Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Aralık 2012 Pazar

Üniversiteler Siyaset ve YÖK Kıskacında


CBT gündem, sayı 1345, 28 Aralık 2012

YÖK’ün yeni üniversiteler tasarısı kıyasıya eleştiriliyor. Anayasa’da bile aykırı bir tasarıyı hazırlayarak tartışmaya açma cüreti gösterdikleri için, YÖK’çüleri cesaretlerinden dolayı tebrik mi etmek gerekir? Tasarı kıyasıya eleştiriliyor. Gençler de üniversitelerde, konunun asli taraflarından biri olarak, aydınlatma ve protesto eylemleri hazırlanıyor. Türkiye Gençlik Birliği, göktaşından esinlenerek“Yök’taşı” adını verdiği taslağın geri çekilmesini istiyor. Üniversitelerde öğretim üyeleri dernekleri toplantılar düzenliyorlar..
Aslında, olaya bakarsak, “Yök’taşı”nın bir parça ODTÜ’ye düştüğünü söylemek mümkün. Başbakan öğrenci protestoları ve polisi baskınları sonrası esip gürledi, fırtınalar estirdi ülkemizin güzide üniversitesi ODTÜ üzerinde. Arkasından, YÖK’ün ODTÜ olayları hakkında soruşturma açtığı duyuruldu. Derken, iktidarın Gül ile birlikte tercih ettiği pek çok rektörden, kendilerinden beklenen görevi yerine getirerek, ODTÜ’ye cephe aldığına tanık olduk. Tabii beklenen başka bir olay daha gerçekleşti: Üniversitelerde öğretim üyeleri imza toplayarak ODTÜ’ye sahip çıktılar ve polis baskısını kınadılar. Bu eğilim yaygınlaşırsa, rektör beylerin nasıl açığa düşeceklerini düşlemek zor olmaz...
Başbakan’ın söylemi acımasız: öğretim üyelerine veryansın ediyor, ne biçim öğrenci yetiştiriyorsunuz diyor. Ama, 3500 polis gücüyle üniversiteye nasıl baskın yapar, sorusu açıklamaya muhtaçtır. Ancak diktatörler böyle bir ordu ie dolaşırlar. Öğrenci protestosunu, ülkedeki büyük gerici- Erdoğancı dönüşümün bir sonucu olarak görseler iyi olur. Ne yani, iktidarınız altında büyük sahte davalarla insanları zindanlara tıkacaksınız, üniversitelerin başlarına adamlarınızı getireceksiniz, eğitimi din eksenine kaydırmak için herşeyi yapacaksınız, üniversitelere tüccar ve küresel deli gömleği giydirmeye kalkışacaksınız.. Orduyu neredeyse dağıtacaksınız, ülkede kendinize doğrudan bağlamadığınız tek kurum kalmayacak, başkanlık sistemini dayatacaksınız, basını büyük baskı altına alacaksınız, ileri demokrasi adı altında faşizmin sepetinde ne varsa alıp kullanmaya girişeceksiniz, 1000’e yakın genci parasız eğitim istiyoruz benzeri taleplerinden dolayı içeri tıkacaksınız...
Ama size karşı hiç bir protesto olmayacak. Herkes susacak. Boyun eğecek. Kafasını size uzatacak kesmeniz için..
Başbakanın ODTÜ’ye esip gürlemesi ile YÖK tasarısını arasında bağlantıyı görelim. YÖK tasarısı, tam da, Başbakanın istediği ve büyük sessizlik diye nitelendirebileceğimiz bir üniversite durumu yaratmayı öngörüyor. Üniversitenin asli unsurları şüphesiz ki buna direnecektir. YÖk tasarısı üniversiteyi tamamen siyasi komuta altına almayı ve ayrıca tüccarlaştırmayı öngörüyor.
YÖK, üniversiteden bilimi dışlıyor. Bilim olmadan teknoloji üretilebileceğini sanan bir düşünce.. Bunu ayrıca yazacağım.
Ama YÖK ve iktidarın arzuladıkları bir üniversiteyi ülkemizde kabul ettirmeleri öyle kolay olmayacak.
YÖK, Çetinsaya işbaşına geldikten sonra, Göktürk-2 uydusunu gerçekleştiren ekibin büyük çoğunluğunu neden tasfiye etti? 500’e yakın insan ayrılmak durumunda bırakıldı. Yerlerine kimleri doldurduklarına karşı şeffaf bir açıklama var mı ortalıkta? Bir eski görevli, TÜBİTAK Uzay 10 yıl geriye gitti, bilgi birikimine sahip uzmanları attılar diyor. Ayrımcılık, kayrımcılık neden ve nereye kadar? Bu ülkede çalışmak için senin cemaatinden veya anlayışından mı olmak zorunda bu ülkenin güzide beyinleri?
Konu üzerinde durmaya devam edeceğiz..

KARAMSARLIK MI İYİMSERLİK Mİ
Yeni yıla girerken kötü şeylere bakıp karamsar mı olalım yoksa bu işin böyle gitmeyeceğini düşünüp iyimser mi?
Bir çok kimse kötümser; herşey bitti mahvoldu düşüncesinde.. Bu tutumu okurlarla iletişimde, kitap imzalarında veya toplantılarda sürdürdüğümüz kısa söyleşilerde de görüyorum. Gazetedeki yazılarımda iktidara vea uygulamalarına kıyasıya eleştirilerime rağmen, ilerisi için umudumu her zaman koruduğumu belirttiğim yazılarıma inanan ve bunları gelecek için umut kabul eden var, hayal gördüğümü ileri süren de.
Şunu düşünürüm her zaman: Geçmiş bize çok şey söyler. Orada, yaşadığımız olayların, kişilerin benzerleri hep vardır, geçmiş öğreticidir..
Ama geleceği de düşünürüm. Geleceğe yön veren dinamiklerin, herşeye izin vermeyen yapısını. Toplumların tarih içinde akış yönünü. Bir mutlaklık taşımamasına rağmen, tarihin ve toplumların okunun ileri yönelişini. Ama ilerisi nedir, sorusunun içinin de öyle basitçe doldurulamayacağını bilerek..
Yeni yıla iyimser başlayacağız şüphesiz ki..
Mutlu yıllar diliyorum hepinize.. Sevgi ve saygı..
--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder