Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

16 Nisan 2013 Salı

Of Oof ki Ooof... Fazıl Say'a Cezanın Anlamı Üzerine


Ne oldu demeyin, dinci kafanın, anlayışın, ideolojinin baskısı, etkisi ve yönetimi altına giren yargı, bir yandan da şeriat mahkemeleri gibi çalışmaya başladı! Fazıl Say, o güzelim bilgi insan Ömer Hayyam’ın, üstelik kendisine gelen bir dörtlüğü izleyicilerine gönderdiği için, sözde dinci bir kişi tarafından şikayet edildi ve dini aşağılamaktan 10 ay ceza aldı!
Daha ne olsun!
Bu ceza neyin cezası demeyin, bu, Türkiye’nin iktidar tarafından İslami muhafazakarlaştırılmasının bir sonucu, ürünü, cezası.. artık ne derseniz deyin.. İslami muhafazakarlık ne demek? Ülkemizdeki aydın kılıklı paçoz kafaların bir türlü görmediği, iktidarın muhafazakar gibi görünen ama aslında “şeriat uygulamaları”nın bir uzantısı ve parçasıdır.
Bu ceza ancak şeri nitelikli bir kurumun verebileceği ceza olabilir. Bizim mahkemeler bir yandan medeni kanunlara tabii gibi dururken, öte yandan da İslamcı iktidarın anlayışına uygun, İslami ceza kesme uygulamalarına başladılar. Bu uygulamalar, örneğin dini temelli herşeyi koruma, kollama, şikayetleri görmeme, hatta eğer uygulamaya kalkacak savcı hakim vb olursa canına okuma şeklinde (Bakınız İlhan Cihaner!) zaten çoktaaan başlamıştı..
Şimdi Fazıl Say’a verilen 10 aylık cezanın komikliği de var: Ömer Hayyam’a ait olduğu bile bilinmeyen bu dizelerini kendisi yazmadı, kendisine gelen mesajı olduğu gibi başkalarına gönderdi.. Üstelik, Fazıl Say dışında yüzbinlerce kişi aynı dörtlüğü, kendi izleyenlerine gönderdi.. Yani ‘uydurulan suç’a katılmış yüzbinler var! Ama yüzbin kişiden sadece Fazıl Say seçiliyor mahkum ediliyor.. Ayrıca twitter’da insanların kendi aralarında oldukça özel sayılabilecek bir yarı kapalı haberleşme de söz konusu! Doğrudan bir insana hakaret yok, doğrudan suçlama yok, doğrudan yazılmış bir şey yok.. Ama mahkumiyet var!!!
Çünkü Fazıl Say, ateist olduğunu açıklamış biri.. Fazıl Say’a “ateist”likten bir dava henüz açıl(a)mıyor.. Onun da zamanı gelir.. Bütün ateistler dinci faşistlerin kin ve intikamlarından kendilerine düşen payı tadarlar! Fakat, bugünkü koşullarda, ceza yasasında ateistliği resmen suç kılmak gibi aptalca bir politika izlemek yerine, bir punduna getirip, başka bahaneler ileri sürerek mahkumiyetlerine gitmek, daha akıllıca bir yıl!
Fazıl Sayın mahkum edilmesine gelince, bu twitter’da bir mesajı göndermesinin ötesinde bir özel durum: O, Cumhuriyetçi, Kemalist, demokrat yaratıcı bir insan! İktidara karşı bir aydın ve sanatçı duruşunu sık sık dile getiriyor.. Esas suçu bu, görüşleri üstüne üstlük ateistlikle de birleşince cezayı hakediyor!! Kimse bu iktidarı hiç mi hiç sevmek durumunda değil. Hatta nefret ettiğini bile dile getirmek, bir insan hakkı ve özgürlüğü konusudur!
***
Ne demiştik? Tepeden İslamı (muhafazakarlığın ülkemizdeki adı) uygulamalar o kadar dört bir yanı sardı ki, işte mahkemeler de bu anlayışa uygun davranıyor.. Hangi İslami uygulamalar demeyin: Dini anlayışlar söz konusu olunca, akan suların durduğu zamanları yaşıyoruz..
 * En sondan başlayalım, çünkü en son büyük darbe buradan vuruldu: 4x4x4 eğitim yasası, çocukluktan itibaren gençliği din bağnazlığına – şeriat anlayışına kelepçelemevurma amacını taşıyor. İnsanlar semtlerinde normal okullarının imamhatipleştirilmesine karşı mücadele etmeye yöneldi artık!
* Kız çocuklarının başları, okullarda iktidarın dini anlayışına uygun olarak, devlet zoruyla türbanlaşıyor. Tam bir toplum mühendisliği görülmemiş bir düzeye yükseldi, yani iktidar bütün toplumu kendine benzetecek.. Din dersi zorunluluğu baskıyla dayatılıyor. Okullarda laik öğretmenlere hayat dar ediliyor. Okul müdürlüklerinde iktidardan yana olmayan kimse kaldı mı?
* İçki yasağı her açıdan pratikte resmen uygulanıyor. En büyük vergiler içkilere konuyor; Anadolu kentlerinde halka ait açık alanlarda bir bira içmek bile yasaklı hale geldi..
* Bir araştırmaya göre, TRT’lerde dini içerikli yayınların zamanı 10 kez arttı.. Kökten İslamcı dernek, vakıf vblerin sayısı ve bunların etkinlikleri bütün halkı kuşattı..
***
Yıllar önce (2007) İlhan Selçuk’un yönetimindeki Cumhuriyet “Tehlikenin Farkında mısınız?” kampanyası açmıştı, anımsayan var mı? Tabii ki var, Cumhuriyetçiler öyle kolay unutmaz! İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Hakan Güneş’in “Türkiye’de Şeriatı Beklerken: Muhafazakarlaşmadan Şerileşmeye Teo-demokratik Geçiş” başlıklı yazısı, Cumhuriyet’in 2007’lerde başlattığı uyarıcı görüşlerinin, yayınlarının bugün geldiği noktayı güzel özetliyor. İnternet’te Sendika.org sitesinden bulup okuyun!
Hakan Güneş, hani nerede şeriat diye soran, şeriat değil darbe tehlikesi var diyenlere, şeriat’ın aniden gelip uygulamalarına başlamasını bekliyorlar. Oysa bütün İslam ülkelerinde şeri uygulamalar kendine göre hayat bulur, diyor haklı olarak.
İktidar, Türkiye’ye uygun şeri anlayışını, her geçen zaman uygulamalarda arttırarak geliştiriyor..
Gericiliğin kolları toplumu sardı! En son Fazıl Say’ı içeri aldı!
--16 Nisan 2013/ Bilim ve Siyaset– Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder