CBT sayı 1477, 10 Temmuz 2015
Geçen haftaki dergimizde hem haberi vardı
hem de Baha Kuban konuyu köşesine taşımıştı: “Yeryüzünde 6.büyük yokoluş dalgasının ilk başlarındayız,” deniyordu
Science Advances dergisindeki araştırmada. Meksika dahil, Amerikanın ünlü
üniversitelerinde bilim insanları, “altıncı
toplum ölüm dalgası başladı, türler daha önceki dalgalara kıyasla 100 kat daha
hızlı yokolacaklar...”
Konuyu bizler açısından daha da dramatik
kılan ise, bu yokoluş dalgasının insanları da kapsadığına yapılan vurgudur. Bu
dalgayı etkileyen başlıca nedenler, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve
ormanların azalması. Yani insan eliyle hazırlanan ve insanı da kapsayacak bir
yokoluşu /tükenişi ateşledik.
Bugüne kadar dünyada 5 büyük yokoluş
yaşandığı biliniyor, sonuncusunda 100 milyon yıl kadar önce Dinozorlar da bu
dünyaya elveda demişlerdi. 250 milyon yıl kadar önce de tüm türlerin yüzde
90-95’inin ortadan kalktığı en büyükyokoluşlardan birini yaşamıştı yeryüzü.
Bu
yokoluşlara, göktaşı çarpmasından tutun büyük yanardağ faaliyetlerinin ve büyük
iklim değişiklikleri neden gösteriliyor. Yani yeryüzünün 4,5 milyar yıllık
yaşamı içinde uzun vadeli döngülerle git-geller yaşanıyor. Bugünün insanoğlu
ise son bir kaç milyon yıllık evrimsel gelişmenin son 50-100 bin yılın ürünü.
Yani yeryüzü tarihine gözünü yeni açtı.
Fakat kısa süre içinde yeryüzünü bu kez
insan eliyle altüst eden değişimlere damgasını vurdu.. Vallahi helal olsun! En
büyük tüketici, yokedici.. yeryüzünü bütün diğer canlılara dar eden en vahşi
hayvan. Zevk için yokeden, biriktiren, tüketen, kendi türünü durmadan
öldürmesine rağmen de, üremesini artırarak sürdüren.
İçimizden birileri çıkıp diyebilir ki, valla biz tetiklemesek zaten dünya kendi
döngüsü içinde yaşamı altüst eden nedenler buluyor, ne var bunda.. Durmadan varoluş ve yokoluş.. Bir sarmal
gidiyor. Fakat şimdiki olay değişik. Şimdiki canlıların yokoluşu büyük
adımlarla ilerliyor, ama yeni doğuşlar çok ağır aksak, zor-zenaat; kıt-kanaat
gerçekleşiyor.
Aslında yeryüzündeki canlılık çok ilginç.
Yeryüzünde yaşam, yeni türlerin doğmasına olanak veren güçlerle, var olanları
yok oluşa iten güçler arasındaki bir çekişme biçiminde sürüp gidiyor.
Yeryüzünün durumuna göre, doğal evrimsel süreç içinde yokolan canlılara
kıyasla, bazen çeşitlilik patlaması yaşanıyor. “Küçük ya da büyük herhangi bir yok oluştan sonra gezegenimizin eski
biyolojik çeşitliliğine kavuşması yaklaşık 10 milyon yıl” aldığı da bir
başka bilimsel saptama.
***
Neyse bu konuya “dünyanın derdi” olarak
olarak bakmak da bir tavır. Günlük dertlerimiz, kovaladığımızın incir çekirdeği
konular, koalisyon kurulması üzerine kafa patlatmalarımız varken, bir de
dünyanın bu derdi ile mi uğraşacağız.
Evet ama uğraşanlar var “maalesef”, biz
de onların derdini kendi dertlerimiz kılıyoruz! Dergimizin varoluş
nedenlerinden biri de bu.
***
Bir yanımız bu tüketim toplumu modelinden
yeni bir iktisadi toplumsal yaşam modeline geçmemiz gerektiğini haykırıyor.
Türkiye’de bu iktidar döneminde herhalde büyük yokoluş nedenlerine en büyük
katkı yapıldı.
Dünyada hiç bir toplum “büyüme-tüketme”
modelinden vazgeç(e)mezken, biz bunu kendi başımıza nasıl yapabiliriz,
diyenlere ne yanıt vermeliyiz?
Felaket
zamanlarına hazırlıklı olmak
Benim
yanıtım şu:
başımıza gelecek, gelmekte olan büyük felaketi mümkün olduğunca hazırlıklı
karşılamak için bir çalışma başlatmalıyız. Yok hayır, büyük yokoluşa karşı
değil, belki de bu konuda yapabileceğimiz bir şey olmayabilir. Ama iklim
değişikliği, kuraklık, beslenme sorunu vb gibi, yakın gelecekte kapımıza daha
büyük çanlarla dayanacak olan temel sorunlara karşı nasıl hazırlıklı
olabiliriz..
Bugünkü iktisadi- toplumsal düzen içinde,
yavaş yavaş değişimi başlatacak nasıl bir (ulusal) plan program hazırlanmalı?
Tüm hükümetlere bunu kıyısından köşesinden adım adım uygulama zorunluluğu
getirmeli? Nasıl bir yeni bir toplumsal yaşamın taşları döşenmeli?
Türkiye’yi bekleyen, yeryüzündeki
değişimin dayattığı olaylara karşı, yaşamsal zorluklara karşı, yeni bir toplumsal ilişkiler bütünselliğine
geçilmeden, varoluşu düzenli sürdürebilmek zor gibi geliyor bana..
Ne dersiniz?
Gelecek Cumaya kadar sevgiyle kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder