Öncelikle iki not: RTE
fiili olarak partisinin yönetimini tayin etti. Davutoğlu tüm silahlarından
arındırıldı. Diğer kurucularla da yönetimde yollarını ayırdı. Aslında bu iyi
oldu. Kendi adamlarıyla ya herro merro durumu.
Hürriyet’e saldırının
baş rol oyuncularından milletvekilinin Kongre Divan’ına seçilmesi ile RTE’nin
bu saldırıyı kınamaması arasında iyi bir benzerlik oluştu.
Liyakat denince, durumu
derin deşeceğim bugün..
Kraliçe’nin Onur Listesi ve..
İzmir Dokuz Eylül
Üniversitesi’nde Biyotıp ve Genom Merkezi – İzmir (İBG)’nin açılışında
konuşmacı İngiliz bilimci Timothy –Tim–
Hunt’ın yaşam öyküsü okunurken “Kraliçe’nin
Onur Listesi’nde alındı” dendi. Bir de “Sir –Sör” unvanı / Kraliyet
Madalyası var.
Tim Hunt 2001’de Nobel ödülünü paylaştı. Hücre
mekanizmasının anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmuştu. İzmir’deki “dersi”
de “Hücre’nin döngüsü” üzerineydi. Nefis bir sunum. Ama aklım Kraliçe’nin “onur
listesi”ne ve bizim Cumhurbaşkanı’nın “saray”a çağırdıklarına takılmıştı. Acaba
Cumhurbaşkanı’nın yemeğe davet ettiği zevat da “Saray’ın Onur Listesi” sayılabilir miydi.. Neden olmasın?
Kraliçe’nin “onur
listesi”nde ülkeye çok önemli, kanıtlanmış ulusal ve uluslararası katkılar
yapan İngilizler bulunur. Nobel ödülü almış bilim adamlarından tutun, örneğin
formula yarışlarında dünya şampiyonu Lewis Hamilton’a kadar.
Başarısı kanıtlanmamış
kimseyi listeye girmez. Hükümet, Başbakan veya “kraliçe destekçileri”, veya
onlara “ideolojik yakın” olanlar. layık olmak birinci derecede önemli.
.. “Saray’ın Onur Listesi
Şimdi 19 Ağustos’ta
“Milli mirasımız ve gelecek” temalı sofrada RTE yemek listesinde bulunanlar
üzerine bir haberi okuyun: Milli Gazete yazarı
Mehmet Şevket Eygi, İslamcı yazar Ertuğrul Düzdağ, 10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe
saygı duruşunda bulunmak yerine tuvalete gitmeyi öğütleyerek ‘Husumetinizi,
hissiyatınızı diri tutun’ çağrısı yapan Kadir Mısırlıoğlu, Yeni Şafak yazarı
Rasim Özdenören, İskilipli Atıf Hoca filmi yönetmeni Mesut Uçakan, hattat Hasan
Çelebi, Yeni Akit yazarları Yavuz Bahadıroğlu ile Hasan Aksay, Sabah Gazetesi
yazarı Hasan Celal Güzel..
Anlıyorsunuz..
14 Ocak tarihli yemeğe de akademisyenler davetliydi: Hüseyin Hatemi, Osman Can, Atilla Yayla, Ahmet Çiğdem, Burhanettin
Duran, Mesut Hakkı Caşın, Kemal Sayar, Erol Göka, İbrahim Dalmış, Fahrettin
Altun, Ümit Meriç, Alev Erkilet ve Beril Dedeoğlu gibi. Yüzde 95’i
iktidarın doğrudan destekçisi, iktidar çevresinde veya ortada olanlar.
20 Şubat yemeğinde
yine büyük çoğunluğu iktidar yanında olan, mesela Can Paker, Birol Akgün gibi
“düşünce kuruluşu” temsilcileri, akademisyenler ve bu arada da Gülay Göktürk
gibi iktidar şakşakçısı köşe yazarı.
23 Haziranda iftar
yemeğinde Diyanet Başkanı, din adamları, müftüler ve yine saraya yakın
dekanlar, aile yakınları vardı.
13 Temmuz iftar
yemeği, Mustafa Ceceli’nin ezan okunmasıyla başlamış. "Hazreti Muhammed'in (S.A.V) hayatı ve
İslam Daveti" isimli kitap hediye edilmiş. Petek Dinçöz, Mustafa Keser,
Orhan Gencebay, Fatih Terim, Rıdvan Dilmen, Acun Ilıcalı, Gülben Ergen gibi şov
dünyasından insanlar.
Yani ağırlık olarak yakınları, destekçileri,
ideolojik- İslami düşünce ortaklıkları, kullandıkları, bu onura karşılık hizmet
bekledikleri…
Katkıları neydi?
Hadi şov dünyası bir kenara, diğer “onur
konukları”nın ezici çoğunluğu, kendi alanlarında ulusal/uluslararası bir
başarıya imza atmamış, toplumsal liyakatı bilinmeyen kimseler. Ama Muktedir’in
iktidarına şu veya bu şekilde yardımcı olanlar.. İçlerinden azı dışında,
RTE’nin kurmak istediği ülkenin insanları. Bugüne kadarki kazanımları yoketmeye
hazır, veya kazanımlara kayıtsız herkes “onur listesi”sırasında.
Türkiye’yi katkılarıyla ileri taşıyan,
ulusal/uluslararası tartışmasız başarılara imza atanlar, çağdaşlaştıranlar
orada hiç yoklar.
Bu onyıllardır böyle.
Dolayısıyla rahatça söyleyebilirsiniz: İngiltere orada, Türkiye de burada, bu nedenle!
İslamlaştıkça, kötüleşen ve çağdaşlıktan uzaklaşan bir ülke oldu Türkiye..
--13 Eylül 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder