Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

3 Ocak 2019 Perşembe

Genetik hataları iyileştirme dönemi – 2018 Bilim- 2


 1 Ocak 2018,  Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Genetik, tıbbın artık bir dizi ölümcül hastalığın kaynağını saptadığı alan. Kanser, esas olarak genetik bozulmaların ürünü.
Yukarıdaki saptama bir yandan da şunu gösteriyor: İnsan bedeni, mükemmel çalışan bir genetik- biyokimyasal makine değil. Sık bozulan, “kopyalanma” hatalarıyla dolu, mutasyon (genetiğimizdeki raslantısal ve çevresel etkileşimlerle değişim), hastalıkların kaçınılmaz olduğu bir biyolojik varlık; veya makine, sık bozulan ve tamire muhtaç. Bedenin kendi savunma – koruma mekanizmasıyla sürekli kendi içindeki bozulmalara ve dıştan saldırılara karşı tetikte ve savaşta olduğu...
Şunu derdi tıpçılar: “Biz biyo - kimyasal - psiko-toplumsal bir varlığız”.
Şüphesiz de, bence öncelikle şunu belirtmeliyiz artık: “Biz genetik bir varlığız; sağlığımız ve gelişimimiz, genetiğimizin niteliği- iyiliği kadardır.”
İyi genetik, şüphesiz ki aileden alınan genom, iyi anne – çocuk beslenme, iyi çevre ilişkileriyle ilerliyor.
İyi bir beyinsel gelişim de, yukarıdakilere ek olarak, çok çalışmak ve emek, doğa ve toplumla iyi bir etkileşim, gözlemcilik ve eleştirel bakış ile sağlanmaktadır.

Genetiği iyileştirme dönemi

Bütün bunları niye yazdım? Artık tıp ve teknolojileri adı altında toplayabileceğimiz bir dizi disiplindeki ortak gelişmeler sayesinde yeni bir dönem başladı: Genetiğimizin iyileştirilmesi süreci!
Doğuştan aldığımız genetik yapıdaki bozulmalara, doğuştan ve sonraki süreçte olsun, şimdi tıbbi müdahale tedavi – iyileştirme eklendi!
2018’in bu “iyileştirme” ile ilgisi var: Genetiğimizde işleyişteki bir hata nedeniyle, karaciğerde “kalıtsal transtiretin amiloidozu” adı verilen ender görülen bir hastalığın tedavi edilebileceği gösterildi. Bu genetiğimizin yanlış bir protein üretmesi sonucu gelişiyordu ve kalp ve sinir hasarına neden oluyordu.
Peki ne yapıldı? Bu yanlış protein üretimi yeni bir ilaçla bloke edildi, engellendi.
Böylece “RNA Temelli” ilaç sınıfı doğdu.

Hikaye 20 yıl önce başladı

Neden RNA?
Tıp araştırmalarının öyküsü zincirleme araştırmalara dayanır. 20 yıl önce aslında iki Amerikalı genetikçi farketti ki, bir genin fonksiyonu, onun çevirici – talimat iletici değeri olan RNA’dan protein üretimine iletilirken, “yorum - çeviri”de – translasyon- yanlışlık yapıldığı saptadı. Bu onlara Nobel ödülü kazandırdı.. Çünkü bu keşif, genlerin emirlerinin iletilirken bozulabileceğinin somut kanıtıydı  (daha önce de benzer keşifler yapılmış olabilir tabi). Bu bozulma, nihayetinde bedende fonksiyonel bozulmalar ve bunun sonucu olarak da hastalıklar ve ağır hasarlar anlamına gelebiliyordu.
Bu keşfin üzerine onlarca araştırma yapıldı, işleyiş mekanizmalarına ve nasıl iyileştirmeler yapılıra bakıldı. Sonuçta Alnylam Pharmaceuticals isimli ilaç şirketinin araştırmacıları işe el koydu ve yanlış protein üretimini engelleyecek, karaciğerdeki ender hastalığı tedavi edecek böylece kalp ve sinir hasarını önleyecek bir “genetik ilaç” geliştirdiler.
İlaç izin aldı. Fiyatını sormayın, şimdilik yıllık tedavisi 450 bin $. Ama ender bir genetik hastalığı tedavi eden ilacın önemi büyük: Dediğimiz gibi, genetik hataları, bozulmaları iyileştirmenin kapısı aralandı!
Burada “şu bulundu bu keşfedildi” kısa bilgiler vermek yerine, çok ciddi bir gelişim öyküsünü anlatmaya yöneldim. Ve “yaratılışın” nasıl hatalarla dolu olduğuna da sadece tek bir noktadan “atış” yaptım. Bu hatalara bir girilse, kitaplar yazılır! Canlılar mükemmel yaratıklar değildir!
Devam edelim mi?

1 yorum:

  1. Sayın ORHAN BURSALI,

    Bugünkü yazındaki "yaratılış" hatalarla dolu"
    cümlesi konunun bamteline bastı ve ister istemez
    şu soruları doğurdu:

    - İnsan neden mükemmeli arar ve özler?
    - Özlenen"Mükemmel" nedir ve nasıl tanımlanır
    "Mükemmel" sadece "hatasız" olmak mıdır?
    - Bu tanımlanan, özlenen ve aranan "mükemmelin"
    aslının kaybolmuş bir kopyası var mıdır?

    İnsanoğlunun düşünce tarihi incelendiğinde kendisinin
    sürekli "varlığın biyokimyasal, toplumsal, psikolojik, toplumsal
    ve (şimdi de genetik)" boyutları açılarından yaklaşıp
    bugüne dek cevap ardığı ve gelecekte de ortada...

    Tabii konunun inanç ve tanrıbilimsel ve felsefi boyutu var:
    Örneğin, Hristiyanlık öğretisinde İncil'e göre şu anda karşımıza çıkan
    yaratığın "hatalarla dolu" olduğunun ve sadece insanın
    değil, tüm yaratığın bu hatalar nedeniyle inlediğini ve
    kurtuluşu beklediğini vurgular. Günün birinde tüm yaratığın
    bu hatalardan kurtulacağı umudunu verir.
    Tabii bu öneri bilimsel değil, inançla ilgilidir. İnanan inanır,
    inanmayan inanmaz.

    İslam'a göre ise yaratık hatasızdır, insan "günahsız",
    yani hatasız doğar, ama her nedense sonradan "hatalı" olur.

    Konunun felsefe boyutlarında da malum, felsefe ekollerine
    göre değişen mükemmeli bulma özlemleri ve tanımlamalarına
    göre insana/yaratığa önerdikleri "hatalardan kurtulma yolları" vardır.

    Genelde imanlıya göre kaybolan mükemmellik şablonu
    inandığı Tanrısı'nın yanında, inanmayan insanın ise
    insanın kendi kafasındadır...

    Kim ne inanırsa inansın, konuya nasıl yaklaşırsa yaklaşsın
    demek ki her insanın beyninde bir mükemmeli özleme
    açlığı vardır. Ve günün birinde şöyle veya böyle bu
    açlığının giderileceğine inanmaktadır. Belki UMUT dediğimiz
    şey de, bu beklemenin adıdır...

    Bu konunun siyasetteki izdüşümü nedir deyip
    bana bundan bir örnek vermemi arzularsanız:

    Bir taraftan AKP'yi İstanbul'u betonlaştırmakla suçlarken,
    öteki yandan bu konuda katkısı olan bir ailede çalışmış
    İstanbullu olmayan birini, İstanbul'a belediye başkanı
    adayı gösteren CHP'nin, "hatalı yaratığın"
    hangi evresinde olduğunu araştırmak ise, tabii ki
    başka bir mektubun konusudur, derim...

    Bu konuya da mutlaka değineceğinize inanıyorum...

    YENİ YILLAR neden gelir ki?
    Belki ESKİ'lerindeki hataları görmek ve
    -yenilerini önleyemese de- hiç değilse
    onları tekrarlamamak ve ancak böyle daha mutlu
    olunabileceğine inanmak...

    Mümkün mü?
    Bunun ne demek olduğunu, bilen bilir...
    Saygılarımla
    HÜSEYİN UZERLİ

    YanıtlaSil