Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

29 Mart 2011 Salı

Başüstüne Paşam! (İktidar, Demokrasi ve Faşizm Tartışması)


Bizi geçmiş yönetir. Özellikle içinde bulunduğumuz toplumsal / siyasal koşulları anlamak için, kıyaslama yapabileceğimiz şey, geçmişten edindiğimiz deneyimlerdir. Bu deneyimler, hele standartlaştırılmış, ölçeklendirilmiş, kriterler haline getirilmiş ise, onları bugünü anlamak için kullanırız..
Mesela bugün Türkiye’de yaşadığımızın “rejim”i (yönetim biçimini) isimlendirmeye kalksak.. Genellikle geçmişten aldığımız deneyimleri kullanırız.. Birileri bu bir faşizm diyecektir..  Elimizdeki “cetvel”e bakacağız: “Hayır, uymuyor!”  Çünkü faşizm, tarihsel bir kategoridir!..  Ama, despotluklara, askeri diktatörlüklere de, benzer sonuçlar doğurduğu için faşizm/faşist denmiştir, denmektedir..
Şüphesiz hepsi arasında derece farklılığı, sadece nicelik değil nitelik farklılıkları da vardır!
Faşizm, şüphesiz özel bir tarihsel kategoridir!
Ama onun yerini, çeşitli düzeylerde despotluklar almıştır..
Özünde, bütün despotluklar diktatörlüktür; baskı ve insan hak ve özgürlüklerini çiğnemektir; polis devletçiliği, keyfi hukuk ve yargılamalar, devletin ve sistemin bütün güçlerine ideolojik olarak egemen olmaktır ve bunları siyasal ve ideolojik amacına uygun olarak kullanmaktır.
Günümüzde insan hakları ve özgürlükleri açısından gelinen evrensel aşamada, “eskinin faşistleri”ni de faşizmini de bulamazsınız!
Bu “kategoriler” biraz kılık değiştirmiş, biraz yumuşamış ve farklılaşmıştır..
***
Bu konuya nereden girdim?
Ertuğrul Özkök, Nuray Mert gibi bu konuda “duyarlı” yazarların, Türkiye’ye bakarak, “faşizm”den bahsedemeyeceğimiz konusundaki ortak yargısı...
Şüphesiz “Türkiye’de iktidar faşisttir”, epey abartılı bir yargı olur..
Ancak her zaman “süreçlerin” önemsenmesi gerektiğini düşünürüm!
Nereye gidiyoruz?
Temel soru budur...
İktidarın politikaları bizi nereye götürüyor?
Ergenekon davası yöntemleriyle geldiğimiz ve gittiğimiz yol açık seçiktir!
Kitap imha noktasındayız..
Suçsuz insanların belirsiz süreler için içeriye tıkıldığı, suç atfedilen insanların da toplam 10 yıl içeride tutulabileceği bir dönemdeyiz..
Medya üzerindeki baskılar, patronlar üzerindeki baskılar, sosyalistler üzerindeki baskılar, düşünceler üzerindeki baskılar...
Hatta CHP üzerine kurulan tezgahlar ve komplolar!
Bir yoketme mantığı çalışıyor!
Bütün bunlar hiç bir şey anlatmıyor mu, veya neler anlatıyor bize?
***
Nuray Mert, Başbakanın danışmanı veya epey ölçüde “kafasının içi” diyebileceğimiz kişinin, polis gücüyle ileri demokratik düzene doğru ilerlediğimizi vazettiği yazısına dikkat çekti!
Bu bile nereye geldiğimizin ve nereye ilerlediğimizin berrak bir dille açıklanmasıdır!
Peki, The Economist’in yaptığı “demokrasi skalası”nda ülkelerin yerini belirlediği araştırma, dikkate alınamayack türden midir?
Orada “otoriter rejimler” arasındaki yerimiz anlamsız mıdır?
Bu gidişatın başında Başbakanın bizzat kendisi vardır!
Kitap imhası için ne dedi: “Demek ki her araştırma yeni bir araştırmayı, yeni bir müdahaleyi getiriyor ve yargı da buna göre adımlarını atıyor. Yani bunun yürütme olarak bizimle ilgili bir yanı yok... Bunları yargı ortaya çıkartıyor.. yani “neler oluyormuş bu ülkede”, bu soruyu bir de kendimize sorsak çok daha isbetli olur diye düşünüyorum..” (Hürriyet, 26 Mart 2011)
Yani, “kafanızı kitaba falan takmayın, neler ortaya çıkıyor, bunlarla ilgilenin!” diyor..
Başüstüne Paşam!
----
Not: 1) Cumhuriyet Kadınları Derneği, Başkanları Şenal Sarıhan’ı CHP Milletvekili adayı olarak Meclis’e göndermek istiyorlar.. Şansı açık olsun. 2) Ziraat Mühendisi Ümmühani Gül Göçük de Adana’dan aday adaylığını koydu, başarılar..  3) Ömer Kaymakçalan, Tübitak Marmara Araştırmalar Merkezi eski Müdürü de, İstanbul 1. Bölgeden milletvekili için aday adaylığını koydu. Ona da başarılar dilerim.
Not 2) Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Odatv’ye verdiği ödülü, hangi baskılarla, korkularla ve hangi siyasilerin/avukatların tavsiyesi ile askıya aldı, bilmiyoruz. Yönetim bir açıklama yapmalıdır.. Üyesi olduğum Cemiyet, “Balyoz CD”lerini savcılığa servis eden bir müsait kişiye de gazetecilik ödülü vermişti. Bu CD’lerde “suç olabilecek” 11 nolusunun tamamen sahtekar CD olduğu ortaya çıktı! Bu ödülü de askıya almayı düşünüyor mu?
--28 Mart 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder