Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

26 Nisan 2013 Cuma

Ertuğrul Özkök Yanılıyor, Tartışılan "Batı Eyaleti"dir :-)


Kısa planı, yani RTE’nin kafasındaki kısa-siyaseti biliyoruz, bu temel gerçeğin üzeri karartılamaz: Tasarladığı yeni anayasayı referandumla bu millete kabul ettirmek için ve arkasından Başkanlık Seçimi için uygun ortam yaratmak.. Bu kadar basit ve sade..  Bu uygun ortamın yaratmanın anahtarı olarak PKK’lıları “ülke dışına çıkarmak” olarak tanımlandı. Erdoğan’ı şimdilik bunun dışındaki, sonraki olasılıklar/gelişmeler fazla ilgilendirmiyor.. Olayın sonrası ile, hayalindeki Başkan’lığı elde edince ilgilenecektir!!!
Bu, 2010 yılı seçimlerinden önceki RTE siyasetiyle de örtüşmektedir. O zaman da ateşkes 5 aydan fazla sürdü. Bunun da siyasi nemasını yedi.. Sonra ise PKK ve BDP’lileri “asmaya” kadar vardırdı işi!
Şimdi ise seçimler öncesi yeni bir “ortam sakinleştiricisi” olarak, İmralı’da daha kapsamlı ve APO-RTE karşılıklı iradesi ile, “PKK aktivistleri”nin Türkiye-Kürdistan savaş cephesinden çekilmesi “cihazı” çalıştırılıyor.. 
Bu nasıl olur, denetlenebilir midir, gerçekten elde gerçek bilgi/veri olacak mıdır.. “Silahlı gücün” varlığını Kuzey Irak / Suriye’de sürdürmesini RTE nasıl denetleyecektir... Bu gücün, değişecek olası başka siyasi koşullarda Türkiye’ye geri dönmesini ülkede hangi güç engelleyebilecektir.. Öyle bir güç burada var mıdır.. “Silahlı gücün” kentlerdeki adamları ne olacaktır... PKK’nın bütün silahlı güçlerini ve hücrelerini ülkeden geri çektiğinin kanıtlanabilir bilgisinin kaynağı, tek başına PKK mı olacaktır? (Çektik işte kardeşim bana inan, gerisini merak etme sen!)
Bunları tartışmanın anlamı yoktur. Yoksa barışa ihanet içinde olursun... Zaten bu noktanın iktidarı da pek ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Önemli olan, seçim süreçleri boyunca silahların susması ve “cephe” savaşlarında askerin ölmemesidir! Anasının babasının yedi sülalesinin oyu RTE’ye lazımdır!.. Şu süreç geçsin, gerisi Allahkerim..
***
Ama şimdiki RTE/İktidar-APO anlaşması kapsamlı gözükmektedir, siyasi, ideolojik ve coğrafi bir yapıya sahiptir.. Zaten işi ciddiyete ve iradeye bindiren de ikili arasındaki bu resmen mi desem, zımni mı, yoksa gizli mi veya palavra mı, bilemeyeceğim, var mı yok mu, bilinmeyen bu “anlaşma”dır (Apo’dan öğreniyoruz bunu!). Ama ortalıktaki duruma göre, bu anlaşma Türkiye’nin yapısını değiştirecektir. Sessiz sedasız, Güneydoğu’da ilan edilmemiş bir Kürt devlet yapısı söz konusudur. RTE, anlaşma gereği bu yapıyı güçlendirici önlemler alacaktır.. Yoksaa.... En azından “iki eyalet”li bir yapı oluşmaktadır: Türk eyaleti ve Kürt eyaleti!!!  Pardon, Kürt eyaleti bellidir de öbürü tartışmalıdır..
Ertuğrul Özkök bu kez bizlerin yazılarını falan ileri sürmeden durumun fotoğrafını çekti ve işin ayrılık sürecine yöneldiğini, “adil barış” adı altında bir bölünmenin başladığını yazdı. “Türkler”e de bir parmak bal dağıtarak Türk Milleti lafının anayasada yer alacağını ve merak edilmemesini müşdeledi!! Işın Çelebi ile bölünmenin nereden olması gerektiği tartışmasına bile girdi. Işın bey asla Dicle ve Fırat’ı, GAP’ı vermemiz mümkün değil, diyormuş.. Özkök ise adil barışın gereği neyse o yapılsın diyor(muş- mu yoksa?!)
Arkadaşlar, GAP’ı verelim mi yoksa diretelim mi? Diretme olasılığı var mıdır?! Nereleri gözden çıkartacağız.. Hadi bakalım...
***
Özkök’ün yazısından anlaşıldığına göre, ortalıkta eh bir sorun gözükmüyor , yani meseleler çözülmüş de haberi yok milletin.. Pardon bu konu milleti ne kadar ilgilendiriyor, merak eden de yok! Millet biziz, ortalıkta yazıp çizen ve konuşanlar, siyaseti uygulayan zevat..
Ama Özkök, epey geride kalmış, tartışmanın dışına düşmüş, halledilmiş bir konuyu sanki güncelmiş gibi yazmış. Eh leyleği havada, şu sırada kimbilir hangi coğrafyada görürsen, olacağı buydu:
Tartışılmakta olan Güneydoğu’nun Kürt devlet yapısına dönüşmesi değil! Kürt eyaletinin adı sanı bellidir de, ama “Türk” eyaletinin kimliği ve ne olacağı belli değildir, karışıktır..
Türk eyaleti”nde Türkler, Kürtler, Çerkezler vs yaşamaktadır.. Kırk millet.. Bu nedenle, buraya Türk Eyaleti denmesinin de ürkütücü büyük sakıncaları vardır.. Esasında tartışılan konu “Batı Cehpesi’ne”, buraya ne diyeceğizdir. Bu aşamaya geçildi. Esas bölünme tehlikesi bu “yaka”dadır!
Bu tehlikeyi önlemek için de, Türk, Türklük, Türk bayrağı, Türk milleti vb gibi, “Türk ırkçılığını”, Türk devletini, Türk egemenliğini vb çağrıştıracak kavram, simge vb’lerden de kaçınılması hızla gerekmektedir.. Yoksa, “bu yaka”da da alimallah büyük bölünmeler, parçalanmalar olur... İşi çözürken, bir hamlede hepsini halletmek gerekir.. SK, yani ordu sorunun tam çözümünde ülkenin güvencesidir!
Zaten Türk Bayrağının renginin, adının sanının da değiştirilmesi, Patron’un Adamları arasında tartışılmaya açılmıştır.. (*)
Evet, “Batı Eyaleti”ne bir isim arıyoruz..
Haydi bakalım, yaratıcılığınızı çalıştırın!!! (**)
---
(*) Patron’un Adamları’ndan bazıları, “bize kim böyle görev verse koşa koşa gideriz” diyerek, zorluklarını izah edici, gerçekten de Patron’un adamı olmadıklarına yemin billah edici açıklamalar yapıyorlar! Kim atadı seni kardeşim, millet mi, patron mu?
(**) Bu bir “Bu iktidarı Ne Yıkar?” 5.yazısıdır, başlıkta yok diye yanılmayın J)
--25 Nisan 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder