Başından beri CHP’ye
iteklenen bir politika var: “İslamcıların
oyunu nasıl alacaksınız? Mutlaka o kesime de yönelmelisiniz, onlara mesaj
vermelisiniz, yoksa CHP ağzıyla kuş tutsa iktidar olamaz..” falan filan.
Artık şu ünlü İhsan Özkes olayından sonra şimdi kesin
konuşacağım: Bırakın bu masalları, bu politika önerisi hem siyasi
öngörüsüzlüğün hem de CHP’ye karşı arsızlığın, üstten bakışın bir dışavurumu,
dayatmasıdır.
İhsan Özkes makul siyasi
duruşuyla ilginçti. CHP’ye siyasete davet edilişi de destek gördü. CHP’nin
“İslami kesime”, daha doğrusu yeri yurdu belli siyasal dinci kesimlerden oy
beklentisi politikasına hep karşı çıktım. Bir boş hayalin partiye satılması ve
bunun getirdiği erime olayı! Kimler bu amaçla partinin vitrinine, Meclis
koltuklarına konmadı ki.. Hepsi rüzgar gibi geçti! İşte şimdi de İhsan
Özkes’le, politik olarak tam 180 derece farklılaşmış bir kimlikle karşı
karşıyayız. Üstelik CHP’ye karşı siyasi kullanıma açık bir yapı!
Özkes’in partiye
eleştirileri olabilir. Kimin yok ki! Dün “Saray”a, hem de “Peygamber olsaydı..” diyerek demediğini bırakmayan bir karakter,
bugün “Peygamber olsaydı..” diye koşa
koşa gidiyor. Tümünün, eylemlerinde Allah’ı ve Peygamber’i kullanmak
kemiklerine işlemiş.
Dün İstanbul Validebağ korusundaki inşaata “maalesef koruya göz diktiler, bu gibi
yerleri betonlaştırmak için cami kartını kullanıyorlar” diyen bir kimlik,
bugün “Validebağ korusuna camiye ihtiyaç
var” diyebilmektedir. İktidar mı ona kancayı taktı ve onu siyasi kimlik
değişimine uğrattı, veya o mu iktidarın trenine atladı bilemem.
Bu yazdıklarım olayın,
insan karakterine ilişkin lafıgüzafı. Biraz daha nesnel ve politik olacağım
şimdi..
YÜZDE 20’YE GÖZ DİKMENİN POLİTİK HAFİFLİĞİ
Geçen gün bir toplantıda,
yine konu gündeme geldi ve CHP’nin “ İslami-muhafazakar
kesime açılmasının zorunlu olduğu” öne sürüldü. Çünkü AKP seçmenin yüzde
50’si, “dini muhafazakar” parti olmasını oyuna neden gösteriyor. AKP’nin oyu
yüzde 40, demek ki bunun yüzde 20’i İslamcılık karakterine oy veriyor. Yarın
yüzde 30’e inerse, yarsı da yüzde 15 edecek. Hırsızlık, yolsuzluk, kayırma,
para transferleri, lüks, saray müthiş harcamalar.. özgürlük, ateş ve kan
politikaları, hiç biri onlar için önemli değil.. Bu 20’lik kesim, İslamcılığın
ve din kaynaklı muhafazakarlığın ana tabanı.
CHP’nin bu kesimin oyunu
çekebilmek için yapacağı hiç bir şey yoktur. Bugüne kadar da, abartarak
yazayım, tek bir oy almamıştır. CHP kitle partisidir, evet ama her partinin
durduğu bir siyasal ve sosyal bir zemin vardır. CHP bir kent partisidir,
özgürlükleri genişletecek, dini siyaset için kullanmayacak bir ileri demokrasi
partisi, Türkiye’nin muhafazakar yapısını çözecek ekonomik ve sosyal
politikalar uygulayarak, bu dinci partilerin de seçmen üzerinde etkisini
azaltmalı.
CHP bu açıdan topluma
öncülük yapmak zorunda.
ASIL MESELE MUHAFAZAKAR DİNDARLIKMIŞ!
Bakın şimdi, Amerikan
protestanlarının “zeki yaratıcılık” dini akımının da uluslararası
destekçilerinden, “bağımsız Müslüman” Mustafa
Akyol attığı tvitte ne diyor (yazdığı gibi alıyorum): “CHP’nin önündeki ASIL mesele MUHAFAZAKAR DİNDARLIK ile barışıp
barışamayacağıdır.”
CHP’ye işi gücü,
siyaseti, seçmeni falan bıraktırıp önüne “muhafazakar dindarlık” gibi çözmesi
gereken temel bir sorun koyuyor. Bu bir yönüyle de CHP’yi eritme politikası.
Dinci siyaset şöyle bir
söylemle ortaya çıkmaya başladı, özetle: Burası
Müslüman bir ülkedir. Bütün partiler Müslümandır, İslami politikalar izlemek
zorundadır. Allah din temelinde politika yapmalıdır. Bu ÖNKABUL ilkeden sonra,
partiler arasında sosyal, ekonomik politikalara konusunda ayrım başlayabilir.
İran tam böyledir. Rejime iman etmeyen hiç
bir parti seçime giremez. Önce “iman et” sonra siyaset yap.. Bunlara “kardeşim
bırak CHP’nin yakasını, sen git AKP’yi adam etmeye çalış” diyesi
geliyor. Ülkeye daha hayırlı bir iş yapar.
CHP kendi işine,
kitlesine, topluma baksın. Vitrini de buna göre yeniden düzenlesin.
-- 6 Eylül 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder