Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

3 Nisan 2019 Çarşamba

yerel seçimler : AKP gerçekten ne kadar kaybetti?!


2 Nisan 2019 – Salı / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı 
Seçim sonuçlarının o kadar çok yönü var ki, bir yerden analize başlamalıyız.
* Koşullar ve bu koşullara uygun ana politikalar CHP’yi başarıya götürdü. Fakat bu başarıyı abartmayalım, bir heyecan yapmak muhalefetin şüphesiz ki hakkı. Muhalefete büyük hareket gelecek. Büyük kapılar açıldı gelişmek ve toplum üzerinde daha etmen olmak için. Çünkü iktidar alanları ve etki alanları çoğaldı ve büyüdü.. CHP’nin başarısı falan, bunları yarın yazacağım. Şunu belirtmek istiyorum, gerçekçi kalarak:
 *Daha önceki Anayasa Referandumunun (İstanbul) sonuçları, yani HAYIR oylarının yüzde 50’i aşması, İstanbul’da iktidarın belediye başkanlığını kaybedebileceğinin de işaret fişeği idi. Geçen yılki milletvekili seçimlerinde AKP’nin Mecliste çoğunluğu yitirmesi de, yine bugünkü sonuçlara yol açacağına işaretti.
Yani AKP’de düzenli bir “kayıp” eğrisi sürüyor. İstanbul ve Ankara ve daha pek çok büyük şehri kaybetmesi bunun somut örnekleri oldu.
* Geçen yıl milletvekili seçimlerinde AKP’nin oyu yüzde 42 olarak kaldı. Bu oyda MHP yoktu! Fakat RTE’nin Cumhurbaşkanlığı oyu ise yüzde 50’nin biraz üstünde gerçekleşmişti; ama MHP desteği ile. Bu durumda RTE’nin oyunun partisinin oyundan fazla olduğu tartışmalıdır. Evet karizması partisinin üzerindedir. Kaç puan? Belki iki- üç? Üzerine MHP oyu biniyor çünkü.
* Bu seçimde AKP + Erdoğan yüzde 44,3 oy aldı. Kayıplarla epey hırpalandı özellikle İstanbul’da Ankara’da, ama gövdeyi korudu diyebiliriz. Ekonomik yıkım önemli – büyük bir oy kaybı getirdi söylenemez. Referandum’da hayır oyları fazla çıkarken, ekonomik kriz yoktu! Kaybı, genel düşüşünün bir sonucu.

Peki AKP’yi ayakta tutan ne?
* Şüphesiz ki ekonomik krizin etkisi var. Ama bakıldığında o kadar da etkili olmamış.
* Ama büyük bir ekonomik krize rağmen AKP’ye ayakta tutan ne, sorusu daha önemli: Dün de yazdım, Beka meselesi bence büyük kopmaları önleyici etki yaptı.
Buna ek olarak, b) RTE’nin kendini canhıraş ortaya koyması, c) medya kanalları üzerinden seçmen üzerindeki propaganda egemenliği, d) ve şüphesiz ki henüz AKP ve RTE çevresindeki çekirdek oyu temsil eden dinsel- ideolojik yapılanma, ki bunlar için ekonomik kriz çok daha alt basamaklarda duruyor. Bu yapının belki de iktidardan yeteri kadar beslenmesi de önemli bir faktör. Belki AKP’nin yarattığı yeni orta sınıfın bir kısmı. Şüphesiz ki cehaletin ve muhafazakarlığın şıkılmayan kaleleri, iç Anadolu vb de.
AKP kaybı, dikkat ederseniz ülkenin gelişmeye açık, geleceğe yönelik kaygıları olan kesimlerinde. Bu Cumhuriyetin önceki orta sınıfı, AKP’nin ideolojisinin gelecek vadetmediği yeni gençlik.. Büyük üniversite gençliğinin beklentisi hayat tarzı.. Her bakımdan gelişmekte olan ekonomik faaliyet alanlarında kendini bulan kitleler.. Bursa, Balıkesir, Adana, Mersin, Ege ve Akdeniz...

Medya totaliterliğinin etkisi
Medya üzerinde kurulan totaliter yapıyı, AKP’nin önemli oy kaybını önleyen faktör olarak saydım. Fakat bunun bir de tersi var: Buna rağmen, büyük ve gelişen şehirleri kaybetmesini engelleyemedi. Demek medya totaliterliğinin önemli bir kesim üzerinde işe yaramazlığız da var.
Cumhurbaşkanı, sesimizi duyuramadık, derdimizi anlatamadık dedi.. Daha ne olsun? Bu kadar büyük medya üzerinde egemenlik kurarak seçimlere giden tek bir batılı ülke bulamazsınız. Belki doğulu ülke de.
Derdinizi çok iyi anlattınız ama bu kaybınızı önleyici faktör olmadı. Buradan “daha büyük yasaklar, daha büyük totaliterlik” gibi bir sonuç mu çıkartıyorlar acaba? Emin olun bu çöküşlerini hızlandırabilir. Umarım temelden büyük bir siyaset değişikliğini kastediyordur, mesela demokrasi hukuk vb gibi. Bunu da yazacağım.

2 Nisan 2019 Salı

İktidar sarsıldı...


1 Nisan 2019 – Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Şüphesiz bu yerel seçim, iktidarı değiştirecek değil. Fakat iktidarın geleceği açısından üstelik önemli sonuçlar doğuracak.
Ankara’yı yitirdi iktidar beklendiği gibi. Sadece Ankara değil, bir dizi büyükşehiri, bu arada Antalya’yı da. Yazıyı saat 21 gibi kaleme alıyorum, dolayısıyla İstanbul tartışmalı bir durumdaydı. İstanbul’da AKP lehine olan sonuçları öncelikle girerek Binali beyi önde koşturdu durdu. Bunlara rağmen İstanbul’u kazanabilir İmamoğlu. İstanbul’da kaybederse iktidar, aslında “genel seçim” olarak yürüttükleri kampanyayı dikkate alırsak, önemli bir darbe yemiş olacağını söyleyebiliriz. Bence İstanbul’u kazanmış gibi duruyor.
24 Haziran genel seçimleriyle yerel seçimlerdeki oy oranlarını kıyasladığınızda AKP’nin parti olarak oy yitirdiği görülüyor.
Cumhurbaşkanı tüm ağırlığını seçimlere koymuş, İstanbul’da son Cumartesi 8 ilçede miting yapmıştı.
Tüm medya işgali ile seçmen manipülasyonu yapılmak istenmesine rağmen.
Bu seçimde;
* Beka meselesi korkutmacası genel anlamda tutmadı; ama AKP’ye oy veren bir seçmen kesiminde tuttuğunu varsayabiliriz; daha büyük bir oy yitimini engellemiş olabilir Beka propagandası.. Bu seçmen kitlesinde yine devreye sokulan dış düşman propagandasının etkisini de sayabiliriz.
* Erdoğan’a ve AKP’ye hala çok inançlı bir seçmen kitlesi kendini koruyor. Birinci parti durumunu koruyacağı biliniyordu. Soru şu: AKP’nin çıplak oyu yüzde 40’ın altına ne kadar indi?
* Beka meselesinin öne çıkartılmasından en çok MHP yararlandı, AKP’den epey oy devşirmiş gözüküyor.
* CHP İyi Parti ile giriştiği doğru Millet İttifakı ile bir yükseliş yaşadı. Fakat Kırklareli gibi bazı başka il ve ilçelerde yaptığı yanlışların da altını çizmek gerekir. Parti, kapsayıcı ve kucaklayıcı genel politikasını nedense iç çekişmelerde gösterememiş görülüyor.
* Sarıgül efsanesi sona erdi, politikayı bundan sonra nasıl sürdürür bilinmiyor. CHP’liler sıkı durdu. Bazı Hürriyet yazarlarının da Sarıgül konusundaki ısrarlarının nedenlerini en iyi kendileri bilirler.
* CHP seçim sonrası nasıl bir hesap içine girer, tartışmalar nasıl seyreden şimdilik bilinmez. İmamoğlu kaybederse, CHP içinde yeni bir yıldızın yükseleceğini bir analizci olarak söyleyebiliriz.
* AKP’nin MHP olmadan seçim kazanması mümkün olmadığı bir döneme girdik artık.
* Bu durumda, seçim sonuçlarını bekleyen, arkada Abdullah Gül ve önde Ali Babacan parti kuruluşunu hızlandırabilirler. Araya girip, AKP’den MHP’ye kaymakta olan oyları öncelikle sahiplenebilir. Davutoğlu onlarla birleşir mi bilinmiyor, ama tek başına hareket ederse baştan ölü doğumdan bahsedeceğiz.
* Güney Doğu’da HDP önemli ölçülerde oy kaybetti AKP’ye. Diyarbakır, Mardin ve Van’da yaptığımız gezide bölgenin çatışmalardan bunaldığını ve HDP’nin oy kaybedeceğini görmüştük.
Şimdilik erken notlar bunlar, yarın daha sağlıklı bakacağız sonuçlara..
Gözüm,  aklım İstanbul sonuçlarında..
Ankara’nın kaybı domino etkisi yaparak İstanbul’u da devirir mi diye sormuş ve bunun mümkün olduğunu belirtmiştim.
Bakalım.

Ahtapotun kollarından kurtuluş ve “Ergenekon’dan Çıkış”



31 Mart 2019 – Pazar / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Seçim kampanyasının son hele haftasına girildiğinde, tv’leri istila eden, üstelik bütünleştirilmiş tv yayınları salona saçtığı laf salatalığına, yalanlarına karşı insanın çaresiz olduğunu düşünüyorlar: Kafalarını nerede olsalar yıkarız! “Millet beyinsiz”, trene bakan ya!
Basitçe kapatıyorsunuz. Tv izleme oranlarına bakıyorum, her yıl düşüyor, hele sıradan tüketici değil de toplumun öncüleri diyebileceğimiz ileri kesimlerinin ekranlardan daha çok uzaklaştığını varsayıyorum. Kanalları istilanın, tıpkı “gazeteciliği gazeteleri öldürün” politikası gibi, tv’leri de öldürün sonuçlarına yol açtığını görmeli. TV’ler kendilerini bu yok olma sarmalından nasıl kurtaracakları, ayrı konu.
İyi dizilerle bir yere kadar. İstanbullu Gelin dizisinin büyüklüğü nerede? Kadın yöneticilerinde, kadın duyarlığında, herkesin kötülükten iyiliğe geçebileceği gibi ilkeler üzerinde yürümesinde! Abdülhamit dizisine dün göz gezdirdim, baktım sözler yaklaşımlar tam bir iktidarla örtüşme. Makamda Abdülhamit yerine kim oturuyordu dersiniz?
Kıstırılmışlık sürüyor
Dört bir yanımızla sarmallanmış hissediyor musunuz kendinizi? Bu da laf mı diyeceksiniz. 2008- 2015 arası Türkiye’nin bütünüyle kapana kıstırıldığı “Ergenekon – Balyoz Sarmalı” bitti mi?  Dönemin özü aslında bütünüyle sürüyor!
Masamda duran İlker Başbuğ’un Ergenekon’dan Çıkış kitabıyla göz göze geliyorum, yazılmayı bekliyor. Birden bu seçimlerle ve ülkenin genel durumuyla Başbuğ’un kitabı arasında bağlantı kuruyor sinir hücrelerim. Evet tam işte bu diyorum. Kitapla bir güncel ilişki kurmanın noktasındayız!
Sarmal’ın o yıllardaki adı Ergenekon ve Balyoz’du. Ve FETÖ- İktidar ortaklığının özel yargısı, polisi, yüksek yargısı ve tüm ülkede cadı avı.
O sarmal, adaletsizlik sarmalı, hukuksuzluk sarmalı, keyfilik sarmalı, yalan propaganda sarmalı, eşitsizlik sarmalı, milleti ayırma sarmalı, her şeyi bilen tek adam sarmalı, yoksulluk ve işsizlik sarmalı... Ve tüm geçmiş sağ hükümetlerin alışılmış Türkiye’yi ekonomik olarak batırma sarmalı, çok yönlü özgürsüzlük sarmalı gibi, ahtapotun çerçevelemiş ülkeyi, bizleri..

Kollar uzamış iki katı olmuş
Başbuğ, TSK’nın neden hedef alındı sorusunda, epey kronolojik ve doğru saptamalarla ilerliyor.
Aslında hedef alınan, merkezde TSK, tüm Türkiye, davlardan çıkış gerçekten büyük bir direnişin sonucu gerçekleşti. Yolun sonuna ise FETÖ’nün AKP ve liderini de yok etme operasyonlarıyla gelinde. AKP’nin, zaten davalarda gidecek bir yeri kalmamıştı ve öncelikle kendisini kurtaracak bir dönüşe geçti. “Vay orduma kumpas kurmuşlar da haberim yok” yalanı bu dönüşe eşlik etti. AKP, FETÖ’nün yaptığını fazlasıyla aşarak gerçekleştirdi.
Eğri, aşağı doğru
Başbuğ, gerçekçi bir insandır. Olayları, perde arkasını görür, olması gerekenleri dile getirmesi açısında da çağdaş bakışlı, Cumhuriyetçi, demokrat ve laikliğin önemini göz ardı etmeyen insandır. Kitabı nesnel, ABD- Orta Doğu, FETÖ ve AKP ilişkileri çerçevesinde örülmüş. Diyor ki bu davalar Türkiye’yi iç ve dış radikal değişim projesi çerçevesinde örüldü. Tabii etnik Kürt milliyetçiliği de bu değişimin önemli bir parçası.
Kitap siyasi gelişmelere paralel, kendi kişisel Silivri davasını da kaçınılmaz olarak olayın bir parçası Yapıyor. Genel Kurmay Başkanı! O sıralarda yazdığım yazılardan biri aklıma düşüyor: Onbaşıyı aldılar, binbaşıyı aldılar, albayları general- orgeneralleri aldılar.  Gidişat, hedef tabii ki Genel Kurmay Başkanı..
Çok şeyi bulacaksınız, Ergenekon’dan Çıkış’ta!
Toplumun ergenekonlardan çıkışında, ahtapotun kollarından kurtulmasında da umut ışığı giderek parlaklaşıyor.
 Eğri, başını aşağı doğru çevirdi, bu gece – yarın bunu net olarak göreceğiz. Biliyorum ki bu bugün herkesin tuzu olacak bu ışıkta.