Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Nisan 2013 Salı

İktidarın Başını Ne Yiyecek-3


Selanik’ten selamlarımla başlayayım, ama Selanik yazmayacağım, iktidarın ekonomik açmazına devam: Bir ülkeyi ev, apartman, gökdelen şantiyelerine dönüştürerek “köşeyi” dönmüş bir ülke var mı dünyada! Biri bana bunu anlatsın! İleri teknolojiye geçememiş, yüksek teknolojik-tasarım-ARGE’yi imalat sanayi ve bütün diğer üretim alanlarına hakim kılamamış bir ülkede, 2023’de “25 bin dolar milli gelir ve 10.Büyük Ekonomi” ancak politikacı- iktidar palavrası olarak kalmaya mahkumdur. Yazın bunu bir kenara!
RTE’gillerin ana sloganı şudur: “Durmak yok: İnşaata Devam!” İnşaatçılar da dolduruşa gelmiş, ülkeyi ancak inşaat yaparak biz kurtarırız gibi zırvalıkları üstlerine almış durumdalar.. Ev ofis satarak yabancıya, döviz getirecekler ve Türkiye borçlarını ve verdiği dış açıkları kapatacak! O getireceğiniz üç beş döviz Tayyipgillerin dişlerinin kovuklarına yetmez!
Ayrıca iktidar “inşaatçı” politikasıyla, örneğin İstanbul’ın kuzeydeki hayat damarı ormanlarını ve içme suyu beslenme kaynaklarını yokediyor, bunun yolaçacağı büyük sorunların üstesinden ileride Türkiye nasıl gelecek, bilinmez. Küresel sıcaklığın Türkiye’yi kurak bölgeler arasına soktuğunu düşünecek olursak, RTE’nin yaptığı özellikle İstanbul’da iklim değişikliğini hızlandırmak olacaktır.. Adamlar geleceğe büyük sorunlar devrediyorlar! Umarım İstanbul’un kuzeyi, bu iktidar gider de, mahvolmaktan kurtulur..
Ayrıca İstanbul’un yıkılıp yeniden yapılmaya çalışıldığı bu dönemde, iktidar inşaatçılara enerji tasarrufunda “sıfır tolerans”lı binalar/yapılar standartını da dayatmadı! Bir yandan da yeni yapılarda fazla enerji kullanımına devam! RTE döneminin (örnek ve milyarder) iş adamı tipinin de İnşaatçılar olduğunu anımsayalım!
***
Dönelim sanayinin ve ekonominin yapısına...
Sanayinin az gelişmiş ve düşük teknolojik üretim yapısını ele veren iki göstergeye dikkat çekeceğim: Birincisi, gayri safi yurtiçi hasıla içinde, araştırma-geliştirmeye harcadığınız toplam miktarın oranı. Aşağıdaki tabloda üç ülke ile kıyaslamalı olarak yüzdeleri görüyoruz. Türkiye’nin ARGE harcaması yüzde 0,87. Bu 2012’de 0,89 olmuştur. Bu iktidarın hedefi önce yüzde 2’idi, 11 yıldır yüzde 1’e bile ulaşamadıkça, yüzde 3’e çıkardılar! Yok mu arttıran!

2008 %
Brezilya
1,08
Çin
1,47
Kore
3,36
Türkiye 2010
0,87
İşin farkında olanlardan biri Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan.. Hatta Sanayi Bilim ve teknoloji Bakanı Nihat Ergün.. Ama iktidar takmış kafaya yerli otomobili! Çağlayan’ın, yerli marka-otomobil yapımı dayatmasını akılcı bulmayan Mustafa Koç’u televizyonlarda azarlaması, (bir bir tehdittir aynı zamanda!), kendini bilmez bir iktidar gücünün insana ne ayıplar yaptırabileceğinin örneği olarak tarihe geçti! “Yerli oto yapıla!” emriyle bu iş olmaz.. Yayarsınız 10 yıla bu hedefi, önce burada üretil(e)meyen motor vb ne varsa, bunların tasarımı ve üretimi için  bir politikalr dizisi saptarsınız.. Hatta, patronlar yanaşmıyor mu, devleti akılcı bir şekilde üretimin içine sokarsınız.. Beş yılda işi bitirsiniz, sonra gelin ortak markaya.. dersiniz... Veya iş adamları+devlet gibi konsorsiyumla bu işe soyunursunuz.. Yok, adamlar serbest piyasacı ve liberal ya, bu işe soyunmayacaklar!
Ama onların derdinin daha çok “işte yerli marka oto da yaptık” reklamında ve halkın oylarında olduğunu unutmayın!
Öyle olmasaydı, yerli otoya gelinceye kadar  devletin yapacağı neler var neler! Mesela ithal ettiğimiz kimya ürünleri, yarı mamül ve hammaddeler.. 10 mu desem 20 milyar dolar mı.. Petkim nal topluyor. Petkim’i sattılar Türkiye’de olmayan bazı ürünlerin üretimi koşullarıyla.. Minik minik yeni yatırımları yok değil. İkiyüz-üçyüz milyon dolar tasarruf edeceğiz diyorlar yeni yatırımlarıyla.. Oysa bizim 5 -10 -20 milyar dolarlık tasarruflara ihtiyacımız var, eğer koşacaksak!
***
Çağlayan, örneğin Kimya sektöründeki bu üretim açığını ele alsın hele! 5 yıl içinde 5 milyar dolarlık bir üretimi burada nasıl gerçekleştireceğinin, plan ve programını yapsın.. Dayasın planın arkasına devletin ARGE desteğini! Hem yeni, modern büyük iş alanları yaratsın, hem de 5 milyar dolarlık ithalat tasarrufu ve cari açık azlığı! Sağa sola sataşacağınıza görevinizi yapın beyler! Nihat Ergün de, acaba ARGE harcamamız neden yüzde 1’e bile ulaşamıyor derdinden kurtulur! Makamının da hakkını hukukunu verir! Tabii, Kimya sektöründe nasıl ithal edici değil de üretici oluruz, ayrı bir konudur, bir örnek fikir olarak ileri sürülmüştür.. Bütün sektörler için bu söz konusudur..
Böyle bir anlayışın adı Ulusal Bilim, Teknoloji, Yenilikçi ve ARGE politikalarıdır.. Adında ve işin içinde, ulusallık, devlet, aklın güdümü, ülke çıkarına büyük kıskançlık, ulusalcılık olduğu için tüyleri diken diken oluyor mudur bakanlarımızın bilemem! Ama baktıkları, üstlendikleri, yapmaları gereken işin tanımı budur da, ondan söylüyorum (Bunu bilmez olurlar mı?!)
***
Neyse, ülke sanayisi- ekonomisinin içinde bulunduğu zayıflığı ortaya koyan bir başka göstergeyi de anımsatarak yazıyı tamamlayalım Aşağıda, ülkelerin Avrupa ABD ve Japonya’da aynı zamanda tescil ettirdikleri patentlerin sayılarını görüyorsunuz (CBT, 1358).. Bu, sanayinin, ülke ve insan aklının nitelikli dışa vurumu ve yarattığı ekonomik değer anlamına geliyor aynı zamanda! Bu ve benzerleri yoksa, mama yok kardeşim!


2009
Brezilya
58
Çin
667
Hindistan
161
Kore
1.959
Türkiye
24

Yarın bir yazı daha gelecek... O da damardan.. “Bu İktidarın Başını Ne Yiyecek” konusunu tartışırken, aslında ekonomi meselesini geride bırakan büyük gelişmeler içindeyiz, bu bağlamda, siyaseti ele alacağız. Ama şu Tekno-bilim-ekonomi konusunu bir bitirelim..
---22 Nisan 2013/ Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder