Kardeşim
oldu bitti, alan kaçtı, artık bu konuda yazacak ne var,
diyebilirsiniz... Pek de öyle değil; çok önemli bir konuda strateji eksikliği,
bir süreci güdememek, bence yeterince tartışılmadı. CHP meseleyi MHP’nin
üzerine yıkmadan önce kendine sormalı: Başkanlığın
AKP’ye geçmesini önlemek için gerekli olanı yaptım mı.. Bence hayır.
Önce
sonucu yazalım: Meclis Başkanlığı’nı AKP teslim alarak, büyük bir seçim
yenilgisinin ardından, kendine güven ve güç kazandı. Orası özellikle bugünkü
gibi hükümet kurma meselesinin askıda olduğu, görüşmelerin ne kadar süreceğinin
bilinmediği, seçim hükümeti kurmanın bile gündemde olduğu bu süreçte, Meclis Başkanı’nın
Meclis’i istediği gibi çalıştırma yetkisi var. Başkan Meclis’i sürekli işlevsiz
tutabilir.
Ama isterse, Meclis, tüzüğünde
yapılabilecek değişikliklerle, tıkır tıkır çalışabilir, komisyonlar
kurulabilir, partiler arasında anlaşma sağlanırsa, önemli acil yasaları bile
kararlaştırabilir..
CHP Milletvekili Zekeriya Temizel ile, ortak bir dostun kızının düğününde sohbet
ediyoruz. Diyor ki, muhalefetteki
partiler en acil 8 demokratikleşme yasasını bu süre içinde isterlerse
çıkartabilirlerdi, Meclis yasa yapıcı olarak çalışabilirdi, diyor.
- Yani Birinci Meclis gibi mi..
- Evet..
Şimdi ise bu fırsat kaçtı!
***
Başkanlık nasıl AKP’ye kaptırıldı?
* Önce, Cumhurbaşkanı, ağır yenilginin
altında ezilirken, Baykal ile birlikte tepeden olayın içine girdi. Balıklama
çok başarılı!
* Baykal, Başkanlığa seçilerek, siyasi
hayatını, “Cumhurbaşkanını temsil” sıfatıyla da noktalama fırsatını
yakaladığını düşünüyordu. RTE’nin kendisini görüşmeye çağırması bile,
seçilebileceği umudunu yeşertmesi için yeter nedendi!
*
Böylece CHP’nin de Meclis Başkanlığı seçimi politikası kilitlendi.
Kılıçdaroğlu-Baykal arasında görüşmelerden “sonuna kadar Baykal’a destek”
görüşü çıktı ve esnek davranma yeteneği kalmadı.
Soru:
CHP Seçimden ne bekliyordu?
AKP
dışından birinin seçimi mi, yoksa kim seçilirse seçilsin mi..
Stratejinizi buna göre kurarsınız.
* CHP Baykal’ın seçimi üzerine odaklandı.
Bu belki, geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde “adayın
mı yoktu, neden E. İhsanoğlu’nu
destekledin” yoğun protesto ve eleştiriler altında ezilmenin bir sonucu,
veya “Baykal’ın arzusunu destekleme”
görüşünden kaynaklanmış olabilir. Bu durumda, “Meclis Başkanlığını AKP de alabilir, bizim için farketmez” görüşünü
savunmuş olursunuz. Ama CHP sonuçtan şikayetçi oldu ve MHP’ye yüklendi. Oysa
MHP de CHP gibi “adayımın arkasındayım
sonuna kadar” politikasını ilan etmişti.
* Bu durumda, CHP’nin politikası
belirleyici olacaktı: 3. turda Baykal’ın
adaylığını geri çekme ve İhsanoğlu’nu ikinci aday yapma. Veya 4.turda
Baykal’ın adaylıktan çekilerek, İhsanoğlu’nun ikinci adaylığa yükselip son tur
seçime girmesi.
HDP
ne yapardı?
* CHP’nin son turda İhsanoğlu’na destek
vermesi, Başkan seçilmesi için yetmezdi. HDP’nin de İhsanoğlu’na vermeliydi. Bu
aşamada, AKP’li adayın Meclis Başkanı seçilmesinde tüm sorumluluk HDP’nin
üzerinde kalırdı.
* Deniyor ki, “MHP HDP’yi parti olarak bile tanımadığını açıkladı, HDP niye gidip
adayına oy versindi..” Bir parti stratejisini, diğer partinin kendisine
yönelik politikasına göre kurmaz, kurmamalı. Burada senin politikan ne sorusu
birinci derecede önemlidir.
* Ben, HDP’nin böyle bir durumda MHP
adayına oy vereceğini düşünmek isterim. Tabii, AKP’nin başkanlığı almasına
karşı bir istekleri varsa.. HDP böyle bir testten sıyrılmış oldu!
* Deniyor ki: Ha AKP ha MHP, ne fark olurdu
aralarında.. Ben de diyorum ki, bırakın bu siyaset dışı saçmalıkları!
Bu lafları, Cemaat ile AKP arasında ne
fark var ki, zırvalıklarında da çok dinlemiştim...
Noktalayalım: Meclis
Başkanlığı seçimini önce CHP+Baykal, AKP’ye teslim etti. Bu teslimiyette
HDP’nin olası rolünü ne yazık ki test etme olanağı! Bırakın MHP’yi suçlamayı.
Kendinize bakın. Onun AKP ile ilişkisi zaten bilinmektedir.
--13 Temmuz 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder