İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG), 9-10 Eylül’de
Dokuz eylül Üniversitesi’nde yapılan törenle ve bilimsel ve konuşmalarla
açıldı. Gerçi Mehmet Öztürk ile yaptığımız ve açılıştan önceki sayımızda
yayımlanan söyleşide İBG’nin amaçlarını tanıtmıştık. Açılışı izledim, genç bir
ruhun, yapma irade ve arzusunun IBG’de dolaştığını gördüm. Bu sevinci
paylaştığım için de memnunum. Türkiye nasıl bir terör ve batağa saplanmış bir
siyaset çukurunda uğraşıyor, İzmir’de bilim insanlarımız için gelecek için ne
planlar kuruyor.
Bu merkezin temelini eski rektör Emin Alıcı
atmıştı. O zaman üniversitenin tıp fakültesi sayesinde geliri vardı. Bina
inşaatının kabası bitmişti. Neler yapılacağının ilk planları da
programlanmıştı. Sonra iktidar tıp fakültelerini boğazını sıktı, gelirleri
sıfırladı, hatta borçlandırdı, en değerli öğretim üyeleri kaçtı..
En çok oyu alan Emin Alıcı’nın yerine ise Prof. Dr. Mehmet Füzün az
oyla rektör olarak atandı, ama projeyi sürdürmek istiyordu ama para yoktu. Rektörle
İBG’de, Merkez’in müdür Mehmet Öztürk’ün ofisinde tanışıp sohbet ettik.
Üniversitelere rektör seçimlerinin nasıl yapılması gerektiği konusunda görüş
alışverişinde bulunduk ve benzer değerlerle konuya yaklaştığımızı gördük.
Merkezi nasıl tamamladıklarını sordum Füzün’e ve ayrıca bu büyük projeyi
başarıyla tamamladığı için de teşekkür ettim.
Füzün, ikinci rektörlük dönemine
ise en çok oyu alarak başladı, üniversite Füzün’ü benimsemişti. Bu kez liyakata
önem verdi, kadrosunu yeniledi. Biyotıp ve Genom Merkezi’ne, tamamlanması için
150 milyon lira gerekliydi. O sırada Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile tanışıklığını bu amaçla kullandı, projenin
ülke için önemini anlattı, sonuçta Proje, Kalkınma Bakanlığı’nın en önemli ve
pahalı projesi olarak desteklendi. Rektör, Mehmet Öztürk’ün merkezin başına
gelmesinde ısrarcı oldu. Ülkemizde iyi şeyler de olabiliyor! Füzün’ün görevi
bitecek! Umalım ki yerine yine doğrudan bilimle ilişkili, liyakatı gözetecek,
üniversitenin bilimsel niteliğini ön plana alacak ve şu gözbebek projeyi
koruyarak destekleyecek, ülkenin ürünlerini almasına hizmet edecek bir rektör
gelir.
***
İBG, ülkenin ilk biyoteknolojik ilaçlarını üretmeye
de aday. Daha pek çok konuya el atıyor proje. Görülen o ki, üst düzey
araştırmalara ve sonuçlarına imza atacak İBG! Haydi hayırlısı! Mehmet Öztürk
uluslararası bilim kurumlarıyla işbirliklerini kurmuş, çok uluslu bir çalışma
ortamını şimdiden sağlamış, projeye ve kişiye göre laboratuvarlarını sırayla
“işletmeye” açıyor.
Açılışta, merkezin uluslararası danışma kurulunun
pek çok üyesi, bu arada Aziz Sancar, Gökhan Hotamışlıgil de vardı.
2001’de hücre mekanizmasının anlaşılmasına yaptığı katkılar nedeniyle Nobel
Ödülüne ortak oln Tim Hunt yaratıcı
bilim temasıyla ve hücrenin yapısının keşfi için neler yapıldığını
anlattı açılış bilim konuşmasında.
Bilim Sanayi ve Ticaret Bakanı Fikri
Işık ilginç bir konuşma yaptı. “İthal ilaçları geliştirme imkanını elde
edeceğiz. Bu tür tesislere her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye'nin yeni
bir atılım yapması, ancak bilim ve teknoloji alanındaki sıçramalarla olacak.
Türkiye yükte hafif pahada ağır ürünler üretmek zorunda. Yeni ilaçların gramına
1000 dolar ödüyoruz. İlaç ithalatımız 4.7 milyar dolar ve her bir kilogram
biyoteknolojik ilaca ortalama bir milyon dolar ödüyoruz. Türkiye’de gerçi kutu
ilaçların yüzde 75’i üretiliyor, az bir miktarı ihraç da ediliyor ama 4 milyar
dolar açığımız var, ürettiğimiz ilaçlar yükte ağır, pahada hafif.. 2015-2018 İlaç Strateji ve Eylem Planı
hazırladık. Biyoteknoloji eylem belgemiz de var. Araştırma altyapıları kanunu
çıkardık. Sizlerden tek isteğimiz bilimsel çalışmalara odaklanmanız."
Bakan, ARGE merkezlerindeki gelişmeleri de anlattı. Ve İzmir’i yüksek katma değerlerin üretildiği
bir bölge olarak planladıklarını ve buradaki yatırımlara, Van Hakkari gibi
en geri bölgelerdeki yatırım teşviklerinin de tanındığını, ancak bunun fazla
bilinmediğini, İzmir’de 16 ARGE merkezinin bulunduğunu söyledi ve "Kuvayi milliye ruhu, halkımızın bütün
zorlukları aşabileceğinin tarihi vesikasıdır” diyerek İzmir’e mesaj
gönderdi! Toplantıya çeşitli bilim kurumlarından çok sayıda kişi katıldı ve
konuşmalar yaptı. Mesela Ahmet
Nuri Yurdusev (TÜBA), Dr. Fahrettin Keleştimur (Türkiye Sağlık Enstitüleri Birliği).
Merkezin başkanı M. Öztürk’ün konuşması ilginçti. Nazım Hikmet'in 'En güzel söz henüz söylenmemiş olandır' şiirini
okuyarak başladı:
"Nazım Hikmet, 1945 yılında
bir Eylül akşamında Bursa hapishanesinde karısına yazdığı dizelerle, ikinci
dünya savaşının yaşattığı trajediye rağmen gelecek güzel günlere inancını asla
kaybetmedi. Ben de tüm insanlık ve ülke olarak derin acılar yaşadığımız bu
günlerin geçici olduğuna inanıyorum. Bu toprağın insanları binlerce yıl aklı
selimle cehaletin, iyilikle kötülüğün en şiddetli çatışmalarını yaşadı. Sonunda
hep akıl, iyilik, sevgi galip geldi. Bundan dolayı geleceğe umutla bakmaya
inatla devam ediyoruz…Daha güzel bir dünya kendiliğinden gerçekleşmeyecek. Bunu
elele inşa etmemiz lazım. Sizlerden Ankara'dan, yerel yönetimlerden,
işadamlarından, hayırseverlerden tek bir beklentimiz var. Bize maddi ve manevi
katkıya devam edin. Bunlar, hasta yakınlarınıza umut olarak dönecektir, bize güvenin."
İzmir’de kollar sıvandı, İBG’nin izleyicisi olacağız!
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak üzere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder