetiydi.
Tek adam-tek parti-tek devlet ve tek
meclis: Siz “meşru diktatörlüğün”
deyin, başkası meşru muktedirliğin desin, yolları böyle düşendi.
Başka doğru dürüst hiç bir unsurunun
işlemediği demokrasiyi, “sandık
demokrasisi” çerçevesinde tutarak bunu sağladı. Bu nedenle Türkiye tüm
demokrasi ölçümlerinde otoriter, yarı
özgür, diktatörlüğe yakın kategoride yer almaktadır (Bkz Hey
Türkiye Nasılsın, Cumhuriyet kitapları)
Anayasayı bile paçavraya dönüştürmeyi
göze aldı.
RTE, seçimlerde kendini sahalara atmasına
rağmen, ilk kez sandıktan çoğunluk
diktasını çıkartamadı. (Sivil ve siyasi güçlerin sandı örgütlenmesi de
başka planları çökertti!) Bu ilk yenilgisidir. Büyük yenilgidir. Ve Türkiye’nin büyük kazancıdır! Bunu hiç
unutmayın!
Şimdi 13 yıldır, herkesi, sistemin tüm
denge mekanizmalarını tasfiye ederek, partisi dahil tüm sistemi sadece kendini
destekleyici niceliğe sürükleyen böyle bir insan, tek karar verici konumunu hiç
bir zaman kaybetmek istemez. Kısa bir şaşkınlıktan sonra şimdi yeniden ön
planda ve seçimi tersine çevirme planında.
Bu nedenle RTE, seçimleri kazanabileceğine
inandığı ilk anda, hemen erken seçime gidecek kesin bir pozisyona sahiptir.
Bu pozisyon için en önemli seçenek,
koalisyon hükümeti kurul(a)mamasıdır. Koalisyon görüşmelerinin başarısız
geçmesidir. Veya kurulacaksa da kısa ömürlü olmasıdır. Bu konuda elinden geleni
arkasına koymayacağına inanın. 4 yıl
sürecek bir koalisyon, ancak karabasanı olur.
İki de bir “seçim hükümeti”ni gündeme
getiriyor. Seçmeni ısındırıyor. MHP ile koalisyonun bile ancak seçim hükümeti olabileceğini söylüyor.
Peki Davutoğlu ne yapar, ne düşünür.
Yarın...
--5 Temmuz 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder