Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Tarihin en büyük yalanı: Bilmiyorduk! RTE/AKP ittifaksız ayakta duramaz -2


RTE iktidarının içeride en büyük ittifakı şüphesiz ki FETÖ iledir. Tabii o zamanlar FETÖ demiyorlardı, “alnı secdeye varan Cemaat”, büyük yol arkadaşlarıydı. “Bilmiyorduk, kandırıldık” hikayesi, bugün yol açtığı sonuçlar bakımından siyasi tarihimizin en büyük yalanlarındandır.
FETÖ üzerine 1980’lerden beri onlarca kitap yazıldı. Devlet arşivleri zengindir, 1999 yılında, o dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin Ankara savcısı Nuh Mete Yüksel’in iddianamesi inanılmaz bir belgedir ve orada öngördükleri birbir gerçekleşmiştir. Daha o dönem emniyeti avucuna alan FETÖ’cüler ilk seks kaseti şantajını da Yüksel’e yaptılar (Çatışmanın Anatomisi’nde öyküsü var). Genel Kurmay İstihbarat Dairesi’nin de 2002’de Gülen üzerine kapsamlı bir raporu var.

İlk siyasal cinayeti
Yine aynı tarihlerde ve hemen sonrasında Emniyet mensubu yöneticilerin geniş bir raporu var. MİT’te neler vardır! Yine o tarihlerde Necip Hablemitoğlu’nun Köstebek kitabı va yazıları.. Necip bey, evinin önünde vurularak öldürüldü. Bu cinayetin FETÖ’nün belki de ilk siyaseti cinayeti olduğunu varsayabiliriz. Ya güçlü oldukları Emniyet’ten bir müritlerine işlettiler, ya da Ordu’daki askerlerine… MİT’de o sırada adamları var mıydı? Herhalde!
Hamlemitoğlu cinayeti aydınlatılmalı.. Bakın neler çıkar.
O tarihlerde devlet tüm cemaatçi güçleriyle, FETÖ’nün devlet içindeki karanlık yüzünü deşifre eden herkese, Türkan Saylan dahil, alçakça saldırdı..

İkimizin de başı secdeyle eriyor”
AKP iktidara gelince, hazır bir müttefiki elinin altında bulmuştu.
Bakmayın siz “devlette kadroları yoktu, mecburen Gülen kadrolarını kullandı” gibi, söylemlere!
AKP, devleti zaman içinde tamamen dönüştürecekti ve kısa vadede operasyonel güç olarak FETÖ güçlüydü. Bu bir salt FETÖ’yü “kullanma” amaçlı politika mıydı yoksa Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi, o da müslüman biz de müslüman, ikimizin de başı secdeye eriyor, ikimiz de Kemalist devletin yerine İslami devleti geçirmek istiyoruz, inancı mı?
Peki 2014’te yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında kabul edilen ve Fethullahçı örgütlenmeyi tehlikeli gören belgenin altında imzaları olmasını nasıl açıklayacağız? Asker kanadını sakinleştirmek, bakın biz onlardan değiliz, o gerçekten tehlikeli, mesajını vermek için mi?

FETÖ en güçlü müttefiki
Fakat biliyoruz ki, AKP “bu tehlikeli örgüt”e karşı hiç bir şey yapmayacak, tam tersine “ne istediler de vermedik” deyişlerinde dile geldiği gibi tüm kurumları adım adım FETÖ’ye teslim edecekti. Neden?
FETÖ örgütlü ve güçlü. Ancak FETÖ ile beraber biz bu devleti ve toplumu dönüştürebiliriz siyaseti ön plana çıkacaktı. İçeride, hiç bir destek, sandık dahil, FETÖ ile ittifaktan daha önemli ve üst yapıyı dönüştürmek için daha güçlü değildi.
Bu ittifak şüphesiz ki daha sonra ortaya çıkacak olaylarda gördüğümüz gibi ucu darbeye kadar uzanan bir “suç ortaklığı”na dönüşecekti.

FETÖ olmasaydı, AKP ayakta kalabilir miydi?
Bu tartışılması gereken temel sorudur. Tüm Silivri davaları süreci ortaklık halinde gelişti. AKP bunu FETÖ’süz gerçekleştiremezdi. Çünkü FETÖ demek aynı zamanda kaanaatsizlikten kırılan liboş takımın da yoğun desteği demekti.. AKP ve FETÖ, sahip oldukları tüm parasal vitrinsel olanakları bunlara sundular ve hepsini tepe tepe kullandılar. Bir dönüştürme ve darbeye hazırlık aracı olarak..
Bu süreç çok ilginçtir, AKP kadroları da kısmen FETÖ’leşti. Arınçlar, Çelikler ve daha niceleri FETÖ’nün gücünden etkilenen siyasetçilerdi.
FETÖ’cülüğün AKP içinde her kademede bu kadar yaygın olmasının temel üç nedeni olabilir.
a)    Gerçekten, kalpten FETÖ’cüler.
b)   Büyük ittifakın yarattığı koruma kollama siyaseti..
c)   RTE altında ezilip dışlananların büyük bir iktidar güç odağı ve seçeneği olarak Fethullahçılığa sığınmış olmaları.. Umud orada filizlendi!

Ayrışmanın nedeni?
FETÖ ile RTE ve dar ekibi arasında patlayan ve somut kökeni 2011’e ulaşan savaş, şüphesiz ki bir iktidar-RTE’nin koltuğunu F.G.’ye kaptırmama savaşıdır. 
Gülen, ver iktidara bana dedi, RTE vermem dedi. İşin özünde ve dibinde şüphesiz ki bu var. Bir koltuğa iki örgüt -iki lider sığamazdı, oraya kim oturacak savaş patladı. Fakat bu saptama “bize ne, iki İslamcı’nın savaşı” noktasına götürürse siyasetten uzaklaşırız.
Yarın devam.

22 Ağustos 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder