Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Mart 2011 Salı

Bir Analiz Denemesi

İktidarın bir koalisyon olduğunu biliyoruz: AKP ve Fethullahçılar. Bunlar ne kadar iç içeler, kimler iki kimlikli, bilemem. Bunun için esasli bir soruşturmacı gazetecilik ile iktidarın haritasını çıkarmak gerekiyor, tabii ki iktidar kişileri hakkında bilgi toplamak, yani bir nevi “fişlemek” (!) de! Aman aman! Sözcüğü kullanmak bile insanın tüylerini diken diken ediyor! (Bilgisayarda böyle bir fişleme yok, duyurulur!)
Şunu diyebiliriz: Parti başka Cemaat başka. Bu yarı gizli siyasi/ ekonomik/ menfaat örgütü, Parti’nin ne kadarını denetliyor?
Ama simbiyotik (birbirinin sırtından yaşam) ilişki içindeler. Sağladıkları çeşitli ve önemli hizmetler karşılığında, AKP de belirli etkin mevkileri örgüte bırakmış. Emniyet, Adalet kesimleri gibi.. Ergenekon benzeri büyük çaplı operasyonları... Cemaatçilerin bütün faaliyetlerinin, Erdoğan ve kadrosunun bilgisi, isteği, izni ve desteği çerçevesinde geçtiği açık. Cemaat bir “temizlikçi” denebilir mi?
Cemaat, ABD’nin desteğine sahip. Bu doğal. Merkezleri orada. ABD’nin büyük hoşgörüsüne sahipler. ABD-Cemaat arasında ilişkinin de, bir çıkar dengesi içinde sürdüğü söylenebilir. Burada Ordu’yu bitirme operasyonlarına, ABD’nin desteğinin önemli ipuçları var. Bu bitirme operasyonunda, ABD+Cemaat+AKP’nin ortak çıkarları olduğu açık.
Cemaat ve AKP (ve ABD) arasında bu kaynaşmışlık ne kadar sürer?
***
Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında etkin Cemaat kanadının son medya operasyonu, AKP’nin isteyebileceği sonuçlar doğurmadı, AKP ve iktidarını epey zora soktu. Medya ile birlikte dünya da ayağa kalktı! İktidarın bundan hoşlandığı söylenemez. Operasyonları, tamamen cemaat kanadı sahiplendi. Zaman gazetesi, Gülerce!..
Samanyolu (cemaat), Ruşen Çakır’a bile saldırdı! Ruşen büyük bir yalancıymış, 30 yıl önce devrimci faaliyetlerde bulunmadığını savcıya söylemiş, oysa tersi ortaya çıkmış! Medya ile cemaat arasındaki köprüler atıldı gibi! O kadar medyadan insanı götürdüler, okullarına, ABD’ye, toplantılara... Yağlayıp balladılar, bazı zeki aptallara bile yazılar yazdırdılar, dini keşfettirdiler, falan filan..
Ama, işte bu mutlak güç duygusu yok mu: “Güvenlik elimizde, ilgili adalet görevlilerini de güdüyoruz, eh o halde ya biat edersiniz ya canınıza okuruz...” Duvara çarptılar! Sandılar ki Türkiye artık biziz! Olayı bitirdik!
Yıllardır taş taş üzerine koyarak yarattıkları imaj, bir darbede yıkıldı! Bu anlamda Cemaat, en azından gelişimi açısından bitmiştir! Gerilemelerini beklemeliyiz...
***
Cemaat bu doymazlığıyla, iktidar müttefikini de zora soktu!
Erdoğan’ın “gözaltılar bizim talimatımız değil, güvenlik, emniyet savcılık yetkilerini kullandı, bu süreçlerin süratle neticelendirilmesi arzumuzdur..” sözleri bir savunmadır. Bunu aşırı yorumlamak istiyenler, operasyonların sahibi Cemaati uyardığını da söyleyebilirler.. Yok hayır, buradan, “Erdoğan’ın böyle şeyler hiç istemediğini” söylediğimiz sonucu çıkmamalı. Erdoğan herşeyin hep arkasında oldu! Ama, totaliter bir yönetime “dönüşüm sürecini” “Hz. Eyüp sabrı”yla ilerletti! Medyayı ele geçirme, hukuku bitirme operasyonunu gerçekleştiren o! (*) Tek adam, tek lider, tek seçici ve şimdi Başkan adayı!
Ancak cematçilerin de bugün bir çuval inciri berbat ettikleri açık! Tam da İç işleri Bıkanı “basın bizde ABD’den bile ileride” incisi sergilerken! Akif Beki, Başbakanın adamı olarak, bu gözaltıları gerçekleştirenlere bindirdi!
Şimdi: Ahmet Şık ve Nedim Şener ve diğerleri serbest bırakılacaktır. Çünkü, operasyon, Gülerce’ler, Zaman, Samanayolu takımı, çökmüştür. İki gün kalem oynatamayan “özgürlükçü” liberal candaşlar, on paralık olmuştur! Karizmalarını fena çizmişlerdir!
***
Ama bu olay nedeniyle Erdoğan müttefikini gözden çıkarmaz. Ama, güvenlik-savcılık vb operasyonlarında, istemediği durumlarla karşılaşmamak için, gözünü açıp bir takım araçlar arayacağı söylenebilir. Çünkü seçimlere gidiliyor...
Erdoğan, cemaatle ipleri, kendini ve iktidarını ulusal veya uluslararası anlamda kurtarmak durumunda kalacağı en zor anda koparır.. Ona daha zaman var.
--
(*) Hürriyet’te muhalif yazılar azaltıldı. Tufan Türenç’in yazıları kesildi. Özdemir İnce, Cüneyt Ülsever ve Rahmi Turan, haftada bire indirildi. Brükselli de, kasapta ete soğan oldu.. Gazetenin “sayfa azaltması, tasarruf önlemleri” gerekçesi, şüphesiz ki bahane olarak algılanacaktır! Özkök, sayfasına bir ayar veriyor! Bahanesi “zaten siyasetten hoşlanmam”. Anlaşılan Özkök “iktidar siyaseti” sayfası açıyor! Gönül ister ki, Aydın Doğan Ailesi, düzgün ama özgür gazeteciliklerini sürdürsünler! Baskıya boyun eğmesinler!
--
Düzeltme: Cuma günkü yazımda “Medya dünyasına yayılan dehşet öngörülerine göre, örneğin Enver Aysever’e de çoook önceleri sıra gelecekti! İktidar yandaşı dostlarından uyarılarını almıştı: Dikkat et!” diye yazmıştım. Bir sohbette, böyle algılamıştım. CHP Parti Meclisi üyesi Aysever, bu cümleyi hayretle okuduğunu söyledi... Böyle bir durumun kendisi için hiç söz konusu olmadığını, başkasını kastettiğini söyledi. Düzeltirim...
---6 Mart 11/ Bilim ve Siyaset –Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder