Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

25 Haziran 2013 Salı

Türkiye Tek Kişiye Esir / Karanfillere Saldırı


Taksim’e bir anma buluşması için karanfillerle gelen insanları “kamuya ait yeri işgal ediyorsunuz, dağılın..” diye bombalatan bir Başbakan düşünün.... Oraya gelenler kamunun ta kendisidir. Millet kendisine ait bir yere geliyor! Bu bir karanfillere de saldırıdır.. 
Karanfil, bu iktidarların seveceği bir çiçek değildir. Karanfil, direnişin, sevginin kardeşliğin, dayanışmanın, hak aramanın adıdır! Karanfilli insanlara saldırı 1 Mayıslara olan düşmanlık ile eşanlamlıdır.. İktidar ve adamlarınını, herhalde karanfilleri görünce, kırmızı görmüş boğa gibi davranası geliyor olabilir.. Ama içinde sevgi, kardeşlik duygusu olmayan birilerinin, gül de papatya da Taksim’de görse, saldıracağı kesindir!
Türkiye tek kişilik bir iktidar şovu yaşıyor; şüphesiz bu yeni değil, ama bu şov çok daha belirgin.. Başbakan çok tehlikeli sularda seyretmeye başladı.. Samsun’daki konuşmasında, kendisine direnenleri neredeyse “dinsizler” diye tanımlayacak. Bunu dolaylı bir şekilde yapıyor: “.. bizim tek bir besmelemiz oyunları.. bizim tek bir la havlemiz bütün tuzağı bozar…bu milletin bir duası onların bütün hesaplarını alt üst eder”.. Şunu demek istiyor, biz islamın ta kendisiyiz, temsilcisiyiz.. Onları dinle bir kaşık suda boğarız..
Milleti dinci-dinsiz diye ayırma ve birbirine kışkırtma noktasına mı geldik!? Şüphesiz bu tabiatına karakterine uygun düşer. Biliyorsunuz, siyasete en büyük ısınmasını da “minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz” sözde şiiri, aslında dinsel duyguları siyasal bir saldırı silahı olarak kullanmaya başlayarak yaptı!.. RTE tipi diktatörlük heveslilerinin varacağı durak, kitlelerinin dini duygularını sonuna kadar sömürerek, iktidar dayanağı haline getirmektir.
***
Ülkede tek kişi var... ne parlamento, ne güçler ayrılığı ne Cumhurbakanlığı makamı ne yargı. Hepsini bağrında toplayan bir kişi var ortalıkta.. İktidarın bütün kurum ve kişileri, RTE’nin adeta esiri gibiler. RTE’den bağımsız bir Cumhurbaşkanlığı kurumundan bahsetmek asla söz konusu değil artık. RTE’den özerk yargı diye bir şey mi kaldı.. Hayır, mitinglerde kimlerin içeri alınması gerektiğini, kimlerin hesap vereceğini birbir söyleyen, talimat veren bir lider.. Milletvekilliği diye bir şey mi kaldı, zaten yoktu, onlar sadece sayısal birer nesne gibi.. Varlıkları, parmak sayısına olan ihtiyaçla sınırlı..
Ama ülkenin büyük sosyal çalkantılı bir duruma geldiği zaman, bugün yok olarak yukarıda saydığımız göstermelik derekesine düşürülen kurumsal yapıların hepsinin müdahalede bulunması, akli bir yönetimin seyretmesi için harekete geçmesi gerekir.. çünkü anayasal olarak bunun için varlar! Hayır, hepsi iradesini RTE’ye teslim etmiş durumdalar..
RTE’nin, ve yakın çevresindeki kopyalanmış izdüşümlerinin, kişi olsun, medya olsun, Taksim olaylarına ve muhalefete yaklaşımı, şizofrenik bir siyasetten başka bir nitelik taşımıyor. Orkestra şefinin damgasını taşıyor herşey..
İktidar hastalıklı, kışkırtıcı, milleti birbirine düşürücü çok tehlikeli bir politika izlerken... Muhalefete bakıyorum, bugünkü koşullarda geliştirilecek o kadar siyaset varken ve iktidara alabildiğine yüklenebilecekleri, politik ve sosyal olarak lime lime edecekleri koşullar söz konusu iken.. Salı konuşmalarıyla hayatlarını geçiriyorlar!
Anladığım kadar, iktidarın hepinizin defterini düreceğiz korkutmacası, üzerlerinde etkili olmuş sanki, aman şunlarla bunlarla özdeşleşmeyelim siperlerine yatmış gibi bir durum sergiliyorlar! Oysa, kendi seçmeni de milleti de ayakta... Onlara bile söyleyecekleri liderlik edecekleri bir politikaları da mı yok! Sanki yahu bu protestolar dursun da rahat etsek gibi bir algı yaratıyorlar!
Bir sözüm de penguenci medyaya! Akli olmayan, Türkiye’ye her açıdan zora sokan bir şizofrenik politikaya hizmet ettiğiniz sürece, bu yıkıntının başlıca sorumlularından biri olacaksınız!
***
İktidarın mitinglerindeki söylemi, tamamen uydurma, yalan, gerçeklerle ilgisi olmayan propaganda, CHP’ye ilgisiz saldırılar bütünlüğünden oluşan bir malzeme yığını... Bütünü, toplumda yalan yanlış bir algı oluşturmaya yönelik... Sözde en büyük demokratik özgürlükler onun iktidarında yaşanıyor gibi, gerçeklerle zerre kadar ilgisi olmayan bir yalanla karşı karşıyayız.. 
RTE hitap ettiği kitleler karşısında, bu ülkeyle ilgisi olmayan bir düşman yaratıyor. Bunun pratikteki uygulaması ise “vurun kahpeye” dir! Geçmişte RTE anlayışı ve türdeşlerinin temel politik davranışlarının, üstelik çok tehlikeli boyutlar taşıyan yenilenmiş bir halini izliyoruz.
Vurun... Evet polisin copu bu emirle kalkıyor.. Polisin gazı bu emirle sıkılıyor.. Polisin mermisi bu emirle atılıyor..
Polisin bütün silahları, karanfillere bu emirle doğrultuluyor...
***
Arkadaşlar Türkiye, artık belki de artık asla siyasi diyemeyeceğimiz, ağır bir klinik tablo ile karşı karşıya..
---24 Haziran 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder