Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Sahte gazetecilik ve “size darbe olanakları bile verdik..”


Yine bir sürü gazeteci ve üstelik yazar takımı gözaltına alındı ve tutuklandı. Baktığımız zaman, bir-ikisi dışında hepsi Cemaat’in vitrin ve ekran yüzleri. Gazeteci örgütleri fazla seslerini çıkarmadılar bu kez. Kimi savunacaksın gazeteci diye?
3-5 yıl geriye gidin. Yine gazeteci tutuklamalarıyla yatıp kalktık. Bu kez Cemaat-İktidar ortaklığı Odatv ve Ergenekon çerçevesinde tutuklamalar oldu. Tümü yalan üzerine kurulu. RTE (ve Sadullah Ergin) bu davaların baş savuncusuydu. Onlar gazeteci değil terör örgütçülüğünden yargılanıyor, diyorlardı! Tabii KCK davasından tutuklu gazetecileri da sayalım.

Sizce gazeteci kimdir?

Bu soruya nasıl yanıt verirsiniz?
Normal yanıt, bir gazetede çalışan, üstelik sarı basın kartı sahibi, gazetecilikle ilgili yasal tanımlara uygun iş yapanlar.. Bunların bir kısmı da gazetecilik örgütlerine üyeler.
Peki.. Ama derin bir sorun var: Gazetecilik faaliyeti nedir?
Bu sorunun çerçevesini, haberciler ve yazarlar, gazete-tv-ajansın haber alma yayma ve değerlendirme etkinliğiyle sınırlandıralım. Gerçekten de gazetecilik faaliyeti budur. Halkı olan bitenler hakkında bilgilendirme. Yorum ve görüşler alarak - yayarak, kamuoyunda özgür kanaatlerin oluşmasını sağlamak.
İktidarların icraatını izleyip haber yapmak ve toplumsal olayları, olguları, etkinlikleri izlemek de bu çalışmaların doğal bir parçası. Tabii bir de olayların perde arkasını doğru verilere dayanarak ortaya çıkarmak, yani araştırıcı- soruşturmacı gazeteciliği da saymalıyız.
Uzatmayalım, derdime gelelim.

Cemaat gazeteciliği nasıl bir şey?

Önümüzde yaşanmış bir “laboratuvar örneği” var: Cemaat gazeteciliği. Geçmişte bir de Uzan gazetecilği vardı. Bunlara iktidar gazeteciliğini de eklemeliyiz.
Konumuz Cemaat gazeteciliği. Ve darbe girişimi söz konusu olduğu için, buna bağlı olarak sorguluyorum. Ve damardan soruyorum: Yalan haberleri topluma yaymak, yalan üzerine toplumda güçlü bir etki yaratmak gazetecilik faaliyeti midir? Bu faaliyetin elemanlarına gazeteci denir mi?
Ordu’ya ve muhalif kesime yönelik Ergenekon ve Balyoz senaryolarını gazete ve tv’lerinde pompalayanlar, insanların yalan yere yargılanması-mahkum olması için haber-yorum yapanlar gazeteci mi?

Kesinlikle hayır!

Siyasi faaliyetin, iktidar faaliyetinin (veya bir ticari faaliyetin) bir nesnesi olarak, gerçeğe dayanmayan olayları veya görüşleri topluma pombalamak, gazetecilik midir?
Kesinlikle hayır ve bu tür elemanlara da gazeteci demem. Bu faaliyet için kurulu yazılı-görsel ve sesli yayınlara da gazetecilik diyemeyeceğim gibi. Bakın “farklı görüşler” olması başka, yalan propagandaya alet olmak başka.
Gözünüzün önüne Balyoz ve Ergenekon davalarını getirin. Neler yazıldı, neler çizildi, neler sahneye kondu.. Ve bütün bunlar nelere mal oldu! Maliyet hesabının sonucunda bu kanlı darbe girişimi de var.

“Darbe olanaklarını da verdik!”
Elbirliğiyle kotarılan dünkü medya yalanlarıyla bugüne geldik!
Ne istediler de vermedik…” cümlesindeki gerçek, "Cemaate, darbe için de gerekli olanakları verdik" anlamını da içeriyor.
Bugün yaşanan, Balyoz zamanlarındaki sıkı ortakların birlik içinde 3-5 yıl sürdürdükleri yalan propagandaların ve yargılamaların bir sonucu.
Bugünkü darbe girişimini dünkü olaydan ayıramazsınız.
Genelkurmay başkanını tutuklattıran siyasi irade ve pratik, kendisinin de tutuklanması için gerekli ortamı yaratıyor demektir.

Gazetecilik “görme” işi!

Darbe yapısının kopmaz parçası Cemaat medyasının önemli isimlerinden Nazlı Ilıcak tutuklandı. İfadesinde “15 Temmuz gecesi darbeci olduklarını öğrendim, iyi niyetimin kurbanıyım, yanıldım. Örgüt üyesi değilim,” dedi.
Gazetecilik bir görme işidir! Görme, gözde başlayıp bitmez. Görme beyin işidir. Gördüklerini beynin yoğurup bir sonuç üretemiyorsa bunca yıldır, gazeteci olmaman gerek, çünkü bu faaliyetin ülkenin içine edilmesi gibi bir sonuç üretiyor! “Yapılanmanın bir örgüt olduğunu” o ana kadar görmemiş! “Bu yapının aslında dindar- mazlum bir yapı olmayıp örgütsel yapılanma olduğunu..” diyor. Yine yanılıyor. Dindar yapılanma örgütsel nasıl olmazmış?
Mesela Şahin Alpay, 2015’de Cemaatin televizyonunda şöyle diyordu:
"... Yahu Allah aşkına Fethullah Gülen'in şiddetle ne alakası var, ulan siz kimi kandırabilirsiniz? Fethulah Gülen dünyanın en barışçıl din insanı. İslam dünyasının en barışçıl din adamı. Siz kim oluyorsunuz? Fethullah Gülen'e terörist diyecek kadar kim oluyorsunuz siz? Utanın be!".
 O da bakmış ama görememiş. Göz, beyni bir şey iletmemiş. Bence doktorasına iptal!
1 Ağustos 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder