Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

25 Eylül 2013 Çarşamba

Ana Görev Muhalefeti Yoketmek ve Yine Barış Sorunu


Önce bir iki söz edelim, sonra seri makalenin dördüncüsüne geçelim... Cumartesi Pazar Antalya Konyaaltı Belediyesinin dört yıl içinde çadırdan Cam Piramit altına başarıyla yükselttiği kitap fuarında okurlarla buluştuk. Sohbet ettik, birbirimize gönül, güven ve umut verdik, başarı ve şans diledik.. şüphesiz ki herkesin öncelikli derdi ülkesi! Hepsi çok güzel insanlar, bir kez daha bu ülkenin geleceğine ilişkin güvenim tazelendi.. Teşekkür ederim!
Hayır, bu ülkenin geleceğini, düşünen, seven, gözleri pırıl, özgür, barışçı, daha güzeli daha iyiyi daha ahlaklıyı isteyen insanlar belirleyecektir.. Vizyonu din ile sınırlı iktidarlar onların emirleri ve güttükleri kitleler değil..

Sopalı İktidar
İkinci notum, Sopalı İktidar’a: iktidarın politikalarını belirleyen beyin, demokratik bir anlayışla zerre kadar ilişkisinin olmadığını her olayda kanıtlıyor.. bunun ötesinde guruplaşmayı taraflaşmayı o derece keskinleştiriyor ki, silahla sopayla milleti birbirine kırdıracak, sokaklarda ve alanlarda..
Dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde, bir iktidar, kendisine karşı düzenlenen veya gerçekleştirilen protestoları engelleyici önlem almaz, almayı düşünmez, polisini savcısını seferber etmez... hele hele kendi yandaşlarından sivil görünümlü yarı askeri vurucu güçler oluşturamaz.. Bu sadece ve tamamen faşist, diktatoryal askeri-sivil iktidarların kafa yapısından çıkar...
Düşünün: Stadyumların, protestocuları saptamak amaçlı, hem kimlikli bilet hem yüzlerce kamera hem çok sayıda savcı polis vb ile gözetim altına alınması, hangi bir demokratik ülkede söz konusudur? Bir örnek lütfen...
Üstüne üstlük, Çarşı gibi, siyasi protestoları da ön plana çıkan bir gruba karşı, karyıt siyasi holigan grupları oluşturmak, normal, sivil, demokratik bir iktidarın işi olabilir mi?
Bunca yıldır yönetimde olan bir iktidar, muhalefetin İTİRAZ HAKKI’nı, devletin her türlü aracını, savcılıkları, emniyeti, mahkemeleri kullanarak bastırma, korkutma ve yok etme yoluna gidiyorsa.... Demokrasinin D’si yoktur ülkede.. Üstelik kalkmış “paket” açıklayacakmış.. Bunlar yetmiyor ve paramiliter güçlerini örgütlüyorsa bir de.. tam anlamıyla, bir diktatörlükten bahsedebiliriz..
Böyle kafaların, iktidardan düşmemek için gayri meşru her yolu denemesi, seçimleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi, bastırması, her türlü sahtekarlığı yapması söz konusudur.. Bir iktidar, meşru yollardan “iktidardan düşmemek” için hazırlanıyorsa, tamamen gayrimeşruluğa saptanır..
Siyasi olarak böyle bir düzleme girdiysek, bakın önümüzdeki bir yıl içinde daha neler yaşayacağız..

Büyük Barış Bölgeleri
Gelelim Yurtta Barış Dünyada Barış’ın evrensel değerine.. Ve, iktidarın bu ilke ile zerre kadar ilgisi olmadığını vurgulayarak konuya girelim..
Vereceğim bir “barış bölgesi” örneği Avrupa Birliği’dir. İki dünya savaşının çıktığı bu bölgede, eksik bir “Yurtta Barış Dünyada Barış” uygulanıyor. Ama kıta içinde barış temelli yeni bir yapılanmanın gerçekleştirilmeye çalışılmasını, gelecek için çok önemli bulurum. Orada bir laboratuvar denemesi var... AB örneğinin eksik halkası ise, “Dünyada Barış” politikasıdır. Bu birlik, dışarıya karşı sorun çözücü  olmaktan çok, emperyalist ve sömürgen davranıyor.. Lider ülkelerin kapitalist emperyalist geçmişlerinden kopmaları mümkün olmadığı sürece de, bu hegemonist politikalardan vazgeçmesi mümkün değil..
Örneğin Fransa’nın “sosyalist” Başkanı Hollande, Le Monde’da yayımlanan demecinde, Fransa’nın dünyada eski gücüne kavuşmasını öncelikli politikası ilan ediyor, ama bunun için de “öncelikle iç barışı sağlamalıyız” diyor! Hollande’ın Suriye’yi bombalamaya hazır olduğunu açıklamasından, güçlü ülkeden ne kastettiğini anlıyorsunuz zaten!
Ama AB’nin barış bölgesi yaratmaya soyunması ve kıtadan savaşı dışlama politikası dünkü yazımda belirttiğim gibi şunu gösteriyor: Barışı ancak büyük birliktelikler ve büyük yapılar oluşturmayı hedef alacak politikalar mümkün kılar.
Orta Doğu’da, bölge ülkeleri büyük düşünmedikleri ve davranmadıkları sürece, parçalanmaları, kanamaları, birbirlerini boğazlamaları sürecektir.. Türkiye, Suriye, İran, Irak! Birleşin!
---24 Eylül 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder