Hiç
bilmiyordum, ama gelen mektup ortaya koydu ki, hem trajik hem komik bir durum
yaşanıyor. YÖK yönetimi, Eğitim-Sen’in, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu’nda yasal
olarak bulunan üyesi Prof. Dr.Mustafa Altıntaş’ı “beğenmeyerek”, Kurula sokmak
istemiyor ve değiştirilmesini istiyor.. En iyisi Altıntaş’ın bu konudaki
mektubunu okuyalım.. Sonra kısa yorum yapalım..
***
“Sayın Bursalı,
YÖK ve Rektörlerin, üniversite bileşenleri olan öğretim elemanları ve
öğrenciler üzerinde estirdikleri disiplin terörü, 1981’den bu yana sürüyor.
Buna karşın üniversite çalışanları, sendikaları ve dernekleri eliyle
yürüttükleri kitlesel ve yargısal çabaları sonucu, üniversitelerin disiplin
kurullarında ve YÖK-YDK’nda temsilci bulundurmaları hakkını (*) kazandılar.
Eğitim-Sen, bu
yasa ve kararlara dayanarak, 20.12.2012 günlü yazısı ile, benim “YÖK-YDK’nda temsilci-üye olarak
yetkilendirildiğimi” YÖK
Başkanlığı’na bildirdi.
Bu
yetkilendirme üzerine, üyelerimizin Rektörlüklerince iletilmiş olan disiplin
dosyalarının görüşüleceği 31.01.2013 günlü YÖK-YDK toplantısına katıldım.
Ancak, sonraki 28.02.2013 günlü toplantıya katılmam engellendi. YÖK Başkanlığı,
10.04.2013 gün ve 18455 sayılı yazısıyla, engellenmemin nedenini şöyle açıklıyor:
“Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu’nun görev ve yetki alanı memurların mali ve sosyal
hakları ile sınırlı olduğundan, bu kapsamda olmayan disiplin hükümlerinin Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu Kararıyla değiştirilmesinin mümkün olmayacağı, bu
nedenle yetkesiz bir kurulun almış olduğu kararın 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu kapsamındaki disiplin işleri bakımından mümkün olmayacağı..”
YÖK üyeleri,
kendilerini oraya getiren siyasal iradenin ürünü olan yasayı ayakları altına aldı.
Bu hukuk tanımazlığı, Hakem Kurulu Kararlarının yürütülmesinden sorumlu Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yargıya taşıdık. Bakanlık, sendika
temsilcisinin Disiplin Kurullarına katılımının gerektiğini söyledi ve yargıya
taşıyın dedi..
İdare Mahkemesi,
YÖK Kararını mahkum etti ve 15 Kasım 2013 günü gerçekleşen YÖK -YDK
toplantısına katıldım. YÖK Başkanlığı, yaklaşık 10 ay, hukuka aykırı biçimde,
sendika temsilcisinin katılımının engellendiği YÖK-YDK kararları ile,
üyelerimiz hakkında giyotin işlevini gördü, rektörlükler tarafından estirilen
disiplin terörünün tetikçiliğini, kapalı kapılar arkasında yapmayı sürdürdü..
YÖK-YDK
toplantılarına, sendika temsilcisi olarak katılımım, ikinci kez, 22.05.2014’de
engellendi. YÖK Başkanlığı, Eğitim-Sen Başkanlığı’na 09.05.2014 gün ve 28343 sayılı
bir yazı göndererek, yerime başka
birinin temsilci olarak görevlendirilmesini istedi. Gerekçeleri ise tam bir
kara mizah örneğini oluşturuyor:
“Bu
çerçevede sendikanız tarafından görevlendirilen temsilciniz Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş, üyelerinizle ilgili dosyalar görüşülürken Kurulumuzda bulunmuş ve
hukuki çerçevede diğer kurul üyelerine tanınan haklar kendisine de tanınmıştır.
Ancak, Prof.Dr.Mustafa Altıntaş bu Kurullarda üye sıfatı ile katıldığı ve
ilgili kişi hakkında yapılan oylamada oy hakkının bulunduğu hususunu göz ardı
ederek, müzakerelerine katıldığı sendikanız
üyesinin avukatı gibi hareket etmekte,
kendisine gösterilen tüm iyi niyet çabalarını sonuçsuz bırakarak bu tavrından
vazgeçmeyip kurul içerisinde tartışmaya ve huzursuzluğa yol açmaktadır. Nitekim
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş 19.03.2014 tarihli YDK toplantısına da iştirak etmiş
ve kurul tutanaklarında da kayıtlı olduğu üzere üyeniz olan Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi öğretim görevlisi Ömer Faruk Kırniç’e ait Üniversite
teklifinin (sınavda, gezi parki olaylarına ilişkin seçmeli ve isteyenlerin
yanatlaması koşulu ile,yorum sorusu sorması nedeni ile, kamu görevinden
çıkartılma cezası önerisi) görüşülmesi
aşamasında (kamu görevinden çıkartılma cezası onaylandı) diğer bir kurul üyesine sesini yükseltip hakaret içeren ifadeler
kullanmak suretiyle kurulda gerginliğe neden olmuştur.”
Eğitim-Sen,
yerime başka birinin temsilci olarak görevlendirilmesi yolundaki istemi,
12.06.2014 gün ve 1050 sayılı yazısı ile geri çevirdi. Eğitim-Sen yanıtında;
İLO’nun 87 numaralı “Sendika Özgürlüğüne
ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşmesi’nin 3. maddesine” göndermede bulundu:
“Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük
ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini
düzenlemek ve iş programlarını belirlemek haklarına sahiptirler. Kamu makamları
bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel
olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdırlar”.. hükmünü belirterek,
sendikanın, temsilcisini belirlemekte serbest olduğu, sendika temsilcisi olarak
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş’ın toplantı dışı tutularak alınacak disiplin
kararlarının hukuka aykırı düşeceği uyarısında bulundu.
YÖK Başkanlığı,
ulusal ve uluslararası hukuk kararlarını bir kez daha çiğneyerek, 19 Haziran
2014 günlü oturuma da, temsilci olarak katılımımı, zora dayalı olarak önledi,
üyelerimizden kimileri ise, temsilcisi olmaksızın savunma haklarını
kullanmayacaklarını belirtti...
Bütün bu
anlatımlarım, 1981’den bu yana üniversiter sistemimizin başına çöreklenmiş ve
giderek siyasal iktidarın egemenliğini yükseköğretim kurumlarında egemen kılan
bir yapıya dönüşen YÖK, yasa ve
hukuk tanımazlığını yineleyip durmakta...”
YÖK-Yüksek
Disiplin Kurulu (YDK) Üyesi, (Eğitim-Sen Temsilcisi Olarak)
(*) Bu
kazanımın dayanağını “4688 Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları ve Toplu
Sözleşme Yasası”nın19/f maddesi, 4/7/2005 – 2005/9138 BK KARARI”
ve 9.5.2012 günlü “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Kararı”nın 20. Maddesi oluşturuyor."
***
Mektubu biraz
kısalttım. Burada otaya çıkan, ama yıllardır bildiğimiz gerçek şu: Kurullarda
muhalif kimse olmamalı.. Kimsenin hakkı hukuku savunulmamalı ve YÖK’ün vermeyi
kararlaştırıldığı karar, kurulda hemen kabul edilmeli.. Bu tür kurulların
demokratiklikle zerre kadar ilgisi yok. Akıl orada olmaz, ortak akıl hiç olmaz,
sadece tek düşünce olur.. Kabul mu
derler, bütün parmaklar evete kalkar..
Böyle bir
“rejime” ne denir, artık YÖK kendi adını koysun..
Gelecek Cuma
yeniden burada olalım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder