Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Aralık 2010 Salı

Atom Savaşı, Davutoğlu, İran, Türkiye Askeri Cephe


Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nın basın toplantısında, dile getirilmeyen bir kaç konu var. Bunlardan en önemlisi, İran, Türkiye'deki atom silahları ve Lizbon'da Türkiye'ye yerleştirilmesine evet denilen füze rampaları!
İran ile ilişkilerde politikayı net açıkladı: Atom bombası üretip üretmediğini bilmiyoruz. Sadece bir şüphe üzerine, İran'ın uluslararası baskı altına alınmasına karşıyız. Bu Irak'ın da başına geldi.. Biz de İran'ın atom silahına sahip olmasını istemeyiz...
Davutoğlu, yeni olmayan bu görüşü dile getirirken, Ahmedinecad ise İstanbul'daki zirve nedeniyle “İran artık bir nükleer güç” diyordu! İran'ın nükleer santralini mi kastediyordu yoksa atom bombasını mı?!
Davutoğlu, konuya yaklaşımı gereği, nükleer santral, diyecektir!
Hükümet, aslında, İran'ın atom bombası üretimine fazla ses çıkarmama yanlısı! Nitekim Erdoğan, mealen şöyle demişti: Bölgede kimsenin atom bombasına sahip olmasını istemiyoruz, İsrail'in de! Ama İsrail bunlara sahipken diğer ülkelere yasaklanmasını da vicdani bulmuyoruz.
***
Davutoğlu'na bir senaryo sordum, yanıttan kaçındı: Diyelim ki bir ay, bir yıl sonra İran'ın atom bombası ürettiği ortaya çıktı, sizce Ortadoğu'da durum ne olur, savaş olur mu ve bu durumda Türkiye'nin pozisyonu var mı?
Aslında, hükümetin bir pozisyonu olduğunu, dünkü Hürriyet gazetesindeki haberde gördük: Atom, kimyasal ve diğer silahlara mukavim bir yeraltı sığınağı veya ülkeyi yönetme merkezi! Burası, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmayca kullanılacak!
Ortadoğu'da, ucu atom bombasına uzanacak bir savaş olasılığı var! İsrail, “seni mahvedeceğim” diyen İran'a karşı “önleyici darbe” hazırlığı içinde. Bunu bilmeyen yok. ABD ve AB uluslararası baskı ve yaptırımları arttırıyor. Sonuçta İran bir oldu bitti ile, Pakistan, Hindistan ve Kuzey Kore gibi, atom silahını üretiyor!
***
Hükümet kendisine daha yakın hissettiği komşu İran'ın İsrail'e karşı bir denge kurmasına aslında sıcak yaklaşmakta! Ancak atom bombalı İran, bölgede diplomatik ve siyasi gücünü arttıracaktır, eğer atom bombası kucağında patla(tıl)mazsa!
İsrail'in İran'a bir “atom baskını” olasılığı, Batının da desteği ile gerçekleşebilir! Yayılması, diğer süperlerin tutumlarına bağlıdır. Ancak, tamamen sınırlı kalabilir.
Türkiye, gerçi İran'ın hedefi değil, ancak Türkiye'den İran'a yönelik “Batılı atom tehdidi” var! Bu açıdan ülkemiz bir cephe ülkesi!..
Davutoğlu, Türkiye artık askeri cephe ülkesi olmayacak, derken, sadece arzusunu açıklıyor! Desteklenmesi ve gerçekleştirilmesi gereken bir iyiniyet, ama Türkiye henüz Batının ileri askeri karakolu konumunda.
Hükümet, İran'a karşı taktik atom bombası rampalarının ülkemize yerleştirilmesini onayladı. Dolayısıyla, İran karşısında bir cephe ülkesiyiz! İkincisi, İncirlik'teki atom bombalarıdır! Sayın Şükrü Elekdağ, iktidara, “Varşova paktı çöktü, Yunanistan ülkesindeki atom silahlarını kaldırdı, biz niye tutuyoruz, bunları kaldırın..” dedi.
Her iki silahın tetiği de ABD'de! Türkiye'nin savaş iradesi, tamamen ABD'nin elinde! İkinci Dünya Savaşı'nda hiç böyle değildi!
Davutoğlu, “savaş olmazsa”ya oynuyor.
Ortadoğu'da hükümetin “bağımsız” siyasi manevralarına, İsrail'le “oynaşma”sına, içte ve dışta “İslami dil ve politikalarına” karşı, Batının Türkiye'ye yönelteceği baskıları, İncirlik ve füze rampalarıyla göğüslüyor! (Buna “rehin tutma” da diyebilirsiniz!)
***
Toplantıda ilginç bir olay da, bazı gazetecilerin, Davutoğlu'nun İran politikasına itirazlarıydı: Neden Batı yanında İran'a karşı değiliz... Bunlardan biri, tam bir sözcü olarak, Asya ile ilişkilerde İran koridorunu kullanacağınıza, sınırları açarak Ermenistan koridorunu kullanın, bile dedi! Ayrıca diyasporanın tazminat taleplerine insan olarak Davutoğlu'nun duygularını, merak etti! Cemaate yamanan bir “aydın” da, Kongre'de Ermeni tasarısını engellemeye neden çalışıyorsunuz, diye bile sordu!
27 Aralık 2010  / Bilim ve Siyaset –

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder