Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

22 Eylül 2013 Pazar

Bu Söz Bir Evrensel Değerdir - 2


Evet en evrensel değerdir Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” sözü.. Belki de herkesin söylediği bir söz, ama geniş açıyla ve bir ülke politikası olarak içeriği bilinmiyor.. Konu üzerine bu ikinci yazıda, bu söz nasıl kullanılsaydı ne gibi büyük bir değer yaratabilirdi ve bir dünya devleti olurdu Türkiye, bunun üzerine bir fikir antremanı yapacağız. (Zaten işimiz bu değil mi!?)
***
Türkiye Atatürk’ün bu evrensel ilkesine uygun bir politika izlemedi. “Neredeyse hiç bir zaman”, diyeceğim!
Türkiye dış politikasını kendisi geliştirerek kendisi için ve komşuları için uygulamadı! “Neredeyse hiç bir zaman”, diyeceğim yine!
Bizim dış politikamız bir savaş politikası oldu 1950’lerden bu güne!
Bütün kuzey düşmanla çevriliydi: Karadeniz’in kuzeyi ve batısı! O zamanki SSCB, Bulgaristan, Romanya.. Yunanistan’ı da katarsak, ülkenin batısı da düşmandı.. Doğu’da yukarıda Ermenistan.. İran bir öyle bir böyle.. Suriye de düşman! Irak? Tabii ki Kıbrıs diye bir sorun var hep..
Özetle barış içinde sarmaşdolaş olabileceğimiz durmadan öpüşüp koklaşabileceğimiz tek bir komşumuz, dost ülkemiz yoktu.. Sözde “dostlar” ise hep uzaktaydı! Türkiye ordusuyla milletiyle devletiyle hükümetleriyle sürekli dört sınırda, karada havada denizde nöbetteydi!
Böyle bir şey olabilir mi? Bu millet bu duruma onyıllardır nasıl katlanabilir? Bir ömür boyu silah omuzda nöbette hangi ülke var dünyada?
***
Peki bütün bu düşmanları biz mi yaratmıştık?
Tabii ki hayır. NATO’ya girince, ileri karakol olunca, otomatik olarak bir dizi düşmanınız oluyor.. Size kim dostunuz kim düşmanınız söyleniyor, öğretiliyor; kendi iradenizle bunları saptamıyorsunuz.. Kendi iradenizle kimseyle dost olamıyorsunuz!
Böylece Türkiye’den bir savaş ülkesi/savaş cephesi yaratıldı. Normal koşullarda, komşularla arasındaki geçmişten gelen bazı sorunları da çözemedi bu ülke. Çünkü savaşa odaklıydınız.. Yunanistan’la sorunları çözebilirdiniz belki, ama arkasında Batı ve NATO olunca bu da mümkün olmadı...
Kimsenin aklına, yahu dünyada dört bir yanını düşman bellemiş başka bir kimse var mı, biz neden böyleyiz, sorusunu sormadı.. Böyle yaşamaya mecburuz, gibi..
***
Şimdi bunları bir kenara bırakılım. Esas derdim, Yurtta ve Cihanda Barış’ın evrensel değeri.. Şöyle düşünelim: Türkiye Atatürk’ün bu ilkesini hayata geçirmeyi şaşmaz temel politikası yapsaydı ne olurdu? Öncelikle tabii ki bir savaş kamplaşması içine girmezdi.. Yani NATO Batının uç beyi olmak falan.. İkincisi, şaşmaz temel ilkesi nedeniyle bütün ülkelerle sorunlarını çözecek bir yaklaşım içinde olurdu. Çözülemeyen sorunları zamanı bırakırdınız, ama komşularla bütün ilişkilere her türlü önceliği verirdiniz. Bu sadece tek yanlı yarar sağlamak değil, gerçekten her tarafı geliştirecek, karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma ile kendi ayakları üzerine durmasına hizmet edecek bir işbirliği ve dostluk.. Silahı, savaşı, tehdidi dışlayan..
Türkiye öyle bir coğrafyadaa bulunuyor ki, merkezde kendisi, kuzeyi doğusu ve güneyi ile; Karadeniz, Orta Doğu ve Akdeniz havzasında yepyeni, birbiriyle dayanışma içinde, düşenin yardımına koşulan bir dünyanın yaratıcı olabilirdi.. Ama temel şart: Ülkede ve dünyada asla taviz vermeyen şaşmaz barış politikası.. Ve böyle politikanın çevresinde örülen bir ülkeler ağı..
Şöyle diyeyim: Beni kimse Yunanistan’la, Irak’la, Suriye ile, Ermenistan, Rusya, Bulgaristan, Romanya vb ile düşman edemez...
İtirazlarda bulunsanız da edemezsiniz, boşuna uğraşmayın!
İşte, Ülkede Barış Dünyada Barış’ı düşüncenizin politikanızın şaşmak ekseni yaparsanız, evrensel bir değer yaratmış olursunuz! Bu değeri yaratınca da, herkes ondan beslenir, umutlanır, büyür, zenginleşir.. Burada temel bir düşüncenin ve doğru bir ilkenin gücünü düşlüyorum..
Bana göre, Atatürk’ün ilkesinin anlamı budur. Bu içeriği kavrayamazsanız, önemsemezseniz, üzerine düşünmezseniz... herşeyi anlamsızlaştırırsınız..
Şimdi bazılarımızın seslerini duyar gibiyim: Ama efendim reeel politika, dünyanın gerçekleri falan filan..
Onlara sadece şunu derim: Reel politikayı da gerçekleri de siz yaratırsınız.. bahsettiğiniz “reel politika” gökten zembille inmedi.. Onları da ülkeler insanlar politikalar yarattı..
O halde, nasıl bir gerçeklik yaratacağınız esas olarak sizin elinizdedir..
***
Yurtta Barış Dünyada Barış, o muhteşem insanın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir. Sadece bize değil, dünyaya da.. Ama bu mirastan büyük bir değer yaratamadık..
Bu miras Türkiye’yi dünyanın gerçekten yılıdızı, çok önemli saygın bir ülkesi yapabilirdi, ama bunu görebilecek bir politik birikimimiz hiç olmadı..
Tam tersine, içinde bulunduğumuz şu hale bakın.. Komşusunun mezarını kazan ve bizzat kendi halkının da mezarını kazmayı düşünen bir anlayış ülkeyi yönetiyor..
Hayır bin kez hayır, Türkiye eninde sonunda o büyük insanın mirasına sahip çıkacaktır..
Çünkü ülkenin ve dünyanın en çok ihtiyacı olan bir ilkeden sözden bahsediyoruz: Barış!
--22 Eylül 2013 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder