Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Mart 2011 Salı

Tüm Yönetim Kadınlara

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü! Ben tüm dünyanın yönetiminin kadınlara verilmesinden yanayım! Hele hele Türkiye’nin! İsterler mi, bilmiyorum! Ama dünyada kadın yönetiminin, insanlık için, savaşcı erkek yönetiminden bin kat daha verimli sonuçlar doğuracağına inanıyorum...
Kadın yönetimi derken, kastettiğim, ve dileğim, erkek yönetimlerin alt düzeylerde türevleri olan “Çiller yönetimi”, “Kavaf anlayışı ve yönetimi” gibileri değildir!
Kadınlar, Türkiye ve Dünya için, radikal yeni düzen, yeni yönetim, yeni saydamlık, yeni ilişkiler, yeni anlayışlar, yeni sol, yeni mutluluk ve yaşam biçimleri, yeni ekonomi ve çalışma anlayışı... geliştirmelidirler!
Merkel, Almanya’da kaç yıldır iktidarda, Almanya’da ve dünyada ne değiştirdi?
Meclis’in yarısı kadın olsun, kampanyası başladı! Gönülden destekliyorum!
Ama bu salt bir “basit eşitlik” talebidir! Bugünkü yönetim anlayışına, erkeklerin kurduğu dünyaya, biçim ve içerik olarak ortaklık isteği!
Dünyanın “daha ötesine”, çok daha iyisine, çok daha kadınca, annece, uygarca, daha eşitlikçi bir dile ihtiyacı var!
Kadınlar, bugünkü erkek düzenin esiri gibidirler!..
Bu nedenle, ben kadınların “doğuştan sosyalist, solcu, düzen değiştirici, devrimci, ilerici, daha demokrat” olduklarına inanırım!
Geçen Pazar günü Ankara’da Balbay’ın yeni kitabının imza gününde, kadınlar çoğunluktaydı! Kadınlar insan haklarına, demokratik hak ve özgürlüklere daha inançla ve heyecanla sahip çıktı! Zulme, hukuksuzluğa daha çok nefretlerini dile getirdi!
Evlerine kitaplarla aydınlığı, düşünceyi, tartışmayı, güzeli taşıyanların çoğunluğu da kadınlardı!
Yarınlardan en çok kuşku duyanlar, kaygılı olanlar da kadınlardı!
Silivri’de Balbaylara sürekli sahip çıkanlar, haksızlıklara en çok isyan edenler de kadınlar... Ve ancak bir kadın, Yıldız Kenter, Mustafa’nın mektubunu bu kadar güzel seslendirebilirdi!
Daha iyi bir geleceğe, kadınlar öncülük etmelidir!
***

SAVCILIĞIN ESİRLERİ MİYİZ?

Ergenekon savcılığının, pek görülmemiş bir şekilde yayımladığı, makamının haddini çok çok aştığını, ayrıca hukukun temel kurallarını çiğnediğini düşündüğüm bildirinin nedenleri ve nitelikleri üzerine dün şunu da belirtmiştim: Bu açıklama, son tutuklamaları “artık bu kadar da olmaz”, “Ergenekondan sapma” gören iktidar medyasına da bir can simididir!
Dün çoğu bu can simidine sarılmıştı ve okyanusun sert dalgalarına karşı su üstünde durmaya çalışıyordu:
Sabah: “Açıklanmayan deliller var!”..
Yeni Şafak: “Yazıdan kitaptan değil, bu aşamada açıklanması mümkün olmayan deliller..”
Zaman: “Açıklanamayacak deliller var!...”
“İleri otokrasi”nin bu mümtaz medyası, savcılık (sıkıyönetim dönemi!) bildirisinin, insan hak ve özgürlüklerini lime lime eden bölümleriyle ilgili zerre kadar ilgilenmediler! Bu medyanın “ileri demokrat” giysili, ileri otokrat kalemleri de sormadılar hiç:
İnsanları bilmedikleri “suç”tan, bilmedikleri “delil”lerden dolayı nasıl tutuklayabilirsiniz! “Bu aşamada açıklanması mümkün olmayan deliller”, bir tutuklama gerekçesi olabilir mi? Hukukun, yargılamanın hangi maddesinde insanları delilsiz tutuklama maddesi vardır!
Bu ancak Hitler gibi rejimlerde, insanların sorgusuz sualsiz salt duruşları ve düşünceleri nedeniyle içeri tıkıldıkları diktatörlüklerde olabilir!
Yahudi ve Çingene olmak, Muhalif ve Eleştirel olmak, tapındıkları kişiler hakkında kitap yazma cüretinde bulunmak, güvenlik birimleri içinde yasadışı faaliyetlerde bulunulduğunu yazmak, el yazmalarını birisine okuması için vermek... bütün bunlar büyük suçlardır!
“Demokrasi soruları”nı sorma cesaretini gösteremeyen ey ileri otokratlar: Bu rezil duruş, size yeter; ömür boyunca, soramadığınız ve zımnen kabul ettiğiniz bu sorular peşinizden gelecektir!
***
Diyorum ki, bu bildiri hukuken temelden sakattır ve suç oluşturmaktadır!
İlk suç, “açıklanamayan deliller” ile tutuklama istemi ve mahkemenin bu isteme uygun tutuklama kararı vermesiyle işlenmektedir!
İkinci suç, bu bildiri ile varolduğu ileri sürülen demokratik hukuk devleti ve sistemi tehdit edilmektedir!
Bu bildiri için mahkemeye başvurulmalıdır...
Nejat Yavaşoğulları, 30 yıldır bağırıyor “Acil Demokrasi!” diye.
Geldiğimiz noktaya bakın! Askeri sıkıyönetim zamanlarına rahmet okutan bir “Ergenekon yargı süreci” ile, zaten özgürlük sıkıntısı içinde debelenen bir medyayı tamamen yok etme sürecine girdik!
Bu süreç, Şener, Şık ve Odatv gazetecilerinin tutuklanmasından çok önce başladı!
Mustafa ve Tuncay’ın ve bütün diğer masumların 3 yıldır zulüm altında yaşamalarını haklı gören anlayış, bugünkü tutuklanmaların da yolunu açmıştır!
Yooo hayır, suçsuz olan sadece Şener ve Şık değil!
İleri demokrasiye geçildiğine ilişkin alkışlar, bugünkü “sıkıyönetimi” ve bir dizi haksız suçlular yarattı!
Batsın ileri demokrasiniz! Cehenneme kadar yolu var!
---8 Mart 2011/ Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder